Büyük şirketlerin yönetim kurullarında en az yüzde 40 kadın kontenjanı koymayı kabul etti.
Aslında bu konu 10 yıldır konuşuluyordu.
Almanya ve Fransa’nın tam desteği alınınca Avrupa Parlamentosu ile AB Konseyi arasında siyasi bir anlaşmaya da varılmış oldu.
Mevzuat 27 AB üye devletinin tamamında; borsada işlem gören şirketlerde uygulanacak.
2026 ortasına kadar kadınların icracı olmayan yönetim kurulu koltuklarının en az yüzde 40’ında veya yönetimde yüzde 33’ünde temsil edilmesi şartı getiriliyor.
Şirketler yönetim kurullarında yeterli sayıda kadını işe almadıkları ve yasaya uymadıkları zaman bazı yaptırımlarla karşı karşıya kalacak.
En başta da para cezası var.
Bizim okulun bir geleneği vardır. Eski mezunlar yenilere hep sahip çıkarlar.
Saint Joseph’ten büyüğüm Ahmet Piriştina ölümüne kadar hep hayatımın içindeydi. Ne zaman başım sıkışsa, yol ayrımına gelsem, bir karar aşamasında olsam onun yanında bulurdum kendimi. Bir bahar gününün hayatıma yön verecek insanlarla buluşacağımdan habersiz kuzenim Arda Aykanat ile Alsancak’ta Cafe Plaza’ya gittik.
Hamdi Türkmen’i ilk kez orada tanıdım.
Yanlarında Nedim Demirağ da vardı.
O günü, o sohbeti hayatım boyunca unutmadım.
Nasıl unutabilirim ki...
Arada sohbet eder kendisiyle teknoloji sörfü yaparız.
Vestel yalnızca bir beyaz eşya ve TV üreticisi değil bir teknoloji şirketi çünkü...
Bu alandaki gelişmeleri yakından takip eden bir gazeteci olarak söylemeliyim ki; Türk sanayisiyle gurur duymalıyız.
Vestel gibi şirketlere her gittiğimde ve oradaki genç mühendislerle tanıştığımda kendimi daha iyi hissediyorum.
Her fırsatta yazıyorum.
Bu potansiyelle, bu birikimle, bu insan kaynağıyla Türkiye daha iyisini yapabilir.
Ofislerin, mağazaların ve diğer mekanların yaz aylarında klimayı 27 derecenin altına ayarlamasını önleyen bazı düzenlemeler getirdi.
Aslında şimdilik bir tavsiye niteliğinde...
Tabii İspanya’da tartışmalar devam ediyor.
Bu adım ülkenin enerji tüketimini ve Rus gazına olan bağımlılığı azaltma çabalarından başka bir şey değil.
Bu arada hükümet bir kararname daha yayınladı. O da kış aylarında ısınmanın 19 derecenin üzerine çıkmasını engelliyor.
Kurallar sinemalar, tiyatrolar, havaalanları ve tren istasyonları dahil tüm kamu ve ticari binalarda zorunlu olacak.
Örneğin turizmde iddialı ülkeler bile hikayelerini yeniliyor, tazeliyor ve anlatmak için nedenler yaratıyor.
Türkiye’nin de bunu yapması lazım.
Her tatil beldesinin diğerinden farklı olduğunu göstermesi gerekir.
Yunanistan bunu yapıyor ve bence güzel de yapıyor. Adaları gündemden hiç düşürmüyor. Doğanın bozulmaması için çok dikkat ediyor. İşletmeler titiz, mekanlar iyi dizayn edilmiş ve farklı beklentileri karşılayacak özelliklere sahip...
İspanya zaten son 30 yılın açık ara birincisi. Barselona yakın bir geçmişte “Bu kadar turist artık yeter” diyecek kadar rekorlar kırıyordu.
İtalya’dan öğrenecek çok şeyimiz var. Tarihse tarih, gastronomiyse gastronomi; her alanı başarıyla işleyen bir ülke İtalya...
Zaveri; nüfusu giderek artan New York’ta yaşanan zorlukları, artan ev kiralarını, şehirdeki beton yoğunluğunun giderek arttığını yazıyordu.
Ve diyordu ki; “Yarım yüzyıl önce, şehir plancıları New York’un 55 milyonluk bir canavar şehre dönüşme potansiyeline sahip olduğu konusunda uyardılar. Bu kaderden kaçınmak için şehir 1961’de binaların büyüklüğünü ve içinde kaç kişinin yaşayabileceğini sınırlayan büyük bir imar kuralları dizisi yayınladı. Bu eski kısıtlamaların da neden olduğu, uzun süredir devam eden bir konut kıtlığı ve fiyatları bir krize dönüşüyor. Amerika’nın en büyük şehrinin konut sıkıntısı çekmesi mantıksız gelebilir. Vinçler ve inşaat ekipleri sürekli hareket halinde, yeni konut binalarını, apartmanları ve yüksek gökdelenleri yapıyor. Ancak sorunlar ulusal bir fenomeni yansıtıyor ve New York şehrinin popülaritesi daha da körükleniyor. Şehrin barındırabileceğinden daha fazla insan burada yaşamak istiyor, bu da mevcut konut fiyatlarını artırıyor.”
Okurken; İstanbul, Ankara veya İzmir gibi algılamadınız mı?
Büyük şehirlerin ortak sorunları var.
Bazı kurallar getirseniz de yıllar içinde bunları yenilemeniz veya gelişmelere göre değiştirmeniz gerekebilir.
Zaveri’nin makalesini New York Times’e girerek okuyabilirsiniz.
Aktif gazetecilikten ayrıldıktan sonra bir spor ajansı kurdular.
Her zaman yazıyorum; tematik işler yapanlar farkındalık yaratıyorlar.
Danışmanlığını yaptıkları kurumlar, kulüplerde de öyle oldu.
Örnek bir model olduğu için size Ali ve Özgür’ün kurdukları Medyaall’ı anlatmak istedim.
Ajans 2013 yılında kuruldu.
Önce yerel, sonra ulusal ve şimdi de uluslararası danışmanlıklar yapıyorlar.
Başlangıçta “Medyaspor” ismiyle sadece İzmir’deki spor kulüplerine iletişim danışmanlığı yaptılar; kulüplerin sayısı artınca “Medyaall” ismiyle tam hizmet ajansına dönüştüler.
Aslında Omicron ile birlikte sürü bağışıklığının olacağı ve Kovid’in bir grip gibi yaşanacağını düşünüyorduk.
Ama Omicron’un bulaşıcı ve etkili alt varyantları devreye girince en başa dönmüş olduk.
Çin’in Wuhan’ında yeniden karantina uygulanmaya başladı. Wuhan’da üç günlük sıkı tedbirler var.
Aslında herşey Wuhan’daki bir hastadan başladığına göre hepimizin dikkat etmesi gereken bir döneme giriyoruz.
Salgın etkisi tırmanmadığı sürece kapanma beklemiyorum.
Çünkü hiçbir ekonominin bunu kaldırması mümkün değil.