Paylaş
Büyük annem şömine başında marshmallowlarımızı çevirirken ben de içimden, “ karlar düşer, düşer düşer ağlarım” adlı şarkıyı söylüyordum. İçimden söylüyordum çünkü dışımdan söylersem adeta bir overlok makinası arabasının sesi kadar, yok yok arttırıyorum seçim otobüslerinin sesi kadar rahatsız edici olabilirdim. Bu sırada büyük annem marshmallowların hazır olduğunu, benim de gramafona güzel bir plak koymam gerektiğini söyledi. Işıkları kapatıp birlikte usulca karın yağmasını izleyecek, ateşin başında marshmallowlarımızı yerken büyük annem bana eski aşklarını anlatacaktı … Şaka şaka bunların hiçbiri olmadı. Gönül isterdi tabi, neden benim de böyle romantik bir kar anım olmasındı ama herhalde bir şöminemiz olsa marsmallow yerine sucuk pişirirdik, babaannem de gider ıhlamur nane limon falan kaynatırdı. Gramafona güzel bir plak koymak yerine de birlikte entrikası bol bir dizi izlerdik, babaannem de eski aşklarını anlatmak yerine dizideki kötü kadına “ gözü kör olasıca” diye beddua ederdi.
Neyse bunlar şöminemiz olduğunda tartışmamız gereken mevzulardı. Biz şimdi önce bir doğal gazlı, kombili evimize ulaşabilelimdi. Karın saati saatine, dakikası dakikasına ne zaman yağacağını gösteren güzide web siteleri varken, yer yüzündeki tüm meteoroloji uzmanları kar geliyor diye sonsuza kadar haykırırken, bu teknolojiyi, bu bilimi, bu ön görüyü reddetmek niye? Sen niye karın yağacağı gün sıcacık evinden çıkar da teee avrupa yakalarına toplantılara gidersin. Ben de kendimi akıllı bir şey sanardım, ama lapa lapa yağan kara, evimden 20 km uzakta yakalanınca zekamla ilgili düşüncelerimi tekrar gözden geçirdim. Ve tam tamına 3 saat boyunca trafikte kaldım. Bir trafik, bir trafik sanırsın tüm 15 milyon İstanbul’lu sokakta. Kar yağdığında evinden 20 km uzaklıkta, 3 saat boyunca trafikte kalmaktan daha kötü bir şey varsa, bu da evinden 20 km uzakta soğuk espri yapan biriyle 3 saat trafikte kalmakmış, ben bunu o gün anladım. Allah kimseyi soğuk espri yapanlarla aynı arabaya koymasın, amin. Allah’tan patroşkam da vardı da, spordan, siyasete, siyasetten, sosyolojiye, dizilerden sinema filmlerine, ratinglerden gişe muhabbetlerine kadar sonsuza kadar konuştuk. Bizim konuşmamız bitti, ama soğuk espriler bitmiyordu, bitmiyordu sayın seyirciler. Acaba sıcak evime, minik tüylü kedime, büyük kıllı sevgilime kavuşabilecek, onları bir daha görebilecek miydim?
Sonunda sıcak evime, minik tüylü kedime ve büyük kıllı sevgilime ulaşabilmiştim. Haberleri açtığımda yalnız olmadığımı fark ettim, tahminlerim kesinleşmişti ki 14 milyon 999 bin kardeşimle İstanbul’u temsilen trafikteydik. Arabada o kadar düşünecek vaktim oldu ki, kar yağdığında yapmamız ve yapmamamız gerekenler listesi çıkardım. Hazır mısınız? Alın kağıt kalemi elinize başlıyorum. Bir kere ilk olarak kar yağacağı zaman arabayla sokağa çıkmayın ama bu ana yasamızın değiştirilemeyecek, değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek maddelerinden. İkinci olarak eski sevgilinize “ kar yağdığında mikroplar ölürmüş, iyi misin merak ettim” diye mesaj atın. Bu fırsat daha anca bir yıl sonra gelir. Üçüncü olarak uzun yola ve tatile en iyi tanıdığın insanlarla çıkacaksın lafına bir yenisini daha ekleyin, İstanbul’da da bir yere giderken en iyi tanıdığın insanlarla arabaya bineceksin, soğuk espri yapanlarla asla aynı arabaya binmeyeceksin. Çünkü insan insanı sadece tatilde değil, İstanbul trafiğinde de tanırmış. Haberciyseniz hiç zaman kaybetmeden yılın ilk “ karın tadını yine çocuklar çıkardı” haberini siz yapın. Hiçbir şey değilseniz en azından “ kardan adam olur, senden adam olmaz” diye tivit atın.
Bitti miiii, bitmediii… Kar yağdığında bizim gibi vicdanlı insanlar, sıcacık yataklarında, yastığa başlarını rahatça koyabilmek için sokaktaki savunmasız, üşüdüğünü, aç olduğunu dile getiremeyen, soğukta yemek bulamayan hayvan dostlarımıza, kardan korunabilecekleri yuvalar yapar, açlıktan ölmemeleri için mamalar dağıtırız. Böylece birçok canın donarak ölmesini önleriz. Yaptığınızı anlamayanlar, hatta sizi sokakta üşüyen insanları umursamamakla suçlayan insanlar olacaktır. O kadar insan sokakta üşüyor, siz hayvan peşindesiniz diye hönkürenler olacaktır. Onlara “ ama işte Alo 153, yok belediyeler” vb açıklamalar yapmak zorunda değilsiniz. Ey yardımsever, vicdanlı Türk insanı, işte bu sinir krizi durumunda bile ilk vazifen sokakta üşüyen canları kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret sol tarafındaki yumuşacık kalbinde mevcuttur!
Bitti mii bitmedi! The oscar goes to belediyeler, belediyelerimiz! Birçok belediye de sokaktaki can dostlarımıza sahip çıktı. Darısı diğerlerinin başına. Ayrıca uzun zaman önce alışveriş yapmayı bırakan biri olarak, sokaktaki canlara kapılarını açan Bakırköy Atrium AVM, Oysho ve Koton’a gidip alışveriş yapacağım. O kadar ölü taklidi yapan insan ve kurum varken benden size küçük bir teşekkür olsun diyeceğim. Bittii mii, bu sefer bittii!
Trafik, o , şu, bu her şey bir kenara bu kar hepimize çok iyi geldi. İzleyemediğimiz filmleri izledik, okuyamadığımız kitaplarımızı okuduk. Evdekilerle daha çok sohbet ettik, bir birimize daha çok zaman ayırdık. Fakat iyi yağdı be! Öyle böyle yağmadı. İnstagrama, twittera hatta facebooka bile yağdı. Bizim burda 40, sizin orda 50 santimdi. Neyse, sözlerimi bu kardaki top üçümle bitirmek istiyorum. Bir numaram bütün öğrencilerin ağzının içine baktığı, tivit yağmuruna tutulan kar tatillerinin efendisi Vasip Şahin! Seni seviyoruz sayın valim. 2 numaram şuanda vizyonda olan La La Land-Aşıklar Şehri. Mutlaka ama mutlaka izlemelisiniz. 3 numaram da tabii ki sıcak çikolataa! Benden bu kadar istediğiniz sorudan başlayabilirsiniz. Örtmen geldi byeee!
Paylaş