Paylaş
Türkiye’nin Ankara Anlaşmasanı yani Gümrük Birliği’ni Avrupa Birliği’nin yeni üyelerini de (tabii ki asıl önemli olan Güney Kıbrıs olmak) kapsayacak biçimde genişleten ek protokolü imzalamasının ardından Fransa’dan yükselen sesler Türkiye’nin canını sıkmaya başladı.
Türkiye ek protokolü imzalayarak 3 Ekim sürecine ilişkin son pürüzü de ortadan kaldırdığını düşünüyorken Önce Haider’in aşırı sağcı partisinden parlamentoya giren Avusturya Başbakan yardımcısı Gorbach, ardından Fransa Başbakanı Dominique De Villepin, kimi iddialara göre Fransa Cumhurbaşkanı Chirac ve dün de son olarak Fransa Dışişleri Bakanı Philippe Douste-Blazy’nin Türkiye'nin Güney Kıbrıs'ı tanımamasının kabul edilemez olduğu ve bunun müzakerelerin önünde engel oluşturduğu açıklamaları ile şoke oldu.
Bu şoku Başbakan Erdoğan’ın Chirac ile yaptığı telefon konuşmasını kamuoyuna açıklamasından da gayet net biçimde anlıyoruz. Başbakan kısaca “bize başka kendilerine başka türlü konuşuyorlar” diyerek ve üzüldüğünü belirterek Chirac’ın ve Fransa’nın tavrını eleştirdi.
Gazatelerden okuduklarımıza bakılırsa Türkiye Dışişleri, bu son gelişmeler üzerine Fransa’nın Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkan diğer ülkeleri de yanına alarak 3 Ekim’e kadar olan süreçte Güney Kıbrıs’ın resmen tanınmasını yeni bir koşul olarak öne sürmesinden korkuyor.
Gerçi Chirac ve Villepin’in bu çıkışı içerde popülaritesi hızla artan UMP Başkanı ve Maliye Bakanı Nicholas Sarkozy’nin başını çektiği muhalefetin liderliğine oynama anlanıma geliyor ama türkiye için de yıkıcı etkisi gözardı edilemeyecek kadar yüksek.
AB’nin Türkiye’ye yönelik eleştirileri bu kadarla da kalmıyor. Fener Rum Patriği
Bartholomeos’un “çocuk kampı açmamıza izin verilmiyor” diyerek Türkiye’yi şikayet etmesinin hemen ardından Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, dini vakıflarla ilgili yasal düzenlemelerde gayrimüslim toplulukların hakları konusunda AB standartlarının karşılanmadığı yönünde Türkiye'ye bir mektup gönderdiğini bildirdi. AB Komisyonu Sözcüsü Amadeu Altafaj Tardio düzenlediği basın toplantısında, "Bugün Türkiye, Avrupa Birliği'nin üyesi olmakla ilgili kriterlerin tamamını yerine getirmekten oldukça uzaktır. Din özgürlüğü, bizim için en yüksek önceliğe sahiptir ve müzakerelerdeki temel noktalardan biri olacaktır" dedi.
Bugünkü gazetelere bakın. Türkiye’nin önde gelen köşe yazarları ve AB savunucuları “B Planı yapılmalı, önemli olan süreçten faydalanmak, Kıbrıs şartı canımızı sıkabilir” diyerek durumun pek de tahmin edildiği kadar olumlu olmadğnı ortaya koyan yazılar yazmış.
Bir başka önemli yazıyı ise Faik Öztrak’ın Sabah Gazetesi’ndeki köşesinde okuyabilirsiniz. Borç ve Merkez Bankası brüt rezervinin nasıl karşılaştırılması gerektiğini aktarıyor deneyimli Hazine bürokratı. Ve satır aralırnad türk ekonomisinin sıcak para sırtında döndüğünü bu paranın da “politika ya da güven değişikliği nedeniyle” her an ülkeden çıkmaya başlayabileceğini yazıyor.
Bu haftayı da böyle tamamladık.
Paylaş