Paylaş
Kuzey Irak neden önemli? Türkiye’nin önceliği hakikaten o bölgede yaşayan Türkmen nüfus mu? Elbette değil. Türkiye’nin uzun vadeli stratejisi Kürtlerin Musul ve Kerkük’teki petrol yataklarının kontrolünü elinde bulunduracakları bir Kürt Devleti’nin kurulması. Böyle bir devletin bölgedeki diğer Kürt azınlıklar için de çekim merkezi olmasından endişe ediliyor.
Suriye Türkiye ve İran sınırları içinde yaşayan Kürtlerin bu devlete katılmak isteyebilecekleri ve bunun da bölünmeye yol açabileceği endişesi Türkiye’nin Kuzey Irak’taki gelişmelerde temel motivasyonunu oluşturuyor.
Bu sorun elbette sadece Türkiye’yi değil aynı biçimde İran ve Suriye’yi de etkiliyor ama bu ülkelerin hiç birinde daha önce 20 yıl süren bir ayrılıkçı terör hareketi gerçekleşmediği için Türkiye haklı olarak daha ciddi bir endişe duyuyor. Ama tabii ki eğer bu korkulan hareket başlarsa İran ve Suriye’de kendilerini girdabın içinde bulacak.
Geride bıraktığımız hafta içinde Kürtler Musul ve Kerkük’e girdi. Gerçi bir gün içinde bölgeden ayrıldılar ama nüfus ve tapu kayıtlarını imha etmeyi de ihmal etmediler. Kürtlerin asıl maksadı bu bölgeyi sivil yerleşim ile Kürtleştirerek Türkmen azınlığı yok etmek ve ilerdeki bir devlet talebine nüfus dağılımı açısından zemin hazırlamak. Bu da Washington Post haberine göre Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün ABD Dışişleri Bakanı Powell’a yaptığı “sivil yerleşim olursa bunun askeri sonuçları olur” uyarısını anlamlı kılıyor.
ABD tüm bu gelişmelerin üzerine bölgenin denetiminin Kürtlere bırakılmayacağı konusunda Türkiye’ye güvence verdi ama Abdullah Gül’ün hafta sonu yaptığı “Türkiye güvencelerin işlemediğini görürse tek taralı müdahale edebilir” açıklaması durumun hala gerginliğini koruduğunu gösteriyor. Kuzey ırak bir saatli bomba. Bu bombanın ne zaman patlayacağı, ya da patlamadan müdahale edilip edilemeyeceği sorular şimdilik havada asılı kalıyor. Beklemekten başka çare yok.
Buraya kadar piyasa ile ilgili herhangi bir şey yazmadan sadece Kuzey Irak’taki duruma ilişkin bildiklerimizi sıralamamın bir nedeni durumun ne kadar kırılgan olduğuna dikkat çekmek. Bu gelişmelerin üzerine bir de Güney Kıbrıs’ın iki gün sonra atacağı AB üyeliği imzasını ekleyin. Kıbrıs sorununu nasıl çözülmediğini hatırlayın, tablo daha net biçimde ortaya çıkıyor demektir.
Ama iyi gelişmeler de yok değil elbette. Örneğin ABD senatosunun 1 miyar dolarlık yardımı onaylaması. Bu 8.5 milyar dolar kredi anlamına geliyor ve cebimizde sayılır. Bu Türkiye’nin önündeki en büyük sorunun, yani borç yönetimi sorununu belirli bir süre için gündemden çıkmasını sağlayacak ciddi bir şans. Buna bir de IMF ve Dünya Bankası ile ilişkilerin sorunsuz yürütülebilmesi olasılığını ekleyin, ki hükümet ne kadar ayak direrse diresin başka şansı olmadığını gördüğü için bunu yapacak, oradan gelecek bir ek kaynak bizi daha da rahatlatabilir.
SARS virüsünün Uzakdoğu turizmini ve tekstilini baltalaması yine bizim için bir avantaj olabilir ama bu çok ciddi bir organizasyon ve çalışma gerektiriyor. Fakat şu ana kadar böyle bir çalışma göremedik. Umarız yapılır.
Irak’ın yeniden yapılanmasında Türkiye yer alacak ki bu da ülke açısından çok ciddi bir girdi sağlayabilir.
Ama riskler gibi beklentiler de zamana ve çalışmaya bağlı. Bu nedenle borsadaki hareketin ikincil bir gelişme olduğu unutulmamalı. Gözler daha çok bono piyasasında olmak zorunda. Çünkü bu kez ilk işareti oradan alacağız. Ve hatta geçen haftaki ihaleler bu ilk işaretin ilk adımı bile olabilir.
Paylaş