Doların serüveni ve dünya

Avrupa’nın ortak para birimi Euro bundan beş yıl önce, tedavüle çıktığında dünyanın önde gelen analistleri, doların karşısına yeni bir rakip çıktığı yönündeki fikri gülünç bulduklarını söylemişlerdi. Haksız da sayılmazlardı doğrusu… En azından o günler için…

Haberin Devamı

Asya ve Rusya krizleri sonrasında dolar yeni bir unvan (güvenli liman) kazanmış, dünyanın önde gelen para birimlerinin karşısında ciddi oranlarda yükselmiş, Wall Street ve Nasdaq rekorlar kırmış, ABD bonoları dünyanın en çok para yatırılan menkul kıymetleri haline gelmişti. Üstelik rakip olarak tanıtılan para birimi Euro’nun arkasındaki ekonomilerin (başta Almanya) nasıl bir performans sergileyeceği o dönemler henüz muğlaktı. Dahası Euro’yu doğuran Avrupa Birliği ve Euro’nun patronu Avrupa Merkez Bankası’nın  siyasi olarak denenmemiş olması da bu şüpheyi körükleyen ana veriler arasında yer alıyordu…

Aradan geçen zaman içinde dünya çok değişti. ABD’de Bush’un iktidara gelmesi, ABD ekonomisinin enflasyon tehdidi altında kalması, rekor bütçe açıkları, terör saldırıları, paranın artık daha da güvenli limanlar bulma isteği gibi ABD kaynaklı gelişmelerin yanısıra AB geride kalan dönem içinde siyasi ve ekonomik olarak beklenenin üzerinde bir performans sergiledi. Dünya çapında merkez bankaları rezervlerinin bir kısmını Euro’ya çevirdi, uluslararası para dolaşımında Euro sıklıkla kullanılır oldu… Bunlar önce Euro-Dolar paritesinin 1 seviyesini aşmasını sağladı. Yani Euro dolar ile eşitlendi.

Haberin Devamı

Dünyanın genel durumunda bir değişiklik olmasaydı eğer Euro ile dolar arasındaki ilişki 1 seviyesinde yani hemen hemen eşit seviyelerde devam edebilirdi. Ama ardından 11 Eylül geldi. Sonra Afganistan Savaşı ve son olarak da Irak Savaşı… Dünyanın dört bir yanında özellikle de ABD hedeflerine yönelik saldırılar artmaya başladı.

Bu arada ABD ekonomisi de beklenen performansı bir türlü gösteremiyordu. Ve bütçe açığı da günden güne artıyordu. Buna çözüm olarak ABD Merkez Bankası Fed, tüm açıklamalarında “güçlü dolar istiyoruz” demesine rağmen pratikte düşük kur politikası uyulamaya başladı. İşsizliğin artması, ekonominin bir türlü büyüyememesi gibi etkenleri vergi indirimleri ile aşmaya çalışan ABD yönetimi sonuçta rekabet edeceği, etmesi gereken alanı tespit etti: Avrupa…

ABD dünyanın en büyük tüketicisi. Dünya üretiminin yüzde 60’ına yakın kısmı bu ülkede tüketiliyor. ABD’li tüketiciler her gün yaptıkları alışverişlerle ülke dışına, çoğunlukla da Avrupa’ya her gün milyonlarca dolar akmasına neden oluyor. Bu da Avrupa ekonomisinin ABD ekonomisi karşısında güçlenmesine neden oluyor. Bunun yanında ABD ekonomisi dev bir üretici aynı zamanda…

Haberin Devamı

Bu süreç içinde durumu fark eden ABD yönetimi çözümü de rahatlıkla buluverdi. Doların değerini düşük tutarak Avrupa kökenli malları iç piyasada pahalı getiren ABD, kendi ürünlerini de Avrupa kökenli mallar karşısında hem içerde hem de dışarıda ucuzlattı. Böylelikle de sürdürülemez hale gelen bütçe açığını en azından bir süreliğine kontrol altına almış oldu. Aslında bu savaş yine yaklaşık 5 yıl önce hayvansal gıdalar konusunda yaşanmıştı. O dönem Avrupa ve  ABD karşılıklı olarak birbirlerinin ihracatlarına ambargo koymuşlardı. Bu sorunun halen çözülmediğini de hatırlatalım…

Bugün büyük resimde çok fazla değişiklik yok. En azından ABD tarafında… ABD yine Fed politikaları ve güvenlik endişelerini kullanarak doları istediği seviyelerde tutmayı başarıyor. Ama işin asıl önemli kısmı Avrupa’daki tartışmalarda şekilleniyor. Örneğin AB’nin lokomotif ekonomisi olan Almanya ihracat konusunda ciddi sıkıntı çekiyor. Almanya’nın ihracatı üçüncü çeyrekte rekor kırdı ama uzmanlar dolar bu kadar düşük seviyede olmasaydı Almanya’nın üçüncü çeyrek ihracatının inanılmayacak seviyelere çıkacağını belirtiyor.

Haberin Devamı

Üstelik doların düşüşünden sadece Avrupa değil dünyanın geri kalanı da muzdarip. Elbette Türkiye de…

Avrupa bugüne kadar ne faiz politikasında değişiklik yaptı ne de doların düşüşüne müdahale etti. Fakat artık son günlerde başta Almanya olmak üzere tüm Avrupa ülkelerinden “tedbir zamanı geldi” açıklamalarını duyuyoruz. Yani yakında ya Avrupa Merkez Bankası faiz indirecek ya da dolara dünya çapında bir müdahale gelecek. Asya ülkelerinden sözlü müdahaleler gelmeye başladı bile. Fiziki müdahalenin yakın olduğu ise bir süredir uluslar arası uzmanlar tarafından dile getiriliyor.

Peki bu süreçte Türkiye nasıl etkilendi ve ne gibi tedbirler aldı, onu da yarın inceleyelim…

Yazarın Tüm Yazıları