AKP'nin seçimi açık ara kazanacağı malum. AKP'nin alacağı oy oranından çok ikinci gelecek parti ile arasında doğacak büyük fark önemli!
Tek parti sendromu şimdiden gazetelerde yazılıyor ve uyarılar yapılıyor.
Ancak uyarılar iradi bir seviyede ele alınıyor.
Tek parti olmak AKP'yi sertleştirir mi, dikta hevesi içine sokar mı, diye sorular soruluyor.
Mesele iradi bir mesele haline getirilince de, AKP yetkilileri doğal olarak ‘‘Valla dikta heveslisi olmayacağız!’’ diyerek yine iradi bir cevap veriyorlar.
Halbuki 28 Mart sonrası ortaya sistematik ve irade ile önlenemez bir zaaf çıkacak.
Demokrasinin en önemli görevi büyük çapta ortadan kalkacak:
Demokrasinin denetleme ve dengeleme (check and balances) işlevi sistematik olarak aşınacak.
* * *
Çok basit ama özü itibari ile demokrasi:
1) Çoğunluğun dediğinin olduğu, ancak
2) azınlığın haklarının baki kaldığı, ve de
3) kimsenin kimseye dayatamadığı bir rejim!
* * *
İktidar çoğunlukta olacak ama çoğunluk azınlığın haklarını yok saymasın diye çoğunluk iktidarının hem denetlenmesi hem de dengelenmesi gerekiyor.
İşte muhalefet demokrasinin bu temel öğesi için var.
Çoğumuzun zannettiği gibi muhalefet kelimesi seçimlerde ikinci veya üçüncü gelen partiye takılmış bir lakap değil!
* * *
Muhalefet görevi de evvel emirde parlamento içi muhalefette.
Sonra medya ve sivil örgütlerin muhalefeti geliyor.
* * *
Ancak, ülkemiz muhalefet kavramı açısından zaten bir garabet içinde yaşıyor.
Ülkemizde muhalefet parlamento içi muhalefet, medya veya sivil örgütler tarafından yapılmıyor.
Ülkede muhalefeti Cumhurbaşkanı, TSK ve YÖK vb. içindeki bazı bürokratlar yapıyor.
Sözüm ona ‘‘parlamento içi muhalefet’’ varlık nedeni olan muasır medeniyet hedefini şeriatçı(!) partiye kaptırmış, Kıbrıs'ta ülkenin önünü tıkamış, kendi tabanı olarak devlet erkini gören, seçim kazanma umudunu zengin muhitlere (Kadıköy, Etiler, Bebek, Çankaya vb.) bağlamış dünyadaki tek sol parti.
CHP tabanını devlet erki olarak görünce bürokrasi esas muhalefet haline geliyor.
* * *
28 Mart seçimleri ile ilgili benim ilk kaygım demokrasinin kendi eli ile denetleme ve dengeleme görevini sistematik olarak berhava etmesidir.
Hal böyle olunca 28 Mart sonrası hükümet ile Çankaya, TSK ve diğer bürokratik kuruluşlar arasındaki sürtüşmenin daha fazla ivme kazanmasından korkuyorum.
Yarın, yerel seçimlerde AKP tabanının milli görüşe kaymasının yaratacağı meseleleri işleyeceğim.