İNSANIN duygularının sesini hiç dinlememesini beklemek; insandan fıtratını terk etmesini istemektir.
Ancak, ortak kararlar alınması gereken konularda ortak veri tabanından hareket etmek zorunluluğu vardır.
Bu anlamda duygular ortak değildir.
Benzer olaylarda dahi insanlar değişik duygularla hareket edebilirler.
Ortak nokta da sadece ve sadece ortak akıldır.
Ortak akıl ise kuralları, sistematiği, metodolojisi ortak tayin edilmiş rasyonel akıl kullanarak geliştirilir.
* * *
Türkiye'de sözüm ona entelektüel insanlar arasında yaşanan tartışmalara bakıyorum ve onların ortak veri tabanına dayanan ortak akıl kullanmak -aynı kanaate varmak katiyen şart değil- yerine ortak olmayan duyguların esirleri olduklarını görüyorum.
Alicengiz oyununu bölgemizde sık sık siyasiler oynuyorlar.
Örneğin, koskoca bir lider, duyguları ile oluşmuş kanaati ile bir yazılı metin uyuşmayınca, kolayca yazılı metin hakkında tahrifat yapabiliyor, metni istediği gibi okuyor, metinde olanları yok sayıyor, olmayanları ilave ediyor; bu durum ortaya çıkınca da yakınları onu ‘‘davası için yapmıştır’’ diye savunabiliyor.
Batı geleneğinde ise kamuya yalan söyleyen bir siyasetçi kariyerini bitiriyor.
* * *
Duyguları ile kanaat oluşturma konusunda en pervasız kesim ise medya.
Ülkemizde nedense sıfatı fikir yazarı iken köşe yazarına devşirilmiş insanlar, hiçbir veri tabanına dayanmadan, rasyonel aklın analiz yapma öğretisine zerre kadar saygı göstermeden kanaat oluşturuyorlar ve bunu kamuoyuna dayatıyorlar.
Ancak biraz daha deşerseniz görüyorsunuz ki, bu tip köşe yazarları esasında duygularının değil, statülerinin esiridirler.
Ülkemizde; ama sermaye, ama siyaset, ama bürokrasinin gölgesine sığınan bazı yazarlar statülerini koruyabilmek için, varsa yoksa, adına hareket ettikleri statükoyu savunuyorlar.
* * *
Baştan tayin edilmiş bir kanaati kamuoyuna kakalamak zorunda olan yazar ise:
1) Öncelikle, kendi kanaati hakkında imanını bozmamak için hiç okumuyor, araştırma yapmıyor, sorgulamıyor.
2) Gerekçelere dayanan kanaati olmadığı için somut gerekçe kullanmaktan mümkün olduğunca kaçıyor.
3) Ortak veri tabanı kullanmayınca ortak duygu tabanı olduğuna inandığı kalıplara sığınıyor, karşı tarafa söverek veya hamasi şablonlara sığınarak kendi haklılığını savunduğunu sanıyor.
4) Habire geçmişe atıfta bulunuyor, gelecek ile ilgili herhangi bir tahayyül bizzat dayandığı statükoyu rencide edeceği için, değişim üzerine zerre kadar akıl yormuyor.
* * *
En sığ dönemini yaşadığını düşündüğüm bazı köşe yazarlarını, mesleğim gereği okumak zorunda olmak son zamanlarda beni çok sıkıyor.