SİZ bu satırları okurken seçim sonuçlarını biliyor olacaksınız, ancak ben yazarken seçim sonuçlanmamıştı.
Seçim döneminde sol kökenden gelen ve şimdilerde kendini Kemalist/Cumhuriyetçi/Ulusalcı olarak tarif eden sözüm ona Türk aydınlarının millet önünde değil aydınlatma görevi görmek, ona resmen köstek olan bir kitle olduğunu bir kez daha gördüm.
Kendine aydın diyen kesim artık bağnaz bir guruha dönüşmüştür.
* * *
Kendi iddialarına göre şeriatçı/gerici kökenden gelen bir parti ülkeyi Batı medeniyetinin bir parçası yapmak üzere büyük bir gayrete girişip öne geçince, bu güruhun elinde tuttuğu tek söylem olan ‘‘muasır medeniyet hedefi’’ elinden alındı.
Altındaki halının aniden çekilmesi ile tepe taklak olan aydın kesim, beynini 1947'de durdurduğu için, bu durumda söylemsiz kaldı.
Hamamda basılan hovardanın ilk tepkisi apış arasını iki eli ile saklamaktır. Söylemini daha önce küçümsediği, aşağıladığı insanlara kaptırınca; Türk aydını da benzer bir saikle hareket ediyor.
* * *
Seçim ortamında daha net gördük ki:
1) Bir kısmı hiç tutarlı değil, ne zaman küsüp ne zaman barışacağı belli olmuyor. Kendi kendine gelin güvey oluyor.
2) Bir kısmı artık hezeyana başvuruyor, aklının içindeki kaosu dünya gerçeği gibi bize yutturmaya çalışıyor.
3) Bir kısmı kelime oyunlarının ardına saklanıyor.
4) Bir kısmı korkutarak dikkati çekmeye çalışıyor.
5) Bir kısmı yazılı belgeleri dahi tahrif etmekten utanmıyor.
* * *
Siyasetçisi, yazarı, akademisyeni ile görüyoruz ki bunların ortak paydaları küfre dayalı veri bir kalıbı terennüm etmeyi düşünce üretimi zannetmek.
Diğer ortak paydaları ise millete topyekûn saygısızlık.
Onlar sövdükçe AKP'nin oylarını artırması bunları zıvanadan çıkardı.
* * *
Türk milletinin ileri gitmesine engel olan, onu hiçe sayan, aşağılayan unsurların başında siyasetçisi, yazarı, şairi, rektörü, profesörü vs. ilezır cahil Türk aydını gelmektedir.
Artık muasır medeniyet ile millet arasındaki en büyük engel Türk aydınıdır.