Sirkeci’den kalkan tren...

SİRKECİ’de bir otel salonunda iki gün süren bir sempozyum yapıldı.

Konuşmacılar arasında Devlet Bakanı Mehmet Aydın da vardı.

Sempozyum, Avrupalı Türkler ile Avrupa Birliği ve Türkiye’nin ilişkileri üzerineydi.

Yapılacağı semti duyunca, biraz bozulmuştum.

İstanbul’da başka yer yok mu diye...

Düzenleyenlerden Veyis Güngör’ü dinlerken, Ali Akbaş’ın "Göç" şiirinin nakaratı dilime takılıverdi:

"Sirkeci’den tren gider,

Evim barkım viran gider..."

* * *

Avrupa ülkelerinde 5 milyonu aşkın insanımız yaşıyor.

Göçleri, şiirdeki gibi, 45 yıl önce Sirkeci’den başlamış.

Yabancı bir diyara göçüyor olmanın meraklı telaşıyla günler öncesinden gelmişler İstanbul’a.

Son kuruşlarına kıyarak, "uykusuz" geceler geçirmişler otel odalarında.

Yarım yüzyıl sonra Sirkeci’de, onları değil Türkiye’yi konuştuk.

Onların "uyuyamadıkları" gecelerin aksine, biz "uyumaya" devam ediyoruz...

Neden böyle yazdığımı açayım.

Devlet Bakanı Mehmet Aydın, iyi bir hoca olmanın bilgi ve tecrübesiyle veciz bir açılış konuşması yaptı.

O iyi bir Batı felsefesi hocası.

Mesleğini "kartvizit" olarak görenlerden değil.

Konusuna hákim.

Dünyadaki gelişmeleri izliyor.

Taşıdığı diğer şapkaya gelince, Mehmet Aydın 3.5 yıldır siyaset yapıyor.

Bakanlığı, yurtdışında yaşayan Türklerden sorumlu.

Ama o bize yurtdışında yaşayan İtalyanların kazandıkları seçme ve seçilme hakkını anlattı!

Bunu, 11 Nisan tarihli Hürriyet’te ben de yazmıştım.

Anlattıklarını bir kenara bırakıyorum.

Aynı hakların, yurtdışında yaşayan Türklere ne zaman verileceği konusunda ise somut bir söz söylemedi.

Konuşmasından sonra, bu beklentiyi kendisine fısıldadım.

Yine somut bir cevap alamadım.

Seçme ve seçilme hakkının önündeki zorluklardan söz etti.

Hakkını teslim edeyim.

Konuşması güzeldi.

Oldukça güzel örnekler de verdi.

Heidegger’in bir sözüyle, bizi felsefenin engin denizlerinde sefere çıkardı: "Bırak olsun!"

Yetmez dedi ve yine kendisi ekledi: "Yardım et; olsun!"

Başka söze ne hacet!

* * *

Salondakiler, babalarının yola koyuldukları yerde, ülkelerinin dertlerine çözüm seçenekleri sundular.

Türkiye’nin AB’ye girmesi, esasen onların sorunu olmadığı halde.

Onlar bundan doğrudan bir yarar sağlayacak değiller.

Çoğunun cebinde, AB pasaportu zaten var.

O halde, sorumluluklarını fazlasıyla yerine getiren bu insanlardan hakları esirgenmemeli.

Seçme ve seçilme, yurtdışında yaşayan Türklerin en doğal hakkıdır.

Bunu sağlamak ise Devlet Bakanı Mehmet Aydın başta olmak üzere, bugünkü iktidarın daha öncekilerden devraldığı gecikmiş bir görevdir.
Yazarın Tüm Yazıları