Paylaş
9 Ekim 2015 tarihinde Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım, asbaşkanlardan Şekip Mosturoğlu, İlhan Ekşioğlu, kulübün muhasebecisi Tamer Yelkovan ve bir dönemlerin simge ismi Cemil Turan, ‘şike davası’ adıyla adliye ve siyaset tarihine geçecek yargılama sonucunda
beraat ettiler.
3 Temmuz’daki ‘sarı-lacivert’ kimliğimize düzmece bir şekilde ‘leke sürme’ye kalkışıldığından beri direnen ve Fenerbahçe’mize, Başkan Aziz Yıldırım’a ve yöneticilerine muazzam bir haksızlık yapıldığına hep inanmış ve dolayısıyla adaletin bir gün tecelli edeceği umudunu hiçbir vakit terk etmemiş biz Fenerbahçeliler için 9 Ekim’in mutlu bir gün olduğuna
kuşku yok.
İstanbul’da 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği karar ‘tarihi’ nitelikte sayılıyor mu?
Birçok insan açısından, evet. Ama Fenerbahçe Camiası’nın ezici çoğunluğu bakımından 9 Ekim 2015 tarihi ileride belki hatırlanmayacak. Oysa 3 Temmuz 2011 tarihi hiçbir zaman unutulmayacak.
Lekenin başlangıcı
3 Temmuz, Aziz Yıldırım’ın gözaltına alınmasıyla, önceki beraatıyla sonuçlanan Fenerbahçe’ye leke sürülmesinin başlangıç tarihi idi. 3 Temmuz, Fenerbahçe’de, Türkiye’nin futbol ortamında, çok kişinin hayatında çok şeyler değiştirdi; silinmez izler bıraktı. O nedenle, 9 Ekim 2015’ten daha kalıcı, daha önemli bir tarih olarak kayda geçecektir.
Öyle ki, Aziz Yıldırım kısa süre önce bir basın toplantısında, bir soruyu cevaplandırırken, “Biz neler gördük geçirdik, biz 3 Temmuz’dan geçtik” diyerek, kendisinin ve tüm Fenerbahçelilerin herkesten farklı, özgün konumuna işaret etmişti.
9 Ekim 2015’i, 3 Temmuz 2011’den ayırarak, ondan bağımsız bir şekilde ele alamayız. 9 Ekim 2015, Fenerbahçelilerin ezici çoğunluğunun 3 Temmuz’daki duruşlarının ve kanaatlerinin geçerliliğini teyit etmiştir. Fenerbahçelilerin elini güçlendirmiştir. Bu yönüyle, kuşkusuz, çok önemlidir.
Ama 3 Temmuz’un kendisinden daha önemli değildir. 3 Temmuz’un varması gereken, gecikmiş sonucudur.
3 Temmuz’da ne olmuştur?
Fenerbahçe’ye leke sürülmüştü. Fenerbahçe’nin Trabzonspor ile aynı puan ile ve averaj üstünlüğü ile elde ettiği 2010-2011 futbol sezonu şampiyonluğunun şikeyle elde edildiği öne sürülmüştü. Bundan sorumlu tutulan Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ve bazı yöneticiler gözaltına alınmıştı. Aziz Yıldırım ve onun şahsında Fenerbahçe Spor Kulübü, müthiş bir ‘algı operasyonu’nun hedefi yapılmış, ‘şike yapmak amacıyla silahlı terör örgütü kurmak’ gibi ipe sapa gelmez bir suçlamaya muhatap kılınmıştı. Görsel ve yazılı medya, ‘algı operasyonu’nda bol bol kullanılmış, emniyet birimlerinden bazı televizyon ve yazılı basın organlarına ‘servis edilen’ ve daha sonra geçerli olmadığı ortaya çıkan iddialar ortaya atılmış, nerede bulunduğu, kime ait olduğu, ruhsatlı olup olmadığı bilgisi verilmeyen bazı silahlar ekranlarda, Aziz Yıldırım’ın kapısının çalınması görüntüleriyle birlikte verilmişti. Kimi rakip futbolcularının Fenerbahçe’den maçı satmak için para aldığı görüntülerinin bulunduğu da bir iddia olarak yazılı basına verilmiş, fakat bu görüntülerin kendisine hiçbir
zaman rastlanmamıştı.
Yaratılan algı operasyonu sonucunda, Aziz Yıldırım ve arkadaşları, 10 Temmuz günü tutuklanarak Metris Cezaevi’ne gönderilmişlerdi. Aynı gün, binlerce Fenerbahçeli, Bağdat Caddesi’nde yürüyüşe geçmiş, TEM otoyolunda polisle çatışmış ve Metris cezaevi önünde gösteriler yapmıştı.
Fenerbahçe’ye aslında dönemin hükümeti ve cemaat ile elbirliğiyle kirli hesaplara dayanan ama haksız bir ‘operasyon’ yapılmış olduğu kanaati Fenerbahçe camiasında yerleşmiş ve adaletsizliğe tepki sonucunda binlerce Fenerbahçeli defalarca sokaklara dökülmüştü. Kitlesel öfke ve tepki, kendisini 2012 Mayıs ayında Şükrü Saracoğlu Stadyumu’nda Galatasaray ile oynanan son maçta göstermiş, polisle Fenerbahçe taraftarı tüm Kadıköy’e yayılan bir çatışmaya girişmişti. Bu kitlesel öfke Gezi olayları sırasında da ortaya kondu. 1 Haziran 2013’te Fenerbahçelilerin binlercesi Taksim Gezi olaylarına katılmak için Boğaziçi Köprüsü’nden geçmek üzere Kadıköy’den yürüyüşe geçti. Gezi olaylarından sonra, binlerce Fenerbahçeli, Şükrü Saracoğlu Stadı’nda oynanan her maçın 34. dakikasında “Her Yer Taksim; Her Yer Direniş” sloganı ile 3 Temmuz ile gerçekleşen ‘Fenerbahçe politizasyonu’nu sergilemiştir. Gezi Direnişi’nin simge isimlerinden, olaylarda polis tarafından Eskişehir’de dövülerek hayatını kaybeden Ali İsmail Korkmaz’ın koyu bir Fenerbahçe taraftarı olması, onbinlerce Fenerbahçeli nezdinde 3 Temmuz ile Gezi arasında adeta ebedi bir köprü kurulmasına
yol açmıştır.
Fenerbahçeliler, 3 Temmuz sonucunda Fenerbahçe’nin Avrupa kupalarına gitmekten men edilmesinde ve cezalandırılmasında, kendilerine yönelik adaletsizlikte rol alan Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) yöneticilerine, ayrıca başta UEFA Başkanı Michel Platini’ye büyük infial duymuşlar, Fenerbahçe’nin haksız yere cezalandırılmasına katkıda bulunduğu ve durumdan çıkar sağladıklarına inandıkları Galatasaray ve Trabzonspor kulüplerine yönelik olarak vicdanları yaralanmıştır.
Her şeye rağmen, 3 Temmuz, haksızlığa karşı direnişle şekillenen ve yapılanan yepyeni bir Fenerbahçelilik kimliğinin oluşmasına da yol açmıştır. Bu yönüyle, 3 Temmuz 2011, Fenerbahçe’nin 1907’deki doğumundan sonra ‘İkinci doğumu’dur denebilir.
Fenerbahçeliler, 3 Temmuz’u hiçbir vakit akıllarından çıkarmayacak olmakla birlikte, o tarihte kendilerine yapılan haksızlığın bir gün mutlaka ortaya çıkacağına dair inançlarını hiç kaybetmemiş oldukları için, büyük bir dayanma gücü ve direnç göstermiş bulundukları için, Aziz Yıldırım ve arkadaşlarının 9 Ekim 2015’te beraat etmeleri kendileri ve Fenerbahçe kavramı açısından büyük değer taşıyor.
Alma mazlumun ahını…
3 Temmuz-9 Ekim sürecinin en ilginç yönlerinden biri, UEFA Başkanı Michel Platini’nin, 9 Ekim 2015’te Aziz Yıldırım’a ilişkin kararın açıklanmasından bir gün önce, yüz kızartıcı bir mali skandal ile tartışmalardan ötürü FIFA Başkanı Sepp Blatter ile birlikte 9 ay süreyle başkanlıktan uzaklaştırılması olmuştur.
Michel Platini, bir tür ‘şikecilik’ten ötürü, UEFA’nın başında kalamayacak ve büyük rüyası olan FIFA’nın başına muhtemelen hiç geçemeyecektir.
Aziz Yıldırım, Fenerbahçe ile ilgili gelişmelerin UEFA’yı hatta FIFA’yı çatırdatacağını söylemişti. Onun beraatının arifesinde Platini’nin başına gelenler
ibret vericidir.
3 Temmuz’da Fenerbahçe’ye yönelik operasyonda değişik düzeylerde rol alanlardan, TFF’nin ileri gelenlerinden başlayarak bazı savcılara, yargıçlara ve kulüp yöneticilerine kadar uzayan yelpazede, ortada pek kimse kalmamıştır. Birçoğu tasfiye olmuş, kayıplara karışmış, hatta
ülkeyi terk etmiştir.
9 Ekim 2015’in önemi tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Fenerbahçe, kendisine yapılan adaletsizlik ve haksızlıktan ötürü bunu yapanların peşine ‘hukuk gücü’ ile ve büyük moral ile düşecektir. İçeride ve dışarıda.
9 Ekim 2015, ‘Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste’ özdeyişinin geçerliliğini 3 Temmuz zulmü yaşamış olan Fenerbahçeliler nezdinde bir kez daha tescil etmiştir. Fenerbahçe, Fenerbahçeliler için bir spor kulübü olmanın çok ötesinde bir değer, eşi rastlanmayan cinsten bir ‘kimlik’ niteliğindedir.
3 Temmuz 2011, bunun böyle olduğunu ortaya çıkarmıştır.
9 Ekim 2015’teki ‘beraat kararı’ ise söz konusu eşsiz Fenerbahçe kimliğini pekiştirmiştir.
4 yılda neler oldu?
Büyük operasyon
Operasyon 3 Temmuz 2011 tarihinde başladı. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ile yöneticiler Şekip Mosturoğlu ve İlhan Ekşioğlu, Beşiktaş’tan yönetici Serdal Adalı ve teknik direktör Tayfur Havutçu, İstanbul Büyükşehir Belediyespor’dan futbolcular İbrahim Akın ve İskender Alın gözaltına alındı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Süper Lig ve birinci ligde toplam 19 maçta şike ve teşvik faaliyetleri tespit ettiğini duyurdu.
Avrupa’ya veda
Yıldırım 10 Temmuz’da cezaevine gönderildi. Operasyon başladığında geleceğin Fenerbahçe başkanı olarak gösterilen Mehmet Ali Aydınlar, Türkiye Futbol Federasyonu’nun başkanlık koltuğuna yeni oturmuştu. TFF Fenerbahçe’yi Şampiyonlar Ligi’ne göndermeme kararı aldı. UEFA bir gün sonraki kura çekimine Trabzonspor’u aldı. Aydınlar 31 Ocak 2012 tarihinde TFF’deki görevinden istifa etti.
Siyaset devrede
Dönemin Başbakanı Erdoğan, Aziz Yıldırım’ın cezaevine gönderildiği gün “Ben de bir Fenerbahçeliyim ama bunu olgunlukla karşılamamız lazım. Çünkü yargı böyle bir karar veriyor. Burada aslolan şey gerçek kişilerle tüzelkişiler noktasındaki değerlendirmelerdir” açıklamasını yaptı.
Son dakika değişikliği
İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi, 9 Aralık 2011 tarihinde şike iddianamesini kabul etti. 15 Aralık 2011’de Meclis, 6222 sayılı kanunda şike ve teşvik primi cezasını 5-12 yıldan 1-3 yıla indirdi.
Bir ‘Sevgililer Günü’
14 Şubat 2012 tarihinde şike davasında ilk duruşma yapıldı. Soruşturmanın ilk gününden itibaren kulüplerine desteklerini gösteren Fenerbahçe taraftarları, Silivri’deki mahkemede salonunun dışında yine büyük bir kalabalık olarak toplandı.
Yıldırım’a 6 yıl ceza
Haziran 2012’de dava sonuçlandı. 93 sanıktan 48’i hüküm giydi. Aziz Yıldırım örgüt, şike ve teşvikten altı yıl, üç ay hapis cezasına çarptırıldı. Ancak tahliye edildi. UEFA, Fenerbahçe’yi son yılı ertelemeli üç yıl, Beşiktaş’ı ise bir yıl Avrupa’dan men etti.
Ve beraat...
23 Haziran 2014’te ise 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi Yıldırım ile beraber altı kişinin tekrar yargılanmasına karar verdi. 9 Ekim’de Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım tüm suçlamalardan oybirliğiyle beraat etti.
Paylaş