Paylaş
Günümüzde sporun her dalı profesyonelleşerek ekonomik getirinin kıskacına girmiş durumda. Türkiye’de spor denince aklımıza öncelikle futbol geliyor. Futbol; takımları, taraftarları olduğu kadar artık şehirlerin ekonomisini de harekete geçiren önemli bir etken. İzmir takımları maalesef futbol açısından son yıllarda başarıyı yakalamakta güçlük çekiyorlar. Basketbol ve voleybol gibi takım oyunlarında önemli başarılara imza atan İzmir takımları, maalesef futbol açısından çok gerilerde kalıyor. Türkiye’nin üçüncü büyük şehrinin takımları ikinci, üçüncü ligde kalma mücadelesi verirken, bu büyük pastadan pay alamıyorlar. Bir şehrin ekonomisinde önemli dinamikleri harekete geçiren bu olgudan İzmir olarak faydalanamıyoruz.
Bu konuda daha etkin ve planlı hareket etmek gerekli diye düşünüyorum. İşte size bir Akhisarspor örneği. Üçüncü ligde başlayan mücadelelerini, Süper lige kadar taşıyan Manisa’nın ilçesinin bu futbol takımı, Trabzon’un Akçaabat Sebatspor takımından sonra bir ilke daha imza attı. Artık Türkiye’deki herkes tütün ve zeytin cenneti Akhisar’ın yerini ve gücünü görecek. Sporun bu ilçemize güzellikler kazandırması dileklerimle Akhisarlılar’ı tebrik ederim...
İstanbul’da büyük final
Türkiye, geçtiğimiz hafta içinde önemli bir Avrupa finaline evsahipliği yaptı. Kısa adıyla Final Four olarak bilinen Turkish Airlines Euroleague Basketball finali İstanbul’da yapıldı. Finale katılan iki Yunan takımından biri son saniyelerde attığı basket ile favori CSKA Moskova takımını yenerek Avrupa Şampiyonu oldu. Sahayı dolduran basketbolseverler yaşanan müthiş mücadeleden keyif alırken; Yunan Olympiacos takımı kupayı büyük sevinç gösterileri arasında aldı. Harika bir mücadele sonunda yapılan medeni bir kupa töreni ile bir Yunan takımı İstanbul’da kupasını kaldırdı. Olması gereken de bu zaten. Tabii turnuvanın ekonomik getirisini de unutmamak gerekir..
Sadece bir an için düşünemeden edemedim. Acaba Atina’da bir Türk takımı kupasını bu kadar rahat kaldırabilir miydi? Bu sonuç Türk halkı ve Türk basketbol kamuoyu için hakikaten medeni bir gösterge oldu.
Diğer yanda iki Türk takımı, İstanbul’da uzun bir maratonun son maçını final havasında oynadı. Şükrü Saraçoğlu Stadı’ndaki mücadelede galip çıkmadı ama; Galatasaray 2011-2012 Süper lig şampiyonluğunu kazandı. Ve tabii daha sonra yaşanan spor adına utanç duyulacak sahneleri hepimiz hatırlıyoruz. Ben her iki takımın başkan ve yöneticilerinin bu maç sonrasında yaşananlar için spor camiasından daha sonra tüm Türk halkından özür dilemesi gerektiğini düşünüyorum. Mücadele finale yakıştı fakat daha sonra gelişen olaylar centilmenliğe ve spor ahlakına gölge düşürdü. Bu olayların tekrarlanmaması için her iki takımın yöneticilerinin de taraftarlarını sağduyuya çağırması gerekirdi.
Topluma her geçen gün gelişen ayrılık tohumları atarak nasıl bir amaca hizmet edebiliriz bilemiyorum. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan olaylar zaten bizi dünya futbol kamuoyunun gözünde sabıkalı yaptı. Avrupa ve Dünya Kupaları’na katılmamamız için FIFA ve UEFA nezninde girişimlerde bulunuldu. Ve bunun sonucunda Milli Futbol Takımımız ilk 5 maçını tarafsız sahada oynamak zorunda kaldı. Bütün bunların yavaş yavaş unutulmasını arzuladığımız günlerde; önce şike olayları ile gündeme gelmek, ardından da şiddet ile haber olmak çok üzücü.
Sporu toplumumuza kazandırdıkları için yapmayı hedeflemeliyiz. Kaybettireceklerinden de uzak durmayı öğrenmemiz gerekir...
Paylaş