Narsistik kişilik üzerine yanlış bilinenler

Nergis çiçeğine adını veren Narkissos’un mitolojik hikâyesinden adını alan narsisistik kişilik bozukluğu, halk arasında “kendini beğenmişlik, insanlara yüksekten bakma, kendini sevme ve kendine âşık olma” olarak biliniyor.

Haberin Devamı

Oysa ki aslında narsisistik kişilik bozukluğu kendini sevmekten değil, özde kendini sevmemekten, kendini beğenmişlikten değil özde kendini değersiz hissetmekten veya kendine aşık olmaktan değil özde kendinden nefret etmeden kaynaklanabilen psikolojik bir bozukluk olarak tarif ediliyor.
Narsisistik kişilik bozukluğu olan kişi genellikle insanların takdirini, onayını, sevgisini, beğenisini ve hayranlığını kazanmanın peşinde koşuyor, duygusal yaşamı sığ oluyor ve duygusal derinlikten yoksun bir yaşam sürüyor. Yani gerçekten, yürekten ve derinden sevemiyor ya da üzüntü duyamıyor. Dışarıdan soğuk, mesafeli, kibirli, kendini beğenmiş ve çekici görünen bu kişinin, bu görüntüsünün altında, aslında incinmeye karşı aşırı derecede duyarlı, kırılgan, kendine güveninde ve kendine verdiği değerde eksiklikler bulunan bir yapı gizleniyor.

Haberin Devamı

YÜZDE 80’İ ERKEK

Narisistik kişilik bozukluğu tanısı alan kişilerin yüzde 80’i erkek... Bu kişiler genellikle tedaviye derin bir boşluk duygusu, can sıkıntısı, iç daralması, hayattan keyif alamama, anlamsızlık ve umutsuzluk şikâyetleriyle başvuruyor. Erken boşalma, sertleşme sorunları, cinsel yönelim karmaşası, prtnere karşı cinsel soğukluk, sık mastürbasyon yapma, hiperseksüalite veya sapkın cinsel fanteziler en sık yaşadıkları cinsel sorunlar olarak biliniyor. Narsisistik kişilik bozukluğu olan kişiler cinselliği, hazzın paylaşılması, sevginin ifadesi ya da partneriyle ruhunun ve bedeninin bütünleşmesi olarak yaşayamıyor. Cinsellik ruhun ve bedenin paylaşılmasıdır, ancak bu kişiler için cinsellik bir savaş veya mücadeleye dönüşüyor. Çünkü yalıtkan, kendini beğenmiş, empati, vicdan ve samimi nezaket eksikliği içinde bir duygusuz olan bu kişiler, genellikle yapışkan, kontrolsüz, yalnız kalmaktan çok korkan, ya hep ya hiç tarzında düşünen ve gel-gitleri olan duygusal kişilerle ilişkide olmayı seçiyor. Çocukluklarından itibaren içlerinde var olan boşluğu cinsellikle doldurmaya çalışan bu kişiler, partnerlerini kendilerinin ihtiyaçlarını karşılamakla sorumlu biri olarak görüyorlar. Partnerlerinin duyguları, düşünceleri, istekleri onlar için önemli değil gibi bir izlenim yaratabiliyorlar. İlişkinin başlarında cinsel arzusu yüksek, hiperseksüel kişiler olarak görülebilen bu kişilerin ilişkileri ilerledikçe bu ilgileri azalıyor ve cinsel sorunlar ortaya çıkabiliyor. Mastürbasyon ve sıra dışı cinsel fanteziler onların cinselliğinde önemli bir yer tutabiliyor.

Haberin Devamı

ANNE BABA OLMAK SORUMLULUK İSTİYOR

Belli düzeyde her insan kendini beğenmeli ve değerli bulmalı, bu kişinin iş ve sosyal başarısı için güdüleyici olabiliyor. Ancak kendini beğenme ve değerli bulma belli bir düzeyin üzerine çıktığında bir sorun olarak görülüyor. İnsanın kişiliğinin temeli 0-3 yaş döneminde atılıyor. Çocuk 3 yaşına kadar ne yaşıyorsa, anneden ve babadan neler öğreniyorsa, annenin ve babanın davranışlarından nasıl etkileniyorsa hayatının geri kalanını da bu öğrendikleri üzerine inşa ediyor. Çocuğun anne-baba ilgisinden yoksun olması kadar ihtiyaçlarının fazlaca doyurulması da ileride sorun yaratabiliyor. Bu nedenle anne-baba olmak ve bir insanı yetiştirmek kolay bir sorumluluk değil... Bu sorumluluğun en iyi şekilde yerine getirilebilmesi anne-baba olmayı düşünen çiftlerin de bir eğitimden geçirilmesi gerekiyor. Böylece ruhen daha sağlıklı nesiller yetişebiliyor.

Yazarın Tüm Yazıları