Paylaş
Tartışmalar üzerine Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli hızla bir açıklama yapmak durumunda kaldı. Canikli’nin F-35’lerin Türkiye’ye teslim edilmesinin neden ABD Kongresi tarafından durdurulamayacağına ilişkin açıklamasını hatırlayalım. Canikli diyor ki; ‘Anlaşma yapıldı. O iş bitti. Bu, her şeyden önce ticari bir faaliyet. Anlaşmalar yapılmış. Biz, anlaşmalarda üzerimize düşen yükümlülüklerin tamamını yerine getirmişiz. Bunların paraları ödenmiş ve ödenmeye devam ediliyor.’ Buraya kadar doğru. Ancak Canikli’nin açıklamalarında gri alana düşen bölüm şurası; ‘Parasını vermişiz, karşılığı yerine gelecek. Anlaşma ve anlaşmada yer alan kurallar çerçevesinde bütün taraflar edimlerini yerine getirecekler. Bu kadar basit bir şey.’
Ancak maalesef mesele bu kadar basit değil ve bunu Ankara da biliyor.
Ortak üretim söz konusu olduğu için ABD - Canikli’nin de dediği gibi - anlaşmayı birden yırtıp atamaz. Normal şartlarda anlaşmanın artık bu aşamada ABD Kongresi’nin denetimine sunulması da yasal bir zorunluluk değil. Ancak anlaşmanın uygulanması çerçevesinde lisans verme yetkisini elinde tutan ABD Dışişleri Bakanlığı’nın verdiği her lisansı Kongre’ye raporlama sorumluluğu var. Dolayısıyla F-35’lerin teslimatı ve kullanımıyla ilgili süreçlerde tüm detaylar Kongre’nin yakın takibinde olacak. Bu yakın takibin F-35’lerle ilgili süreci başka boyutlara taşıması pekala mümkün.
Kongre’nin başta Pastör Andrew Brunson olmak üzere bir düzine Amerikan vatandaşının ve üç ABD konsolosluk personelinin Türkiye’de tutukluluğunun devamına tepki olarak zaten ağır yaptırım arayışında olduğu malum. Ankara bu alanda hiçbir adım atmadan üstüne bir de Moskova ile anlaşması yapılan Rus S-400 bataryaları Türkiye’ye teslim edilirse ABD Kongresi son derece radikal adımlar atmaktan kaçınmayacaktır. ABD Dışişleri içinde askeri satışlarla ilgili birimlerde çalışan kaynaklarım en ileri senaryoda Temsilciler Meclisi’nin ABD yönetimini Türkiye ile F-35 anlaşmasını askıya almaya zorlayacak öngören yeni bir yasa çıkartmasının teknik olarak mümkün olduğunu söylüyor.
Trump yönetimi elbette böylesine radikal bir senaryonun ortasında kalmak istemez. Neden olacağı siyasi kriz bir yana, her şeyden önce Türkiye’nin F-35 projesinden çıkartılması durumunda bizzat üstlenmek durumunda kalacağı 12-13 milyar dolarlık ek maliyet yüzünden istemez bunu. Ancak ABD yönetimi gerçekte S-400’ler konusunda Türkiye konusunda gözü rövanş dışında başka bir şey görmeyen Kongre’den daha derin kaygılar taşıyor.
ABD, S-400’lerin Türkiye’ye konuşlandırılması için Rus teknik ekibinin Ankara’ya getireceği radarı hem kendisi hem de NATO için önemli bir teknoloji güvenliği riski olarak görüyor. Unutmayalım ki Washington daha 4 gün önce casusluk suçlamasıyla ABD’deki 60 Rus diplomatı sınır dışı etti. Karşılıklı istihbarat savaşının daha da hızlanacağı böylesine bir dönemde Rusların alternatif bir savunma sistemiyle NATO üyesi Türkiye topraklarına gelişini engellemek için yönetim de elinden geleni ardına. koymayacaktır.
Öte yandan ABD Dışişleri bugüne kadar Kongre’nin Brunson meselesi yüzünden Türkiye aleyhine yaptırım çıkartmasını ötelemeyi başardı. Sonuncu örnek Türkiye’de kişileri hedef alacak yaptırımların önünü açacak maddelerin oylama öncesinde bütçe tasarısından çıkartılması oldu. Amerikalı diplomatların kongre üyelerini ‘Brunson bir buçuk yılın sonunda 16 Nisan’da ilk kez hakim karşısına çıkacak. Olumlu gelişmeler olabilir, bekleyin’ diyerek ikna ettiği konuşuluyor. ABD tarafının Ankara nezdinde Brunson hakkında çok uzamadan bir mahkeme kararı verilerek sınır dışı edilmesi yönünde bir diplomasi yürüttüğü anlaşılıyor.
Türk-Amerikan ilişkileri açısından nisan yine kritik bir ay olacak. New York’taki İran yaptırımlarını delme davasında suçlu bulunan Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın cezası 11 Nisan’da açıklanacak. Pastör Andrew Brunson 16 Nisan’da hakim karşısına çıkacak. Ermeni soykırım iddialarıyla ilgili tasarı 24 Nisan öncesinde aniden Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu’nun gündemine alınabilir. Bir yandan da Türk ve Amerikalı diplomatlar PKK’nın Suriye kolu YPG’nin Menbiç’ten çıkartılması için varılan anlayış birliğinin uygulanabilir bir anlaşmaya dönüşebilmesi için pazarlığa devam edecek.
Tüm bunlar olurken yürekler F-35’ler gibi büyük projelerle ilgili siyasi beyanlar yüzünden hopluyor ama ABD aslında uzunca bir süredir Türkiye’ye de facto silah ambargosu uyguluyor. Kulağıma gelenlere göre ABD Dışişleri geçtiğimiz hafta içinde Türkiye’ye silah tedarik eden bazı Amerikan firmalarını arayarak kontratlarının yekunu ne kadar diye sormuş. Bahsettiğim firmalar Türkiye’de kullanılan tüm zırhlı araçların üzerine takılan ve piyadelerin kullandığı tüm hafif makinalı tüfek sistemlerini üretiyor.
Anlaşılan Washington’da yönetim tarafı Kongre Türkiye’ye silah satışını durdurma yönünde bir karar alırsa Amerika’da savunma sanayii sektörünün ne kadar etkileneceğini hesap etmeye çalışıyor. Demek ki iş ciddi olabilir.
Paylaş