Paylaş
Müslümanlıkta herkes eşit seviyededir. Krallık ancak ibadette... Daha aşkla Allah’la birleşen manevi kral olur onun dışındaki hiçbir krallığın falan önemi yok. Zaten Kabe’de de görüyorsunuz Kral da hizmetçi de yan yana tavaf ediyorlar yani arada bir fark yok. Hatta şunu söyleyebilirim size Müslümanlıkta peygamber efendimiz ve dört halifeden sonra -burası çok önemli-Peygamber’in lütfuyla dini liderlerle şekli liderler ayrılmıştır. Mesela Emeviler şekli liderliği yaparken Abbasiler şekli liderliği yaparken 12 İmam Hz. Ali’nin torunları manevi liderliği götürmüşler. İslam bugünkü laiklik anlayışına çok uyan bir anlayış getirmiştir. Dolayısıyla krallık yoktur, devlet başkanlığı vardır, demokrasi vardır. Ayette de şunu der; “Senin dinin sana benim dinim bana, kimseye hiçbir şeyi empoze edemezsin” Bu kadar açık bir demokrasi var. Bir profesör tanıdığım, insan hakları beyannamesiyle Peygamber’in veda hutbesinin mukayesini yaptı. İnsan hakkının Veda Hutbesinde ne kadar daha çok korunduğunu direk yazarak anlattı. Yani tamamen insan hakkına yönelik, herkesi eşit görmeye yönelik hatta o derece ileri ki, Peygamber’e soruyorlar, öbür alemde sen de sorguya çekilecek misin diye. Ben hepinizden daha çok çekileceğim, diyor. Bu dereceye kadar, vazife ve sorumluluk arttıkça da Allah tarafından daha çok mesul tutulmanın olduğu bir anlayış var.
-Arabistan’da hani İslam’ın merkezi olan ülke krallıkla yönetiliyor
Çünkü Vahabi zihniyeti batılı tarafından yerleştirilmiş. Bu zihniyette de İslam’la hiç alakası olmayan inançlar getirilmiş. Bugün nasıl hıristiyanlık kilise dini olmuşsa, Vahabiler de o çeşit bir din oluşturdular. Suudi Arabistan halkı değil, ama idareler, politikalar hep yanlış yönde yönlenmişler. Dolayısıyla krallık oradan oluşmuş yoksa yoktur öyle bir şey. Biliyorsunuz orayı uzun süre Osmanlı idare etmiş. Osmanlı’da, ‘Ben Peygamber’in hizmetçisiyim’ diyen padişahlar var.
-Krallık nereden gelmiş?
Çünkü bir şeyin devam edebilmesi için Suudi Arabistan, giderseniz insanların anane ve gelenekleri yolunda Peygamber’i ne kadar zorladıklarını anlarsınız. Yani inanç farkı var. Peygamber efendimiz oraya mucizevi şekilde temizlik getirmiş. İman getirmiş ama daha Peygamber göz önünden kaybolur kaybolmaz cahileye devrine yeniden dönülmüş. Kadına değer vermemek cahiliye devrinin özelliği... Gömüyorlarmış kız çocuklarını. Şimdi biraz batıyı kandırmak için bir şeyler yapıyorlar ama yapılarında böyle bir şey yok. Dolayısıyla bu yapıyı da kuvvetlendiren, cahiliyeyi çoğaltan bir inanç anlayışı getirilmiş batı tarafından. Suudi Arabistan zaten doğu ülkesi gibi değil, batı ülkesi gibi. Onun için de giderseniz göreceksiniz çok farklı bir anlayış ve oraya medeniyet getiren bir Peygamber var. Ama halk devam ettiriyor idareler ettirmiyorlar. Çünkü orada kral olmazsa, batı tesirini kaybeder. O yüzden de krallık Hep 80 yaşındakilere devrediliyor. Yani varis de yaşlı, dolayısıyla o krallık devam etsin anlayışının gitmemesi için batı tarafından destekleniyorlar, gençlere hiç hak tanımıyorlardı. Şimdi şimdi başladı.
-Başörtüsü konusu Muazzez İlmiye Çığ bunun dinle alakası olmadığını söylüyor
Örtünmek, tesettür konusunun çok önemli olduğuna inanıyorum. Ama örtünmenin ilk başta kötü ahlaklarımızı örtmek, çirkin taraflarımızı örtmek gibi farklı değerler de taşıdığına inanıyorum. Edep kıyafetini, edep halini giyinmeden istediğiniz kadar her tarafı örtsek de o şeyi anlatamıyoruz insanlara.
-Manevi örtünmek
Maddi örtünmenin de lüzumuna inanıyorum, inanmıyor değilim ama herkesin örtünmesinin farklı olduğuna inanıyorum. Mesela başını örtüp de ancak öyle korunduğuna inanan bir insana çok hürmet ediyorum. Çok saygı duyuyorum ama ben edep kıyafetimi üstüme giymişsem zaten hiçbir kimse bana çirkin gözle bakamaz. Onun için edep kıyafetini üstümüze giymek gerektiğine inanıyorum. Kimseye hürmetsizlik etmek istemiyorum. Bu ayet farklı yorumlar yapılan hala üzerinde tartışılan kesin karar verilmemiş bir ayettir. Zaten orada ziynetlerinizi örtünüz diye geçiyor. Benim birçok başörtülü öğrencim var çarşaflı bile var Allah’a çok şükür. Çok etkilenirsiniz, çok şükür sizi tanıdım ondan sonra da kapandım başımı örttüm diye bana mesaj yazan de var. Yani herkes kendi anlayışına göre idrak edip ona göre değerlendirme yapıyor. Ben herkesin anlayışının bir seviye olduğuna ve doğru olduğuna inanıyorum. Ama tabii ki bu konuda karar verecek olan fıkıh ve hadisçilerdir ama ayet üzerine daha tam bir karar da verilmedi onu görüyorum. Ben örtülü olduğuma inanıyorum.
-Hindistan’da Chandra namazkare, Surya namazkare var. Chandra namazkare, Aya göre yapılıyorlar. Surya namazkareyi de güneşe göre yapıyorlar. Bu benzerlik için ne dersiniz?
Namaz ilk insandan beri var. Hıristiyan’ın da Musevi’nin de namazı var. Namaz şekilleri farklı.İslam’ın namazı secdedir. Namazdaki her bir şekil, bir mana ifade ediyor. Biz o manaları bilmediğimiz için namazı anlamıyoruz ve şekli görüyoruz. Halbuki iç manaları var. Fakat asıl mesele “ben” diye başlayan bir mananın secdede yok olması.
-Hint şeyinde de aynen başını yere koyuyor birbiriyle bağlantısı olabilir mi?
Olabilir fakat şöyle bir fark olabilir; biz başımızı yere koyduğumuz zaman sadece Allah kalır yaratıcıdan başka bir kuvvet kalmaz, eğer onlar da o şekilde kullanıyorlarsa zaten Müslüman olmuşlardır.
-5 bin yıllık onlarda
Hz. Adem’den itibaren bütün peygamberler namaz kılmış ve empoze etmişlerdir ama şekilleri farklı farklı.
-Müslümanlar dünyasındaki yanlışlar neler şu an.
Ahlak-ı Muhammedî’den uzaklar. Dinin ahlak kısmını atıp şekil kısmını ön plana geçirme. Şekil olması şart çünkü çekirdeği kabuksuz gömemezsiniz. Kabukla gömeceksiniz ki içindeki çıksın, ama kabuğuyla gömdünüz içindekine hiç değer vermediyseniz çekirdekten gaye hasıl olmaz. Dolayısıyla namazın da niyazın da orucun da ibadetlerin de hepsinin gayesi kendi nefsinle mücadele edip kendindeki ahlakı, güzelliği ortaya çıkarmak, kırılmamak, darılmamak aleyhte konuşmamak, saate riayet etmek, kimseyi aşağı görmemek, Peygamber nasıl yaşıyorsa öyle yaşamak. Siz biliyor musunuz, köpek yavrularının ezilmemesi için savaşın yolunu değiştiren bir peygamberden bahsediyoruz. Bu kadar her şeye değer verecek.
-Şu anda köpekleri öldürüyorlar.
Evet bu kadar değer vereceksiniz çünkü Allah mahlukunda Allah aşkı vardır ama o aşkı ortaya çıkaracak bir öğretmen lazım onun için.
-Allah’ın bizim ona ibadet etmemize ihtiyacı var mı?
Hiç ihtiyacı yok, zerrece yok, bizim o ibadete ihtiyacımız var. İbadetin kelime anlamı Allah’la beraber olmak ve ilişki kurmak demek. Size Allah’la ilişki kurdurmayan hiç bir şey ibadet olamaz. Birisi namaz kılıyormuş o esnada bir adam içeri girmiş ve merhaba demiş. Namaz bitince çok sinirlenmiş, “Namaz kılıyorum görmüyor musun da bana selam veriyorsun?” demiş. Adam da, “yok” demiş “sen duvarları ne renk boyayayım diye düşünüyordun kendine gel diye selam verdim” demiş. Burası çok önemli; ’İçkiliyken namaza yanaşmayın’ diye ayet var. Zaten içmiyoruz nedir bu peki. Kafanız bir şeyle meşgul ve dumanlıysa kıldığınız namaz namaz değil, diyor. sadece içki, uyuşturucu değil. Mesela bir şeye aşırı aşık olmanız, bir şeye aşırı düşkün olmanız da aynı hal. Siz iki elinizi kaldırdığınızda dünya ve ahirete atmadıkça o kılınan namaz değildir, diyor.
-Şekil ibadeti değil insanın kendi hayatını
Şekli Allah’a gitmek için kullanmaktır.
-Türkiye’nin şu anki gidişatını nasıl buluyorsunuz ?
Din adamının üç şeyle alakası olmamalı: Siyaset, dedikodu, gıybet... Bunlardan uzak duracak. Ama bu dualarımı engellemez Allah ülkeme daima başarı huzur ve mutluluk nasip etsin amin.
-Düşünce gücü ve sözcüklerin gücüne inanır mısınız?
Tamamen inanıyorum. mesela cennetle cehennemin aynı yer olduğuna inanıyorum ben. Cennet ve cehennem aynı yerdir, siz kendi inancınız imanınız ve düşünce gücünüzle orayı cennet yaparsınız veya cehennem yaparsınız. Orayı cehennem yapmak istiyorsanız kötü nazarla orayı cehennem haline çevirebilirsiniz. Onun için Peygamber Efendimiz, herkes kendi cehenneminin odununu kendi taşır der. Kendi yaratıyor cehennemini diyor. Burası çok önemli tabi iki cehennemin varlığına iman ediyorum. Allah’ın Kur’an da yazdığı her kelimenin manasına kelime kelime, satır satır, kalbimle beni iman ettirdi. Benim öyle bir gücüm de yok Allah iman ettirdi. Bana şunu soruyorlar: Efendim, Allah bizi devamlı imtihan ediyor diyorsunuz. Buna Allah’ın ihtiyacı mı var ki devamlı hadiselerle bizi imtihan ediyor. Diyorum ki: ben 20 sene kimya hocalığı yaptım, hangi öğrencimin kaç alacağını imtihan olmadan az çok bilirdim. Allah da benim kaç alacağımı bilir ama öğrenci hiç bilmez biliyor musun? O on alacağım diye girer üç alır çıkar. Bize bizi imzalatıyor Allah, Bak hangi seviyedesin? Bak neredesin? Bak, iddia sahibisin ama daha hiç adam olamamışsın diye. Onun için imtihan gelir. Bu yüzden pozitif düşünerek kendi cennetimizi yaratabiliriz. Hocam Kenan Rifai’denilk öğrendiğim şey bu, negatif şeyde bile pozitif düşün ki o şey pozitife çevrilsin ,diyor.
-Ağzımızdan çıkan şeylerin çok önemi var değil mi?
Evet çok önemi var onun için az konuşmak lazım. söz vücut bulur, sükut altındır.
-Kader var mı?
Var
-Allah ne derse o oluyor ama bir taraftan da düşüncemizin?
Çok önemi var
-Burada çelişki mi var?
Şimdi bakın hadise değişmez. Yani ben de evlat kaybettim, bir başkası da evlat kaybetti. ben evlat kaybettiğimde anneciğim: “Ne şanslısın Hz. Fatma’ya eşlik ediyorsun” dedi.. Secde ettik. Evlat kaybedip deliren anneler var. Bakın aynı hadise aynı kader yaşanıyor. Kader değişmez, hadise gelecektir ama hadiseye bakış açısı değişiyor. İşte o gayretle imanla idrak ve düşünce gücüyle değişiyor.
-O kaderin içinde o yolda yürürken bir farkındalık ya da daha farklı düşünme söz davranışla o kaderin şekli de değişemez mi kişi kötü durumdan gelmeden kurtulamaz mı?
Çok kötü durumdan idrakle kurtulur, şeklen değil. Yani o hadise gelir ama o hadise önemini kaybettiği için insana kötü gelmez. Hadiseler yaşanacaktır, ne olacağı bellidir. Mevlana’nın da böyle bir sözü var. Bu bir satranç oyunudur diyor taşların nasıl oynandığı bellidir kimin kazanacağı da bellidir ama kaybeden Ay! ne zevkli kaybettim, bayağı da başarılı oldum derse kazançlı olan odur, diyor. Demek ki hadiseleri içinde güzele çevirmek, o hadiseyi demin sizin buyurduğunuz o lütuf haline getirmek cehennemken cennet haline getirmek, bizim elimizde.
-Kişi çalışarak daha başarılı bir hale gelebilir mi?
Gelebilir. Kader iki çeşit: Levh-i muallak ve levh-i mahfuz. Mahfuz kader asla değişmez ne zaman öleceğimiz, kiminle evleneceğimiz onlar kati kaderlerdir. Ama mesela işte sadaka verenin ömrü uzar, ya da hizmet ettiğiniz zaman veya manevi bakış açınızı değiştirdiğiniz zaman hadisenin gidişatı da değişir. Katil olacağınız bellidir mesela, ama nerede olacağınız önemli. Savaşta olursanız, kahraman oluyorsunuz ama nefsiniz için öldürürseniz katil oluyorsunuz. İnsanlık alemi için yaşamışsanız o hadiseyi, kurtarıcı oluyorsunuz.
-Birçok kadın evlenmek istiyor ilişkisi olsun istiyor bu insanlara ne tavsiye edersiniz, herkes beyaz atlı prens derdinde.
İman inanç ve Allah aşkı ön planda olursa insan ruh eşini de buluyor. Çok da zevkli bir hayat yaşıyor çünkü beraber el ele Allah’a gitme zevkini yaşıyorlar. Hz.Şems’le Mevlana gibi. Yani o beraberlik birbirine aşık olmak değil. Beraber Allah’a doğru yürümek. O sevgi getiriyor, saygı getiriyor, hürmet getiriyor. Ben Halil Cıbran’ı çok severim. O’nun Ermiş diye bir kitabı var. Hazreti Peygamber’e soruyor ‘evlilik nedir?’ diye. Peygamberin cevaplarını yazıyor. diyor ki evlilik bir mabet kurmaktır. Bu mabetin iki tane sütünü var. Bu sütunları bitiştirirsen mabet çöker. Sütunların aralarından Allah aşkı geçecek kadar mesafe koy ki o mabet üzerine kurulabilsin. Ne güzel bir anlatım. Bakın gene Kur’an da çok mühim bu bunu yazın ne olur. Zevc ve zevce diye anlatılır karı koca. Ne demek biliyor musunuz? Ayakkabının iki teki demek. İki tek birbiriyle aynı mıdır? Değildir. Ama biri olmadan öbür tek hiçbir işe yaramaz. Burada biri öbüründen daha önemli diyebilir misiniz? diyemezsiniz. O zaman niye Kur’an iki insanın birbirine ihtiyacı olduğunu ve ihtiyaçların aynı derecede olduğunu ve hiç farkları olmadığını anlatmış. Demek ki hakiki zevç ve zevce olabilirseniz siz Allah’ın istediği şekilde yaşayıp evliliği de çok mutlu götürebiliyorsunuz.
-Kadınların erkeklerin kaburgasından yapıldığına dair bir şey var?
Tevrat’a göre bu, Kur’an’a göre değil. Kur’an ayette, Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan da eşini var eden, ikisinden de birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinize karşı gelmekten sakının” diye anlatıyor. Yani kadın erkek Kuran’a göre mesuliyet açısından eşittir.. Dini kitapları incelerseniz, kadını nefs, erkeği akıl olarak anlatırlar. Nefs tekamül etmezse egodur, akıl tekamül etmezse Ebu Cehil’dir, yani Peygamber’in en büyük düşmanıdır Ne zaman ikisi, nefs ve akıl birleşirler kalbe doğru giderler ve birbirlerinin fikirlerine hürmet etmeye başlarlar, o zaman tekamül başlar. Mesela akıl ilk defa nefse: “Sen bu kadar büyüksen, bu kadar güçlüysen niye acıları yenemiyorsun?” der. Nefis bir sarsılır, işte o ilerlemenin doğuş anıdır. Ondan sonra tekamül başlar. Nefsin mertebeleri var. Nefsin hayvaniyetten kurtulup insaniyet makamına yükseldiği mertebeye “mutmainne” denir. Hz. İbrahim makamıdır. Allah’tan emin olduğumuz makam. Bu makama gelince cinsiyet kalkar. Cinsiyet kalkar derken, kadın erkek, erkek kadın olur anlamında söylemiyorum; kadınlığı ön plana geçmez, erkekliği ön plana geçmez. Herkes birbirine hürmet etmeye başlar. Artık siz baktığınızda insanları erkek ve kadın olarak görmezsiniz. Mesela bana soruyorlar kadından mürşit olur mu diye. Belki böyle bir sorunuz da var. Ben de diyorum ki, ne erkekten ne kadından mürşit olur. Mürşit cinsiyeti var olup da onu ikinci plana atıp öncelikle Allah’ından emin olan ve etrafındaki herkesi aynı cins, evlatları gibi görebilendir. Evlatlar olunca evladın cinsiyetini farklı görür müsünüz? İşte, böyle görebilen öğretmene mürşit denir diyorum.
Dinler kadınlık ve erkekliğin insanın içinde olduğunu nefsin dişi, aklın erkek olduğunu dolayısıyla bu mücadelenin devam ettiğini dolayısıyla da dışarıda farklı görmenin de biraz yanlış olduğunu anlatıyor bize. Bu yüzden de ben dinlerin bu bakış açısına çok inanıyorum ve çok hürmet ediyorum.
-Mesnevide özellikle cinsellikten de bahsediyor, cinsel bilgisi çok eksik bir sürü insan utandığı için bir şey söyleyemiyor. Bununla ilgili ne diyor Mesnevi cinsellik için…
Peygamber Efendimiz, ‘Bizim de cinselliğimiz vardır ama biz onun esiri değil, emiriyiz’ diyor. Yani kendi cinselliğiniz ne olursa olsun siz onun emiri olduğunuz, onu doğru kullandığınız sürece başımın üstünde yeri var. Mesela evlenmemiş bir insanın gayri ahlakî yaşaması kabul edilen bir şey değil. Hiç olmazsa onu ahlakî hale getirmesi lazım. Bu dünyada aile birliğini korumak ahlakî yaşamı hal haline geçirmek lazım. Herkesin inancına hürmetim olsa da ahlak-i Muhammedî olmadan insanların ölü olduğuna inanıyorum.
-Eşsiz bir sürü kadın var ve evlenmek istiyorlar Mesnevi bunun için bir şey söyler mi?
Evlenmeyi Peygamber efendimiz sünnet olarak tavsiye etmiştir. Erkeklerin inşallah aklı başına gelir de hanımlarla evlenmekten uzak durmaktan vazgeçerler. Gelecek korkusu olanın kalbine Kur’an’ın manası inmez diyor Allah, Mesnevi de “hiçbir kuşun yarın endişesi duyduğunu gördün mü, sen niye duyuyorsun? ’diyor. Yani evlilik için şunu da bekleyelim bunu da yapalım diye düşünmenin yanlış olduğuna inanıyorum. Evlenenin Allah’a itimadı olursa, ‘Ben evlenirsem Allah yuvamı da yapar, O’nun istediği şekilde yaşadığım sürece,’ diye düşünmesi lazım
-Dünyada herkesin de evlenmesine gerek yok değil mi?
Allah’ın istemediği kimse evlenemez ya da çocuğu olamaz. Gelinim Gamzeciğim de çok üzüldü ilk başta ama, takdir-i ilâhîdir sonuç olarak. Allah Hz. Meryem’i de babasız bir çocuk sahibi yaptı. Yani kaderimizde ne varsa onu yaşayacağız. Bunlarla bozmamak lazım.
-Dünyadaki insan haklarından neler eksik?
Her şey. Bir sürü söz var hiç uygulama yok. Bizim ülkemizde de en büyük problemimiz: insan insanın fikrine hürmet etmiyor, inancına hürmet etmiyor. Halbuki Mesnevi’de bir çoban hikayesi vardır, biliyorsunuz çoban Allah’a, ‘Gel bitini ayıklayayım, gel saçını tarayayım Allah’ım diyerek yakarmış. Hz. Musa’da duymuş ve çok kızmış, azarlamış adamı. Ama Allah’tan da bir sürü azar işitmiş. Allah, ‘Sen onun inancına niye karışıyorsun, o beni böyle seviyor, sana ne’ demiş. Yani inançlara fikirlere hürmet etmeyi öğrenmediğimiz sürece bizim insan olma kabiliyetimiz olamaz.
-LGBT ile ilgili Avrupa’da evliliklerde yasallaştı. Müslümanlıkta bununla ilgili Lut kavmi suresi var ama bazı İslami profesörler de bunun erkek erkeğe kadın kadına değil de kendi çocukları ya da küçük yaştaki çocuklarla beraber olmaktan kaynaklandığını burada onun anlatıldığını söylüyor siz ne düşünüyorsunuz?
Ben böyle şeylere Diyanetin karar vermesi gerektiğine inanıyorum.. Benim kalbimin içinde insan farkı yoktur. İnsanlar inançlarına fikirlerine şekillerine göre değerlendirilemezler. Yeter ki Allah’ın istediği gibi yaşayalım, bütün derdim o.
-Erkekken kadın, kadınken erkek olanlar var
Doktor olan kardeşim, doğuştan çift cinsiyetli olanlar olduğunu, bunların o cinsiyetlerden hakim olanı doktorun seçebileceğini söyledi. Üç Müslüman doktorun fikri doğrudur, biz onları bilemeyiz.
-Kur’an-ı Kerim ataerkil toplum tarafından yorumlanmış mı?
Maalesef
-Erkek egemen toplum tarafından yorumlanmış o yüzden bazı şeylerin de çok yorum olduğundan bahsediliyor.
Doğru
-Yani mesela aslında o zamanın Arapçasına göre farklı bir lehçeden olup her kalıbının yüzlerce açılımının olduğundan ama yorumlanışının çok önemli olduğunda
Farklı lehçe değil aslında ama her bir kelimenin bir sürü manası var. Arapçanın özelliği o. Onun için herkes istediği şekilde yorumluyor. Mevlana Hazretlerinin Mesnevi’sinde de yaptılar bunu. Farsçayı kullanarak bambaşka bir Mevlana anlattılar. Dolayısıyla herkes kendi aklınca kendi bilgisince Kur’an’ı yorumluyor. Burada itibar etmemiz gereken insan-ı kamillerin yorumları. Mesela şerhli bir yorumu alıp okuyabilirsiniz Elmalı’nın yorumu gibi sonra da İbn-i Arabi’den aynı yorumu okuyabilirsiniz. O zaman bambaşka manalar çıkıyor. Yani mutlaka bir insan-ı kamilin tasavvufi yorumunu da beraberinde okumak lazım diye düşünüyorum. O zaman çok derine gidiyorsunuz. Bizim kitaplarda onu yapmaya çalıştık.
-Transseksüellerin öldürülmesiyle ilgili
İnsan öldürmek ne demek oğlum ya. Allah insana yaşam fırsatı vermiş ki, tekamül edip beşerlikten insanlığa yükselelim. Ben kimim ki onun ölümü hakkında fetva veriyorum. Zaten bırakın bu konuda öldürmeyi, insan gidip din adına başkasını öldürüyor. Canlı bomba oluyor. Ben bütün öldürülmelere karşıyım. Biz egomuzu öldürelim. Öldürmenin manası budur. Herkes önce kendi nefsini bir öldürsün ondan sonra öldürecek bir şey kalmaz. Düşman kalmaz çünkü. Biz bütün bunları kamil insanlardan öğreniyoruz. Çünkü onların ilimleri kitâbî değil ezelî olup nasiplidirler. İnsana Allah aşkını Allah’tan başka bir güç ve kuvvet olmadığını öğretirler. Allah sevgilisine hücum eden direk Allah’a hücum etmiş olur.
-Cennet cehennem konusu sizce cennet cehennem var mı?
Cennet cehennem bu dünyada da vardır öbür alemde de vardır. Bu dünyada huzur bulduğunuz her yer cennettir huzursuz olduğunuz her yer cehennemdir. Dolayısıyla Allah ayet-i kerime’de neden ‘zerre kadar hayır işleyen hayır bulacaktır zerre kadar şer işleyen şer bulacaktır’ diyor? Demek ki bir cezalandırma sistemi önce bu dünyada var. Siz bu dünyada huzuru bulamazsınız eğer dünyada hala taptığımız şeyler varsa, öbür aleme gittiğimizde bu taptığımız şeyleri de kalbimizde götürüyoruz. İşte ona da kabir azabı deniyor. Allah azap vermez oğlum. Biz kendi kendimize azap çektiriyoruz. Onun için Allah cezalandırıcı bir Allah değil. Allah seven kucaklayan hep affeden... Bunu ne olur herkes anlasın artık. Geçen gün ben böyle bağırdım: ‘Nasıl bir Allah’sın ki, bu kadar nankörlüğü affediyorsun.’ Bu kadar veriyor veriyor veriyor dağıtıyor ve ben hala hani terbiyesiz çocuklar gibi ne verdin ki diyorum. Yani en ufak bir şeyi alamadığım zaman itiraz, şımarıklık, gene veriyor gene affediyor yani onları düşündüğün zaman muazzam affedici bir Allah ve uzaklaştırıcı şımarık kullar görüyorsun. Bunu idrak edersek de utanıyor insan. İşte ona cehennem deniyor utancına kendi utancına. Sen bu kadar verirken ben hala bu haldeyim.
-O zaman öldükten sonrası için ne diyebilirsiniz?
Öldükten sonra bu dünya ile ilgili takıntılarımız varsa o bize kabir azabı olacaktır. Cehennem olacaktır. Evine düşkünsen o eve artık sahip olamayacaksın çünkü gitmişsin hala evine düşkünsün. Onun için bu dünya ile ilgili takıntılarımızı bütünüyle bırakır gidersek hep cennetteyiz demektir. Fakat şunu da size söyleyeyim Yunus Emre Hazretlerinin buyurduğu gibi; “Cennet cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri isteyene ver sen onu. Bana seni gerek seni”
-Hani bilmem kaç tane Huri olacak kadınların Nuri’si mi olacak ?
İbn-i Arabi diyor ki, dişilik nefistir ya, nefsinin meyve veren ağaç gibi ya da bir genç kız kadar güzel olmasına huri denir. Orası cinsellik müessesi mi, vücut yok ki orada. Orası aşk müessesi. Kendi kendinden zuhur ediyorsun, meyve veriyorsun. Dolayısıyla hakiki insan ne cennet ister ne cehennemden korkar. Onun istediği Cemalullahtır. Cemalullah nedir dersen, Biz devamlı çalışan bir grubuz. Şurada üç kelime öğreniyoruz, ben bir hafta uyumuyorum, Allah’a: sen nasıl bir Allah’sın diyorum, ağlıyorum, ağlıyorum. Öğrettiği bir kelime için bir hafta ben uyumazken, orada devamlı, her an yeni bir şey öğreten bir mana açılacak. İşte ona Cemalullah diyoruz. Zevk deryası anlatabiliyor muyum?
-Kur’an da ben sizi öldürdüm dirilttim diyor birkaç kez. Mesnevide de farklı bir anlatım tarzı var sizce reenkarnasyon var mı?
Şöyle bak oğlum, aslında zaman yok, mekan yok, önce yok, sonra yok. Şimdi her nefes ölüyorsun ve Yüce Allah o kadar büyük ki seni o halde bırakmaya gönlü razı olmuyor ve her nefes seni yeniden diriltiyor. Her nefes ve sen her nefeste yeni reankarne oluyorsun. Buna Halk-ı Cedid deniyor. Yani ‘Dün dündür cancağazım şimdi yeni bir şeyler söylemek lazım’ dediği gibi Mevlana’nın.. O dün, bir nefes öncesi, ona takılma diyor. Ona takılma ki Allah’ın yeni tecelliyle sana gelişini görebilesin. Yeni irtibatını kurabilesin. Ondan ötesini biz bilemeyiz. Benim açımdan zaman ve mekan yok. Mesela ben bütün Pir’lerin ve Peygamberleri şu anda hep aynı anda yaşadığına inanıyorum. Öncesi ve sonrası ne biliyor musun? Mesela niçin Hz. Peygamber sonra da İsa önce, çünkü radyo frekanslarını düşün sen 93.2’den dinliyorsun ben 100.4’ten dinliyorum, görünüşe göre ben sana göre daha sonraki devrede dinliyorum ama hepsi aynı anda yayın yapıyor. Her şey aynı anda ortada yani.
-KERİM: Tek bir yayın var aslında
Tek bir yayın var evet bu halk-ı cedid çok önemli. Her nefes ölüp her nefes diriliyoruz. Yani tekamül denilen şey bu dünyada, tekrarı yok. Ama öbür alemde de kendi isminin hakikatini görene kadar mana tekamülü devam eder. Ama ona tekamül denmiyor, Allah’ın her an yeni bir şanla tecellisini idrak deniyor. Zaten insanın yaşama sebebi bu; idraksizlikten idrakliliğe yönelerek zevke geçmek.
-Mesnevi ve Mevlevilikte daha çok öldükten sonra birliğe gidildiğine inanılıyor
Biz de aynı şeye inanıyoruz. Hiçbir tarikat farklı şeye inanmaz, hepsi aynı şeye inanır. Çünkü hepsinin ana kaynağı Kur’an’dır. Herkes birliğe kavuşuyor ama o birliğe kavuşmadan önce sen neye tapıyorsan onun acısını çekiyorsun, ona cehennem deniyor. Ta ki onu terk edip, aman bunun da önemi yokmuş, dediğin anda birliğin içindesin zaten.
Paylaş