Adını içinde bulunduğu aydan alan yağışlar da artık kendini gösteremiyor. Nisan yağmurları diyoruz ama nisanda batı bölgeler üç parti yağış aldı, o da yalnızca birer günlüktü.
Bu sefer de aynısı oldu, bugün batı bölgelerden yağış ayrıldı, hafta sonunda ise yurdun tamamını terk edecek. Sıcaklıklar ise özellikle hafta sonunda hissedilir seviyelerde yükselecek. Marmara’da 18-20, Akdeniz’de ise 23-25 derecelere çıkacak. Ardından gelen günlerde de kaydadeğer bir yağışlı sistem görüntüsü yok. Ancak Doğu Anadolu’da durum biraz farklı, bölgenin kuzeyinde sıcaklıklar cumartesi günü sıfırın altında kalabilir, don ve buzlanmaya karşı dikkat.
Geçen hafta size BM’nin iklim raporunun yumuşatılmaya çalışılmasının akıllara "Önümüzdeki dönemlerde de Kyoto Protokolü benzeri protokollerin hayata geçirilmesine engel olmaya mı çalışılıyor?" sorusunu getirdiğinden bahsetmiştim.
Önümüzdeki dönemlerde olası iklim koşullarının "olacak" şeklinde değil "bekleniyor" olarak ifadelendirilmesini isteyen ülkelerden biri de Çin’di. Bakın size bu konuyla bağlantılı çok çarpıcı bir bilgi: 2012 yılına kadar Çin ve Hindistan’da 800 kömür yakan enerji santralı inşa edilecek. Bu 800 kömür yakan santraldan toplam CO2 çıkışı, Kyoto Anlaşması’yla azalması şart koşulan miktarın beş katı. Ve bilim adamları küresel ısınmaya neden olan karbondioksitin en fazla kömürden yayıldığını belirtiyor. Yani havaya daha büyük zarar vermek pek mümkün değil.
Bırakın yaydığı diğer partikülleri, sadece yaydığı karbondioksitle zararlı dememiz mümkün. Fosil yakıt olarak şikayet ettiğimiz petrolün, en yüksek rezervlerde bile 100 yıllık ömrü var. Kömür rezervlerinin ise belki 500 yıl daha bitmeyeceği sanılıyor. Yani hastayı kurtarmaya fiziksel koşullar da pek yardımcı olmuyor. Ben hep söylüyorum, ısınma ya da geniş adıyla "iklim değişimi" dünyanın doğal yaşantısı, biz yalnızca filmi biraz hızlı ileri sarıyoruz, makus sonumuzun erken gelmesine neden oluyoruz o kadar. Sonuç olarak insanoğlu olarak artık bir sonraki neslimizin savaşmak için daha çok nedeni olacak, bir sonraki nesle yalnızca kötü iklim koşullarını bırakmıyoruz.
Hep bahsediyoruz, biliyorsunuz, iklimdeki değişimler ekonomik koşulları da uç noktalara taşıma yönünde hareket ediyor. Çünkü yoksul olan güney ülkelerini zarar görme tehlikesiyle karşı karşıya getiriyor, öte yandan zengin olan kuzey ülkeleri içinse bazı olumlu sonuçlar ortaya çıkartabiliyor. Beklenti, 30-40 yıla kadar, Grönland’ın tekrar tarih öncesindeki gibi yemyeşil olabilmesi.
Diyeceksiniz ki eğer bu değişimden olumlu yönde etkilenme söz konusu olabiliyorsa, ABD’nin iklim değişimine karşı tedbir almamasında faktör "pozitif yönde etkilenebilecek olması" olabilir mi? Tam ben de bundan bahsedecektim ama sayfam bitti, haftaya artık...