Bülent Yavuz

MHK'ye bir öneri

25 Ekim 2019
Bülent Yavuz yazdı.

VAR sistemi hakemler için bulunmaz bir nimettir. Bunu daha önce yazmıştım. Ancak; şu sıralarda VAR bırakın nimet olmayı, neredeyse öcü gibi olmaya başladı. Geçen 8 haftaya bakıyorum öyle pozisyonlar yaşandı ki “Tamam işte bu VAR’lık pozisyon” diyoruz ama hakemlerden her ne hikmet ise hiçbir hareket yok. MHK Başkanı Zekeriya Alp ve arkadaşları hemen hemen her hafta Riva’da VAR ile alakalı çok güzel eğitimler veriyorlar, pozisyonlar gösteriyorlar, yetmedi Hollandalı eğitimci Jaap Uilenberg de ‘VAR niçin var’ı detaylı şekilde anlatıyor. Hakemlerimiz VAR ile yatıp VAR ile kalkıyorlar. Ama bazılarının sahada bu eğitimlerin hakkını vermediklerini ve saç baş yoldurduklarını görüyoruz. VAR’ın uygulanması ile birlikte hep beraber gördük ki ofsayttan gol atılıyor mu? Hayır. Ofsayt olmayan bir pozisyon için gol iptal edildi mi? Hayır. Kırmızı uygulamalarında bir standart yakalandı mı? Evet. Peki; sorun ne? VAR’ın zorluğu nerede? VAR uygulaması ile beraber hakemlerin eli çok kuvvetlendi. Ama gelin görün ki iş ceza alanlarına gelince hakemlerimiz maalesef gereğini yapamıyor. Oysa VAR; “Yüzde 100 pozisyonlar ve yüzde 100 olmayan pozisyonlar için gel” diyor. “Bak, incele ve doğrusunu ver” diyor. Bütün bu imkanlara rağmen ceza alanı uygulamalarında maalesef bir türlü standardı yakalayamadık. MHK’ye naçizane bir önerim olacak. Ceza alanı içerisindeki yüzde 100 olan ve olmayan pozisyonları hakemlere ezberletsinler. Veya IFAB’a bir öneride bulunarak VAR protokolünde ceza alanlarındaki hakem kararlarını (penaltı ile alakalı) yeniden gözden geçirmelerini veya VAR protokolünden çıkarmalarını istesinler. Belki böylece bir standart yakalarız.

OYUNUN RUHU VE HAKEMİN KANAATİ

Futbol, Oyun Kuralları kitabını kaçımız okuyor? Kural kitapları sıkıcıdır ama içleri detay doludur. Dikkatinizi çekmek istediğim bir paragraf var. Kural 5, paragraf 2 (Hakemin kararları). Diyor ki: “Kararlar; hakemin yeteneğinden en iyi şekilde yararlanılarak oyun kurallarına ve ‘oyunun ruhuna’ uygun olarak verilir. Aynı zamanda oyun kuralları çerçevesine uygun olarak hareket etme hakkına sahip olan hakemin ‘kanaatine’ de dayandırılır.” Yani? Her zaman gördüğünü çalmak ‘en iyi hakemlik’ anlamına gelmeyebilir. Kuralda yazıldığı gibi ‘oyunun ruhu’ ve ‘hakemin kanaati’ de kararlara etki eder. ‘Ruh’ ve ‘kanaat’ işin içine girince ortaya tartışılmaz bir bilimsel sonuç değil, yönetimsel bir sanat eseri çıkar. Sonuç olarak; hakemleri her zaman doğru sonuç bulan bir bilim insanı olarak değerlendiremeyiz. Onlar kanaatlerine göre de eserlerini yapan birer sanatçıdır. Eserlerini beğenen de çıkar, beğenmeyenler de çıkar. Sanatçının da iyisi zor bulunur.

ŞANSALAN’DAN SONRA İKİ GENÇ DAHA VAR

Yaklaşık 3 sezondur Süper Lig’de görev yapan hakem Ali Şansalan bu süreçte zaman zaman şanslar buldu, ancak çeşitli nedenlerden dolayı bir türlü çıkışa geçemedi. Bu sezona iyi başladı. Tek tük hatalar yapmadı değil ancak MHK Başkanı Zekeriya Alp, Ali Şansalan’a güvenerek, zor bir maçı, risk alarak verdi. Şansalan bu zor müsabakayı (Ankaragücü- Beşiktaş) mükemmele yakın yönetti. Birkaç hatası var ama sahaya baktığımız zaman çalışkan, enerjik ve 90 dakika boyunca otoritesinden taviz vermeyen bir hakem görüyoruz. Bu küçük hatalar, işte başarılı yönetim içerisinde kayboldu gitti. Türk hakemliğine yeni isimler, yeni yüzler kazandırmak mecburiyetindeyiz. İşte bu prensipten hareketle sayın Zekeriya Alp’in yeni isimler için risk alarak görevlendirme yapması takdire şayan. Ali Şansalan’ın başarılı yönetimi, aynı zamanda arkadan gelecek yeni isimlerinde çıkmasına vesile olacaktır. Artık bunları sıklıkla Süper Lig’de görebileceğiz. Benim izlediğim kadarıyla sırada; Atilla Karaoğlan ve Bülent Birincioğlu var. Abdülkadir Bitigen ve Zorbay Küçük’ü saymıyorum çünkü onlar bu aşamayı çoktan geçtiler. Zekeriya Alp bu hafta yine çok önemli bir maçı (Fenerbahçe-Konyaspor) Şansalan’a veriyorsa bence bu hakeme duyulan güvenin eseridir. Bu mesaj hem Şansalan hem de arkadan gelecek hakemlere bir moral motivasyonu olacaktır. Ben de ona güveniyor ve başarılı olmasını gönülden istiyorum.

 

 

Yazının Devamını Oku

Ali Şansalan sınıfı geçti!

20 Ekim 2019
 MHK, risk alarak bu zor maça genç hakem Ali Şansalan’ı atayarak, bir şekilde tecrübeli hakemlere ‘aklınızı başınıza alın’ mesajını verdi.

Şansalan da maçı iyi yöneterek sınıfı geçti. Onun başarısı diğer genç hakemlerin de önünü açtı. Şansalan, maçın tamamında dikkatli ve titizdi.

Baskı altında kalmadı, eğilip bükülmedi. Disiplin uygulamalarında adeta usta hakemler gibi sakindi. Gösterdiği kartların tamamı doğruydu. 35. dakikada Elneny-Korcan mücadelesi çok tartışıldı ama bana göre bu pozisyonda kasıt yoktu. Elneny’nin ayağı Korcan’ın kafasına kazara çarptı.

Yazının Devamını Oku

Hakemler için komplo teorileri

15 Ekim 2019
Hakemin sahaya çıkarken bir tek hedefi vardır. Başarılı olmak ve beğenilmek. Kimsenin kara kaşı, kara gözü için maç yönetmez.

O sadece kendi istikbalini düşünür. Doğru bildiklerini kurala uygun olarak 90 dakika boyunca sahada uygular. Ne Ali’yi düşünür ne de Veli’yi. Bunların tersini düşünen ve uygulayan hakem asla bu camia içinde barınamaz. Kulağından tuttukları gibi çekip atarlar. Yok, bu hakem buralıymış, yok öteki hakem de oralıymış. Artık bunları kimse yemiyor. Bırakalım bu algıları.

Peki bu kadar ön yargının olduğu yerde sağlıklı hakemlik yapılır mı? Herkes bir hafta sonrasını kurtarma telaşında. Benim zamanımda da, benden sonra da, şimdi de hep aynı komplo teorileri üretilip durulur.

Komplo 1: Bu sene federasyon X kulübünü şampiyon yapacak.

Komplo 2: MHK karar almış, X kulübünü düşürecek.

Komplo 3: Yayıncı kuruluş 3 büyüklerin ligden kopmasını istemediği için görüntü saklıyor.

Komplo 4: X hakem, X takımın hastası. Bu Hafta bizi yakacak.

Bu teorilerden onlarcasını daha üretebiliriz. Ne oldu da hakemlere kimse güvenmiyor? Futbolcu dağlara taşlara vurur boş kaleye gol atamaz, kaleciler olmayacak golleri yer, teknik direktörler hatalı takım çıkarır veya oyunu iyi yönlendiremez... Bunlar için sadece cılız eleştiriler yapılır; varsa yoksa hakem. Vur abalıya gitsin!

VAR, BENiM ZAMANIMDA OLSAYDI...

Yazının Devamını Oku

Mariano'ya kırmızı, Belhanda'ya penaltı

6 Ekim 2019
“Mariano, elini yumruk yaparak rakibinin beline vuruyor. Sarı değil, kırmızı olmalıydı. 90+1’de Belhanda’ya yapılan müdahale penaltıyı gerektirirdi.”

10 sarı, 1 kırmızı kartın çıktığı G.Birliği- Galatasaray maçında iki önemli hakem kararı var. Mücadele açısından zor geçen bir maçı yönetme adına hakem oldukça gayretliydi.

Ancak şanssızlık mı diyelim, iyi yer alamamadan kaynaklanan durum mu diyelim, Halil Umut Meler kalitesi ve kariyerine ters düşen kritik kararlar vardı. İlkinde, 30. dakikada ayite-Mariano mücadelesinde ayite, Mariano’nun boyun kısmına eliyle net bir şekilde müdahalede bulunuyor. Canı yanan Mariano top oynamaksızın rakibinin beline gelecek şekilde sağ elini yumruk yaparak vuruyor. Hakemin Ayite’nin elle müdahalesini de görmediğini düşünüyorum. Hakemin Mariano’ya kırmızı kart göstermesi daha şık olurdu.

90+1’de Galatasaraylı Belhanda’nın ceza alanı içerisinde Sessegnon tarafından sağ omzundan çekilerek düşürülmesi 10 kusurlu hareketten biriydi. Burada hakemin penaltı vermesi gerekirdi. İki pozisyon için de VAR incelemesi gerekir miydi... Bununla ilgili bir aktivite göremedim. Ahmet Oğuz’un kırmızısı doğru.

Yazının Devamını Oku

Hakemin kararları doğruydu

30 Eylül 2019
HAKEM Ali Palabıyık’ı ilk defa büyük bir maçta neredeyse mükemmele yakın bir yönetim gösterirken seyrettim.

Beğenmeyenler mutlaka çıkacaktır ama gelin hep birlikte kararlarına bakalım. Haklı mı? Haksız mı? ì23. dakikada Abdülkadir Parmak’ın N’Koudou’nun ayağına basması net sarı kart gerektiriyordu. Karar doğru.

25’te Burak Yılmaz’ın kullandığı serbest vuruşta top ceza alanı içindeki barajdan döndü. Beşiktaşlılar “Elle oynama var, penaltı” diye itiraz etti. VAR incelemesi yapıldı ve ‘penaltı yok’ kararı çıktı. Doğru karar. Ha hakem şayet penaltı çalsaydı o yoruma da bir şey denilemezdi, “Böyle yorumladı” denilirdi.

Trabzonspor’un üçüncü golü VAR’dan geldi. Net ve temizdi. Bu karar da doğruydu. Son dakikalarda orta sahada yaşanan karmaşada çıkan sarı kartlar yeterliydi, fazlası olmazdı.

Yazının Devamını Oku

Cüneyt Çakır hatasızdı

29 Eylül 2019
“Hakem gerçekten mükemmeldi. Basit fauller çalmadı. Oyuna tempo katmaya çalıştı. Avrupai ve çağdaştı. 54’te VAR incelemesi sonucu çıkan elle oynama kararı da doğruydu.”

Hakem Cüneyt Çakır mükemmel bir maç yönetti. 1, 3 ve 12’nci dakikalarda kiritik yerlerde verdiği üç faul kararı ile maçı adeta avucunun içine aldı. Sonra da kanaviçe örer gibi resital yaptı.

Dünkü yazımda ne demiştim; ‘10 numara maç yönetir.’ Yönetti mi? Bal gibi yönetti. Basit fauller çalmadı. Oyuna tempo katmaya çalıştı. Hiçbir pozisyonu atlamadı. Avrupai ve çağdaştı.

54’ te kiritik bir pozisyon var. Babel ceza alanına girerken Gustavo’nun müdahalesiyle kendini yerde buluyor. Net bir şey yok, G.Saray penaltı bekliyor. VAR incelemesi pozisyonun başlangıcına götürdü ve Babel’in önce elle oynadığına karar verildi. Doğru bir VAR incelemesiydi.

Fenerbahçe Teknik Direktörü Ersun Yanal, 0-0'lık derbiyi bu sözlerle yorumladı...

Yazının Devamını Oku

Cüneyt Çakır 10 numara maç yönetecek

28 Eylül 2019
Yabancılar el üstünde tutuyor, biz hırpalıyoruz.

Yine zorlu bir derbi yine Cüneyt Çakır. Başkanlar gergin, antrenörler gergin, taraftarlar hepsinden gergin. Yani ortam alev alev yanıyor. Telaşa hiç kapılmayın; dünyanın 1 numarasi bizde. Cüneyt hoca ve arkadaşları bu maçı tereyağından kıl çeker gibi kusursuz yönetir. Yabancılar el üstünde tutuyor. Bizler hırpalamaya yer arıyoruz. Ama Cüneyt hoca tınmadan yoluna devam ediyor. Ellerini ovuşturup, hata yapsın diye bekleyenlere fırsat vermez. 10 numara maç yönetecek. Yeter ki futbolcular oyunu bozmasın. Gerisi kolay.

ADALET İSTİYORUZ ADALETLİ OLALIM

FUTBOLDAKİ hızlı gelişim, ekonomik kazançların yüksekliği ve oyun kurallarının sürekli revize edilmesi maç yönetimlerinin teknoloji desteği ile takviye edilmesi, futbola apayrı bir pencere açtı. VAR sisteminin uygulama alanı bulduğu her maçta artık hakemler, futbolcular, teknik direktörler, yardımcıları ve yedek kulübesindekiler sıkı sıkıya denetleniyor.

Özellikle topsuz alanlarda ve sportmenlik dışı olaylar ile ikili, üçlü mücadelelerde hakemi aldatmaya yönelik hareketler (elle oynama, kendini atma) gözden kaçmıyor. Hiçbir şey gizli kalmıyor.

Hakemler maçta ceza kesememişse gereğini yapamamışsa, tabiri caiz ise ‘kabak gibi’ ortaya çıkıyor. Futbol kamuoyu, kulüpler ve medya açığa çıkmanın hesabını hakeme çok sert bir şekilde soruyorlar. Yetmedi, ilmik ilmik inceleyip, lime lime doğradıktan sonra da ‘EY FEDERASYON, EY MHK’ diye söylenerek sonuç istiyorlar, kelle istiyorlar.

Peki; hakemi aldatan elle gol atmaya çalışan, hakemin orasını burasını çeken, yetmedi tartaklayan futbolcuya niye hesap sorulmuyor? (Sorulsa da cılız kalıyor). Kulübelerde sürekli ihlal yapan, hakemin neredeyse 90 dakika boyunca verdiği her karara şiddetli bir şekilde isyan eden, jest ve mimikler ile hakemlerin otoritesini sıfıra indiren, taraftar ve oyuncular nezdinde rencide edip, zor duruma düşüren teknik direktörlere, yedek oyunculara aynı çağrı neden yapılmıyor? Yapılsa da yukarıda dediğim gibi sinek vızıltısından öteye gitmiyor.

GERİLİM BİTSİN ARTIK

HAKEMLİK zor zanaattır’ dediğimiz zaman bize gülüp geçiyorlar ve arkasından da ‘’Zorlaştıran sizlersiniz’’ diyorlar. Bir de neredeyse bizden daha iyi hakem rolüne bürünüyorlar. Peki; başkan ve yöneticilerin, futbolcuların, teknik direktörlerinin, yardımcılarının ve medyanın hiç mi suçu yok? Çok mu masumlar? Herkes kapısının önünü temizlese bugün yaşananların hiçbiri yaşanmaz. Futbolun paydaşları birbirlerine saygı ve sevgi atmosferi yaratırlarsa, futbolun güzelliğinin tadına doyum olmaz. Bugünkü kâbus gibi gerginlik de olmaz, bundan beslenenlere de fırsat doğmaz. Sezon başlarken verilen mesajları tekrar hatırlatmak istiyorum. Belki faydası olur diye...

Yazının Devamını Oku