Paylaş
Günümüzde kadınlar iş yaşamında oldukça aktifler ve sayısız başarıya da imza atıyorlar.
20 yılı aşkın zeytincilik sektöründe hizmet veren zeytin üreticisi ve profesyonel zeytinyağı tadımcısı (oleolog) Pelin Omuroğlu size kısa ama öz bir zeytinyağı notu hazırladı.
Bakın neler anlatıyor Omuroğlu...
Eylül ve ekim ayları Akdeniz havzası için zeytin hasat zamanıdır.
Özellikle sofralık işleme için zeytin çeşidine ve bölgeye göre farklılık gösteren bu dönem, aynı zamanda erken hasat zeytinyağı üretimi için de en ideal periyottur.
Arkeolojik kazılar sonucu ortaya çıkarılan 5 bin yıllık zeytinyağı tarihine sahip Klazomenai Antik Zeytinyağı İşliği ve Urla Yarımadası’na ait erkence zeytin varyetesi için bölgenin en önemli mirası diyebiliriz.
Erkenceden hurmalaşmadan erken hasatla elde edilen zeytinyağının 500+ polifenol değerini ve bu değerin bölgeye kattığı potansiyeli kutladığımız bir yılı yaşıyoruz.
Zeytinyağı; natürel sızma, natürel birinci, riviera, pirina yağı ve lampant olarak kategorilere ayrılıyor.
Sızarak elde edildiği yaygın bir biçimde düşünülen natürel sızma zeytinyağı eski çağlarda ezilir, keçelere yayılır, preslendikten sonra süzülen yağlar çukurlara alınıp yağ ve su bu çukurlardan ayrıştırılırdı.
Bu sistem biraz geliştirilip geleneksel yöntem-taş baskı usulü ile üretime devam etti.
Günümüzde ise zeytinyağı üretimi soğuk sıkım 21-27 derecede, teknoloji ve kimya bilgileriyle geliştirilmiş makinelerle yapılıyor.
Okside olmaması için özellikle hava ve suyla temasın en aza indirildiği sistemler kullanılıyor.
Sağlık açısından yaşamsal öneme sahip ve vücudumuzun ihtiyacı olan esansiyel yağlar dışarıdan alınması gereken ve organizma için çok önemli bir işlevi olan oleik, linoleik ve linolenik asitlerden oluşmaktadır.
İnsan ve hayvan vücudu bunları diğer yağ asitleri gibi işleyerek üretemez.
Bu yağlar vücudumuzda bazı işlemler görerek değişik özellikte yağ asitlerine dönüşürler.
Natürel sızma zeytinyağının alınması önerilen miktar günde 2 gramdır.
En önemli iki temel yağ asidi Omega 3 (alfa-linolenik asit) ve Omega 6’dır (linoleik asit).
Günümüzdeki olağan beslenmeyle aşırı miktarda Omega 6 ve çok az Omega 3 yağ asidi alınıyor.
Zeytinyağı vücutta bulunan Omega-6 yağ asidinin Omega-3 yağ asidine oranını da bozmamaktadır.
Omega 3 ve Omega 6 yağ asitlerinin vücuda belli bir oranda alınması çok önemli.
Çünkü bu oranın bozulması durumunda kalp, bağışıklık sistemi ve kanser de dahil olmak üzere birçok hastalığın ilerlemesi söz konusu olmaktadır.
İÇERİĞİNDEKİ VİTAMİNLER
E vitamini: Zeytinyağı en yüksek E vitamini aktivitesi gösteren a-tokoferol içerir. Zeytinyağında E vitamini ve polifenoller (antioksidan) vardır. Kaliteli bir zeytinyağının her 10 gramı 5 miligram kadar polifenol içeriyor, diğer bitkisel yağların pek çoğu hiç polifenol içermez.
K vitamini: En zengin K vitamini kaynakları yeşil yapraklı sebzelerdir. Zeytinyağı gibi bitkisel yağlar ikinci en önemli kaynaktır.
A vitamini, D vitamini, az miktarda fitoserol maddesi zeytinyağında bulunur. Ayrıca zeytinyağında bulunan kalsiyum, fosfor, potasyum, kükürt, magnezyum, demir, bakır ve mineraller kemik gelişimini sağlar.
POLİFONEL NEDİR?
DUYUSAL analizlerde yakıcılık ve acılık olarak değerlendirme yaptığımızda bir zeytinyağı boğazda ne kadar yakıcı ise polifenolü o kadar yüksek diyebiliriz. Peki neler vardır bu polifenollerde, nedir polifenol? En basit tanımıyla polifenol, zeytinyağı içinde bulunan antioksidanlar ve antienflamatuvar özelliğiyle bilinen oleuropein ve oleocanthal adlı fenolik bileşenlerdir. Vücudumuz her meyve-sebzenin içindeki polifenollerin hepsinden de yararlanamamaktadır. Örneğin, elmada 5000 mg/kg polifenol bulunmasına rağmen vücudumuz bunun sadece yüzde 0.2’sini alabilmektedir. Oysa aç karnına içilen polifenollü zeytinyağının yüzde 90’ını emebilmekte, içindeki yararlı bileşiklerin de yüzde 45-55’ini alabilmektedir.
Paylaş