Paylaş
"Ramazan ayı boyunca oruç tutmak, sindirim sistemini dinlendirir, vücutta detoks etkisi yaratmaya yardımcı olur ve bedensel disiplini artırmakla beraber açlık hissinin azalmasında etkilidir. Bu davranış hem fiziksel hem de ruhsal sağlığın korunması ve güçlendirilmesi açısından büyük önem taşırken rutinde klinikte uyguladığımız aralıklı oruç programı ile de oldukça benzerdir. 1 ay boyunca tutulan Ramazan orucunun ardından gelen bayram ise hem gönüllere, hem damaklara zenginlik vermektedir. Aile büyüklerinin ziyaret edildiği bayramlar kurulan özenli sofralar; ikramlar ve yemekler açısından oldukça zengindir. Peki bu zengin bayram sofralarında dengeyi nasıl kurabiliriz? 30 gün süren oruç döneminden sonra normal düzene en sağlıklı şekilde nasıl geçebiliriz? Gelin hepsini cevaplayalım…
Öncelikle oruç dönemine benzer şekilde 2 ana öğün olacak şekilde gününüzü planlayabilirsiniz. Öğlene yakın saatlerde yapılan bir kahvaltının ardından akşam saatlerinde tüketilen, içinde mutlaka salata ve sebze grubunun bulunduğu protein içerikli dengeli bir akşam yemeği herkes için en uygun tercih olacaktır. Kahvaltı öğününüzde ise protein grubundan yumurtaya ve süt grubundan peynire mutlaka yer vermenizi tavsiye ederim. Çünkü kahvaltı öğününün tokluk süresinin 4 saati karşılamasını isteriz ki günün geri kalan ikinci kısmında kan şekeriniz daha dengeli seyretsin ve açlık hissi tekrar oluşmasın. Eğer ki oluşan açlık hissini bastırmak için daha masumane zannettiğimiz meyveyi tek başına tükettiğinizde akabindeki 1 saat içerisinde derin bir açlık yaşayacağınızın garantisini verebilirim. Bu hatalı davranışı ortadan kaldırmak, tokluk süresini uzatmak ve kalori açısından dengeli bir öğün ile açlığınızı geciktirmek isterseniz meyve grubunun yanına mutlaka sağlıklı bir yağ grubu eklemelisiniz. Çiğ fındık, badem ve ceviz bunlara sadece birkaç örnek. Herkesin bildiği 3 ana öğün 3 ara öğün kuralı ise 30 gün boyunca oruç tutmuş bireyler için pek uygun bir seçenek değildir. Çünkü bu beslenme modeli oruçtan çıkmış bedende sürekli kan şekeri dengesizlikleri yaratacak daha fazla kalori almanıza sebebiyet verecektir.
Misafirliklerde ikram edilen tatlı mevzusuna değinecek olursak tercihinizin sütlü tatlı olmasında ve az miktarda olmasında fayda var. Gıda endüstrisinde kullanılan çoğu şerbetli tatlıların içeriğinde glikoz şurubu olarak bildiğimiz basit şekerin yüksek konsantrasyonlu hali yer almaktadır. Bu katkı maddesi bulunduğu ürüne yüksek oranda tatlılık vermesinin yanı sıra düşük maliyetli olması açısından üreticiler tarafından sıkça tercih edilmekte. Glikoz şurubunun potansiyel zararları arasında şeker hastalıkları, karaciğer yağlanması, metabolik sendrom ve daha fazlası sayılabilir. Oruç döneminde dinlendirdiğimiz vücudumuzu bayram süresince ve sonrasında yüksek oranda kalori ve şeker ile yormayalım, kendimize ve bedenimize iyi bakalım. Herkese şeker tadında sağlıklı bir bayram dilerim.”
Paylaş