Bir günde Fransa’ya yerleşti

BİZİM Ebru yapar. İyi de neyi diyeceksin. Bak abartmıyorum.

Haberin Devamı

Kafasına taktığı her şeyi. Hem de en ince ayrıntısına kadar. Süsleye püsleye. Tek bir of ya da pof demeye demeye. Fonda her daim kahkaha efektiyle. Sen gözünü açıp kapayıncaya kadar, o restoran açar, zincirler kurar, sonra devreder. Sen, ‘bak kuş geçiyor’ deyip kafanı gökyüzüne çevirip geri döndürdüğünde bir bakmışsın o giyim- kuşam işine girmiş, seni bile tepeden tırnağa giydirmiş. Bir de “Değiş Ton Ton” misali sunduğu televizyon programlarında doktorla doktor, hop aşçıyla aşçı olur. Bir gün gezgin, ertesi gün gurme. Girdiği her ortama uygun, kendinden kamuflajlıdır. Bir de arkadaş canlısı. Evinin bahçesinde 50 değil, 120 değil, tamı tamına 149 kişiyi ağırlamışlığı vardır. Yemekli ve müzikli. Üstelik kendi pişirir misafirlerinin yemeklerini.

Haberin Devamı


Geçen sene aniden esti bizimkine. Oğlu Batu’yu eğitim için götürmek istedi yurt dışında bir yerlere. Açtı bilgisayarı. Rastgele bilet bakmaya başladı. O sırada en ucuz bilet Lyon’aydı. Atlayıp, gittiler. Hem şehri, hem orada Batu için buldukları okulu çok sevdiler. Tabii eşi Deniz Erda, biraz fazla mekik dokuyor İstanbul’la Lyon arasında. Ama olsun. Yeni hayatlarını sevdiler.
Demem o ki, eğer Ebru bilet baktığı sırada havayolu, Mogadişu uçuşlarına promosyon yapmış olsaydı biz de geçen hafta oğlum Cem’le Mogadişu’ya gitmiş olacaktık. Ve fakat hayat işte. Sürükledi bizi de Ebru’nun peşinde, hayatta gitmeyi aklımıza getirmeyeceğimiz bir şehire. İyi ki de sürüklemiş. Bayıldık Lyon’da gördüklerimize.


EBRU REHBERLİĞİNDE LYON
Ebru Keser seneler evvel, ‘Devriye’ adlı bir televizyon programında (sor bak, annen, o da olmadı anneannen mutlaka hatırlar) motosiklet tepelerinde fıldır fıldır 5 sene boyunca o haberden bu habere birlikte koştuğum partnerim. Bizim çocuklar bizi her birarada bulduklarında anılarımızı anlattırmaya bayılıyorlar. Bir de “Ya anne siz hakikaten motorsiklete mi biniyordunuz?” diye keh keh birbirlerini dürte dürte gülmeye.
Neyse oğullarımızın bizi kafalamasından arta kalan zamanda pazarda en iyi balık hangi tezgahta, en lezzetli mantarcı kim? konularını çoktan çözmüş ve bir Lyon muhtarına dönüşmüş Ebru rehberliğinde şehri bisikletle didik didik didikledik. Belli mi olur bakarsın bir gün senin de yolun düşer diye işte birkaç tavsiye:
* Fourviere Tepesi: Müthiş manzara. Notre Dame Katedrali de burada.
* Parc de la Tete d’Or: İçinde hayvanat bahçesinin de olduğu, şahane bir park.
* Eyfel Kulesi: Evet burada da var.
* Lyonluların Freski: Meşhur Lyonlular (Küçük Prens’in yazarı Saint Exupery ve sinemanın öncüleri Lumiere kardeşler de onlardan) bir apartman duvarına resmedilmiş.
* Modern sanattan, heykele, minyatürden sinemaya müzelere doyamazsın.

 

Haberin Devamı

Bir günde Fransa’ya yerleşti

KİŞİNİN KENDİ AĞIRLIĞI
Ama Lyon’da en en en sevdiğim “Kişinin kendi ağırlığı” adındaki bu heykel oldu. Nehrin içine Eimgreen ve Dragset tarafından yapılmış. Bir adam kendi kucağında ölmüş kendisini taşıyor. Heykelin adı bile çok etkileyici. Ve tam da Adalet Sarayı’na bakıyor olması bilmem tesadüf mü?

Yazarın Tüm Yazıları