Benim hala umudum var

DİDİK didik edersen gazeteleri, en sevdiğin şarkıyı dinleyecekmiş gibi hevesle açarsan haber bültenlerine kulaklarının kepenklerini, çıldırabilirsin.

Haberin Devamı

Ya da en iyi ihtimalle, tarifsiz bir kara bulut çöker böğrüne, hiç beklemediğin bir anda bardaktan boşanırcasına yağmak üzere kalbinin üstüne. Dersin ki kendine; dünya hep mi böyleydi yoksa gözüme toz mu kaçtı kuzum yine? Bir çocuğun daha “kayıp”,  bir köpeğin daha “işkence”, bir askerin daha “şehit” haberini duymaya yer kaldı mı kendi bedeninin akıl ve ruh sağlığı biriminde? 3 kilo soğan, 2 kilo limon almak için hovardaca harcayacak paran var mı cebinde? Ya da halin kaldı mı, koca koca aklı başında sandığın siyasilerin, köşe yazarlarının didişmesini dinlemeye?

Tam da böyle karalar bağlamışken ben, performans sanatçısı Marina Abromovic’le ilgili bir yazı düştü önüme. Açıp Google’larsan onu, 1960’lardan günümüze bir vücut sanatçısı olarak birbirinden ilginç performanslarını okuyabilirsin.

Haberin Devamı

79’daki bir performansında bir masa üzerindeki rastgele seçilmiş objelerin yanında (çiçek, kek, bıçak gibi) kendisini de bir obje gibi sergilemiş. 6 saat boyunca hareketsiz ve pasif kalarak. Seyircilerden önce Abromovic’in saçını okşayanlar, eline masadaki çiçeği tutuşturup, keki yedirmeye çalışanlar çıkmış. Derken biri gelip yanağına ilk tokatı atmış. Arkasından acımasızlıklar çorap söküğü gibi akmış. Bir tokat, bir tokat daha... Elbiselerini yırtmalar, tacizler, bıçağı alıp vücudunu kesmeler... Ta ki biri tecavüze kalkışıncaya kadar... Ve ta ki birbirlerinden destek ala ala kötülüğü büyütenler arasından iyi bir insan çıkana kadar... İyi insan kötülere bağırıp, hareketsiz duran Abromovic’in gözyaşlarını silmiş önce. Başka iyiler onu tekrar giydirmiş. 6 saat bitip de Abromovic hareket ettiğinde seyirciler dört bir yana kaçışmış.

Neyse bak, yine bir teselli bulduk kendimize: Kötüler varsa iyiler de var bu yeryüzünde. Ve dün, yaralı ve kendinde olmayan bir kedi yavrusunu, yolun ortasından kaldırıma taşımaya çalışan başka bir kedi yavrusunu gördüğümde “Şükürler olsun, şükürler olsun...” dedim kendi kendime...

Yazarın Tüm Yazıları