Paylaş
Oya Baydar, ‘80 Yaş/Zor Zamanlar Günlükleri’nde “500 sene sonra ne Goethe kalacak ne Shakespeare... Edebiyat bile kalmayacak...” der. Bir süre kafamda dolandı bu cümleler. Yazının yerini görüntü ve ses alırken, gelecek de puslu ve dijital görünürken; yazı, edebiyat, şiir yavaş yavaş silinecek mi gerçekten? Formun değişeceğine şüphe yok, peki hikâye? İnsan var olduğu sürece hikâyenin de var olacağına inanmamak mümkün değil. Canlı hikâye aktarım sanatı tiyatro, geleceği prova ediyor bir senedir. Yeni denemeleri, ‘dijital tiyatro’ kavramını uzun süre daha konuşacağız belli ki. ‘Şimdi ve burada’ olma hissini yakalayamasak da performansın, tasarımın ve kelimelerin peşinde, ‘hikâyenin içinde kaybolma’ duygusuna sıkıca tutunmaya çalışacağız.
Nüx Tiyatro’nun bir WhatsApp tiyatrosu deneyimi teklif eden oyunu ‘Korona ve Juliet’ kafamdaki sorulara farklı bir yanıt olarak çıktı karşıma.
Geçen haftaki ‘gösterimine’ dahil olduğum oyun, topluluğun ilk üretimi. Katılımcılar üç gün ve geceye yayılacak bir WhatsApp grup sohbetine -okuyucu/dinleyici olarak- dahil ediliyor ve kendilerini beş kişilik bir arkadaş grubunun arasında buluyor: Fırat, Burcu, Aykut, Salih ve Zeycan pandemi günlerinde irili ufaklı dertlerini, heyecanlarını ve karantina bıkkınlığını paylaşıyor. Yazışarak, sesli mesajlar, fotoğraf ve videolarla...
Her şey herhangi bir WhatsApp grubunda olabileceği gibi... Atışmalara, dertleşmelere, gruptan öfkeyle ayrılmalara tanık olacağımız bir üç gün bu. Hiç ummadığım halde karakterlere hızla ısındığım, ‘sessiz kullanıcı’ olmasam neredeyse lafa gireceğim bir deneyimin içinde buldum kendimi. Sesli ve görüntülü mesajlar dışında performanstan pek bahsedemeyeceğimiz bu kurmacada beni yakalayan şey, önümde saatlere yayılarak parça parça örülen hikâye oldu.
Merkezdeki konuşmacı, Tinder’da tanıştığı genç kadınla mesafeli ve maskeli geçen ilk görüşmesinden itibaren içten içe yanmaya başlayan Fırat. Risk grubunda olduğu için sıkı korunması gerekirken, flörtüyle bir araya gelmek için kendine sınır koymakta zorlanan genç bir adam.
Üç gün boyunca arkadaşları bu modern zamanlar Romeo’sunun kaygılarına merhem olmaya çalışıyor.
Sahneye çıkmak yok...
Fuat Mete’nin yazdığı sohbet, akışı takip edeni, grubun gerçekliğine ikna etmeyi başarıyor. Kendi arkadaş gruplarımdan birini takip ettiğim hissini sık yaşadım. Fırat’ın gruptan ayrıldığı gecenin sabahında ilk iş telefonumu alıp kalanlar ne konuştu, Fırat’ı geri alabildiler mi diye kontrol ettim. Sesli mesajlar düştükçe anında kulaklığıma davrandım. Yer yer Salih’e “Uzatma da çıkar şu ağzındaki baklayı” yazmak istedim.
Ortak bir mekân yoktu, oyuncular sahneye -dijitalde bile olsa- çıkmıyordu. Oyuncularla karakterlerin buluşmasını da yazışmalarının, ses ve görüntülerin izinde zihnimizde biz gerçekleştirdik. Mevzunun güncelliği, WhatsApp jargonunun bire bir kullanılması, yazışmaların karakterlere dair yeterince nüve vermesi ve merak duygusunun diri tutulması, bu deneyimi canlı kıldı. ‘Korona ve Juliet’ bildiğimiz bir tiyatro oyunundan farklı bir deneyim yaşattı; hikâyesinin sahici tadıyla da seyirciyi (Oyun sonunda mesaj yazma izni gelince onlarca yorum akıyor ekrana) yakalamayı başardı. Akışa yeni medya araçları ekleyerek çeşitlendirmeye de açık.
Paylaş