Dün, kapıda vize alma prosedürlerini yazmıştım. Aynı denizin iki yakasını hala destursuz paylaşamıyoruz Yorgo’yla. Aslında biz paylaşırız da Çarşı buna karşı. Çarşı’dan kastım Avrupa Birliği.
Bugün, desturu alıp adalara gidebilenler için Sakız notları var sırada. Taze taze. Nerede ne yenir, nereden reçel, nereden likör alınır. Nerede kalınır. Hangi koylara gidilir.
Yalnız gözünü seveyim. Sakız’a günübirlik gidip de, “Sakız’da hiçbir şey yok, biz kaynımgillerle üç kere gittik, çok sıkıldık” diye gelme bana güzel okur.
O da bir keyif tabii ama 1-2 yaptın, 3’te basar avuç içi kadar liman adama. Sakız kocaman bir ada çünkü. En iyi çözüm, gemiden iner inmez adam başı bulunan ‘rent a car’ şirketlerinden birine girip orta sınıf bir otomobil kiralamak. Günlüğü yüksek sezonda 30-35 EU. Düşük sezonda 20 EU’lara kadar iniyor.
Biletinizi internetten alınBen bu yaz da Sakız’a geçen yıl olduğu gibi Ege Birlik’le gittim. Her zaman temiz, düzenli, çalışanları yardımcı, saatinde kalkıyor, kapasitesinden fazla yolcu almıyor. Şimdi yeni bir uygulama başlattılar, online (internetten) bilet alımlarında yüzde 10 indirim yapıyorlar. Bilet fiyatları gidiş dönüş 20 EU. Eğer gideceğiniz geminin ilk 20 koltuğuna denk gelirseniz 16 EU.
www.egebirlik.eu
Kyma’da kalın
Bir kez daha anladım ki, sakızlı Türk kahvesi bizim uydurmamız.
Adamların hala haberi yok. Bin tane kafe ve restoranda istedim,
bön bön yüzüme baktılar.
Bu sene sakız pudrası diye bir şey icat etmişler.
Kahvenin üzerine serpiyorsun, oluyor sana sakızlı kahve.
Sakız Adası’na git, sakızlı kahve içicem diye cebinde sakız tozu taşı.
Sakız’dayım.
Şu kapıda vize işleri nedir, ne değildir öğrenmeye geldim.
Gelmişken bir yandan da yeni restoranları, yeni dükkanları,
Daha önce görmediğim yeni köyleri keşfedip fotoğraflıyorum.
Az sabredin. Sakız Günlüğü, Pazar ve Pazartesi
iki bölüm halinde burada olacak.
Ama ondan önce hafta sonu Ege’nin dört bir yanından
Baştan uyarayım. Bugün yazının büyük bir bölümü Çeşme ile ilgili. Ha derseniz ki, bizim buralarda da aynı sorun var. O zaman buyurun, okuyun.
Çeşme’de hatırladığım ilk gece hayatı mekanı Çardak. İsminden de anlaşılacağı üzere, çay bahçesinden diskoteğe geçiş dönemindeyim.
Ben ve kızlı erkekli 5 kafadar arkadaşım akşam yemeğinden sonra soluğu Çardak’ta alıyoruz. Yaş henüz 13–14. O yaşta barda ne işiniz var dersen. Bir; orası bar değil, bizim Çardak. İki; burası İzmir.
Çünkü Çardak, Boyalık’ta. 4 tarafı açıkta. Bira ve en fazla 1-2 kokteyl satan nefis bir bar. Üstelik ana-babaların kontrol mekanizmasına son derece müsait. Çünkü onlar da oraya geliyor. Çeşme’de sosyalleşecek başka bir yer yok. Ha bir de Altın Yunus’un barı var ama 40 yaş üzeri.
İşte bu Çardak denen yerin önünde de genişçe bir arsa. Gelen geçen arabasını koyuyor. Gençler bisikletlerini, mobiletlerini bırakıyor. Kimsenin bir şey dediği yok. Para mara istediği yok. Allah’ın boş arsasına arabanı bıraktın diye para isteseler, döverler adamı.
Bir kez daha söylüyorum. Ben ne gurmeyim, ne de yemek otoritesiyim.
Bu liste benim fakir listem. İçinde ödüllü şefler yok.
Mönüde bıldırcın yumurtası üzeri havyar yok.
Kapılarında vale parking hizmeti yok.
Otoparkları 20 TL’den başlamıyor, çünkü çoğunun otoparkı yok.
Hepsi salaş. Hepsi kendi halinde.
Kimisinin web sitesi bile yok.
KABUL edin. Artık hepinizin bir facebook hesabı var. Dünün direnenlerinin bile. Ama en çok bazı burnu büyük şirketlere ve o şirketlerin yöneticilerine gülüyorum. Düne kadar twitter’a burun kıvırıp sümüğümü atmam diyen bu şirketler şimdi twitter’da takipçi toplamak için akla karayı seçiyor.
Beni bu aralar en çok ilgilendiren ise, otelinden seyahat sitesine, barından plajına herkesin (facebook’u çoktaaan geçtim), bir twitter hesabına sahip olması. E güzel bir şey tabii bu.
Sen de direnme artık twitter’ı anlamıyorum diye. Bir an önce olayı çözmeye bak, seyahat düşkünü ve fakat “tivıtır fakiri” can okur.
Çünkü neden? Çünkü sosyal ağlar artık plaja kadar indi. Evinin bahçesine geldi ayol, yakında kapından içeri girecek. İyisi mi, o seni yerinden etmeden, sen olaya hakim ol. Hele ki, benim gibi bir seyahat mania isen gel bak sana, gerçek hayatta işine çok yarayacak ne adresler vereceğim...
Gezlong
Üyelere özel online seyahat kulübü. Editörleri arasında Türkiye’nin en iyi seyahat yazarları var. (Ayıptır söylemesi ben de varım). Site, Türkiye ve dünyanın farklı destinasyonlarında, mevsime ve konsepte göre oteller ve turlar bularak onlarla anlaşma yapıyor. Editörler de o otel ya da şehir ile ilgili çeşitli önerilerde bulunuyor. Twitter ve facebook’u da aktif olarak kullanıyorlar. Gezlong’da her hafta birden çok iyi öneri bulmak mümkün. www.gezlong.com
Ucuzabilet
KORKUYORUM ben bazen Bodrum’dan. Benim krallığım değil. Çöplüğüm değil. Belki ondan. Temmuz oldu mu trafiği üzerime üzerime geliyor. Bütün İstanbul Bodrum’a akıyor. Göltürkbükü, Yalıkavak, Gümbet, Torba, Gündoğan oluyor sana Kandilli, Yeniköy, Ulus, Galata.
Yine de seviyorum ama. Başka bir ambiyansı var Bodrum’un. Hani biraz daha büyüse, korkmasa Los Angles olacak gibi. Kimi yeri hala Bodrum gibi. Kimi yeri İstanbul gibi. Çeşme öyle değil mesela. Çeşme, İzmirliliğini inatla koruyor. Bodrum İstanbul’a teslim. İstanbulluların olduğu yere de iyi yemek ve iyi müzik geliyor. Bu da senin gerçeğin Bodrum.
Baktım baktım, bu yaz Bodrum klasiklerinin dışında, yeni olan, hip olan ne var diye. Epey bir süredir Bodrum tatsızlaştı diye düşünenlere müjde. Gerçek Bodrum ve yaz kıpırdanmaları, tabii ki yaşlı İngiliz–ergen Türk genci egemenliğindeki merkezde değil, buram buram Ege kokan koylarda yaşanıyor.
Mimolett Ege ve Antochia
Travel+Leisure ve Marie Claire yazılarımdan dolayı teşrik-i mesaimiz vardır şef Murat Bozok’la. Sıraselviler’deki restoranı İstanbul’un gerçek anlamdaki gastronomi mabedlerinden biridir. Mimolet şimdi Torba’daki sanatsal otel Casa Dell Arte’nin sahilinde. Şef Bozok hayranı olduğu Ege’nin yerel lezzetlerini farklı bir konseptle sunacak. Casa Dell Arte’nin Bodrum’culara bir sürprizi daha var. Asmalı’nın ünlü Antakya restoranı Antiochia da bu yaz otelin bahçesinde. ? Torba Mahallesi No: 66
Bu yazın olayı nedir?
ÇEŞME’ye aşığım.
Soğuk ve çamurluyken de.
Sıcak ve tozluyken de.
Ucuz ve yalnızken de.
Hatta kalabalık ve kazıkçıyken bile aşığım.
Geceleri ıssızlaşan sokaklarını seviyorum.