Paylaş
Hepimizin bildiği gibi 6 Şubat Pazartesi sabahı saat 04:17’ de Kahramanmaraş’ ın Pazarcık İlçesi’ nde 7.7, saat 13:24’ te de Elbistan İlçesi’nde 7.6 büyüklüğünde meydana gelen iki deprem; Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Malatya ve Kilis illerimizde büyük yıkıma yol açtı. 7.7 büyüklüğündeki depremin ardından, 13.02.2023 tarihi itibarıyla, toplam 2700 civarında artçı deprem yaşandı.
AFAD 13 Şubat 2023 tarihinde, yani dün, Kahramanmaraş merkezli depremlerde can kaybının 31 bin 643’e yükseldiğini; yaralı sayısının ise 80 bini aştığını açıkladı. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından ise, 11 Şubat 2023 tarihi itibarıyla, depremden etkilenen 10 ilde yürütülen hasar tespit çalışmaları kapsamında; 7 bin 584 yıkık ya da acil yıkılması gereken yapı, 12 bin 617 ağır hasarlı bina tespit edildiği açıklandı.
Bu rakamlar, bir deprem ülkesi olduğumuz gerçeğiyle yaşamamız ve yapılarımızı bu doğrultuda olabildiğince sağlam bir şekilde inşa etmemiz gerektiğini çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Zira; son Deprem Yönetmeliği’ ne uygun olduğu söylenerek pazarlanan bir-iki yıllık binaların bile yıkılmış oluşu, yapılarımızı gerektiğince sağlam inşa etmediğimizin kanıtı.
Küresel boyutta büyük üzüntüye neden olan deprem, şu ana kadar, 1939 Erzincan depreminden sonra en yüksek can kaybı yaşadığımız afet oldu. 27 Aralık 1939 tarihinde, saat 01:57’de meydana gelen Erzincan depreminin; yüzey dalgası büyüklüğü 7.9, Richter ölçeğine göre büyüklüğü ise 7.2 idi. Bu deprem sonucunda toplam 31 bin 962 kişi hayatını kaybetmiş, yaklaşık 100 bin kişi yaralanmış; 116 bin 720 bina da yıkıma uğramıştı.
Dünyanın büyük depremleri arasında sayılan bu deprem; tarihe, Türkiye’nin en ciddi deprem felaketlerinden biri olarak geçti. Ancak ne yazık ki, an itibarıyla, 6 Şubat’ ta yaşadığımız depremlerde verdiğimiz kayıpların sayısı Erzincan depremindeki kayıplarımızı aşacak gibi görünüyor.
Ben 1952 doğumluyum. Bu deprem ve sonuçlarının, bu yaşıma kadar beni en derinden sarsan ve yaralayan olay olduğunu söyleyebilirim. Hayatımda ilk kez “yüreği kan ağlamak” deyiminin ne anlama geldiğini, yaşayarak, öğrendim. Hissettiğim acı, üzüntünün çok ötesinde bir duygu. Bir hafta boyunca televizyon haberlerini izlemek dışında hiçbir şey yapamadım. Yazamadığım için, bir hafta izin almak zorunda kaldım. Yitirdiğimiz her canla bir kez daha kahroldum…
Sonra “mucizeler” gelmeye başladı. Ben de bu mucizelere odaklanmaya, her yeni kurtuluşla tekrar can bulmaya çalıştım. Bu süreçte beni en çok üzen şey ise deprem bölgesine gidip yardımlaşamamak oldu. İşte o zaman, buna engel olan kas hastalığım için
belki de ilk kez yürekten üzüldüm. Ancak bir yandan da ülkemiz insanlarının bu büyük felaket karşısında tek yürek oluşu, beni hem çok sevindirdi hem de umutlandırdı.
Ben bu yazıyı kaleme aldığım sıralarda üst üste iki mucize daha gerçekleşti. Deprem felaketinin sekizinci gününde; 182’ inci saatte 13 yaşındaki Kaan, 183’ üncü saatte Hatay’da bir kişi, 185’ inci saatte de 10 yaşındaki Ayça enkazdan sağ olarak çıkarıldı.
Yine 13 Şubat 2023’ te, yani dün, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen bölgelerdeki 1362 refakatsiz çocuğun 369’unun kimliklerinin belirlenerek ailelerine teslim edildiği, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık tarafından açıkladı. Koruyucu aile olabilmek için başvuran kişi sayısı ise 190 bini buldu. Bu da demek oluyor ki, hiçbir çocuğumuz sahipsiz kalmayacak.
Ama belki de artık, geç de olsa, yaptığımız hataların sorumluluğunu alma zamanımız gelmiştir. Dilerim, bizleri yürekten sarsan bu felaketten gereken dersleri çıkarmayı başarabiliriz…
Bugün sizlerle paylaşmak istediğim bir derdim daha var. Çok sevdiğim bir yakınımın gencecik kızı, ne yazık ki, beynindeki tümörle savaşıyor. Geçirdiği zorlu ameliyatın ardından, şimdi de çok zorlu bir tedavi süreci bekliyor onu. Ben sinerjiye çok inanıyorum. Lütfen Sizler de onun için dua eder misiniz?
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz günler dileğiyle…
Paylaş