Ayşegül Domaniç Yelçe
Ayşegül Domaniç Yelçe
Ayşegül Domaniç YelçeYazarın Tüm Yazıları

“Bırakın tekerlekli sandalyeleriyle hayata aksınlar…”

Merhabalar sevgili okurlar.

Haberin Devamı

Biz engellilerin tekerlekli sandalyeleri ile ilgili birçok yazı kaleme aldım bugüne değin. Tekerlekli sandalyenin yürüme engellilerin ayakları olduğunu ve onları bir nebze olsun özgürleştirdiğini anlattım. Bugün ise, engelli çocukların tekerlekli sandalye kullanımı konusundaki görüşlere değinmek istiyorum.

 

Engelliler.Biz Platformu Genel Yayın Yönetmeni Bülent Küçükaslan “Tekerlekli sandalyeye mahkum’un fetiş halini aldığı bir dünyada insanlara tekerlekli sandalyenin özgürleştiriciliğinden bahsetmek baştan zoru seçmem demek, bunu biliyorum.” diyor. Gerçekten de çok doğru bir tespit bu. Özellikle bizim ülkemizde tekerlekli sandalye, ona dışarıdan bakanlar için ‘muhtaçlığı’ çağrıştırıyor. Hatta öyle ki, bazı gözlerde dilencilerle özdeşleştirildiğinizi hissedebiliyorsunuz. Örneğin ben, birkaç kez dilenci sandıkları için kucağıma para bırakanlarla karşılaştım. Dilenci olmadığımı söylediğim zaman ne kadar üzüldüklerini ve utandıklarını hatırlıyorum. Bilmem bu rastlantı onların bakış açısını değiştirdi mi? Umarım değiştirmiştir…

 

Haberin Devamı

Gelelim yürüme engelli çocuklara. Aileler, genellikle, çocuklarının tekerlekli sandalye kullanıyor olmasını kaldıramıyorlar. Çocuk tekerlekli sandalyeye oturmadığı zaman çevrenin onun engelini görmesini engellediklerini düşünüyorlar. Bunun altında yatan neden ise, engelliliğin bir kusur olarak görülmesi. Oysa ki engellilik bir kusur değil; bir farklılık, bir durum.

 

Bülent Küçükaslan “Engelli çocuğu olan aileler bize gelip engelli çocuk arabası almak istediklerini söylüyorlar ve ekliyorlar, ‘bebek pusetine en çok benzeyen araba olsun lütfen.’ ” diyor. Sonra da puseti tarif ediyor: “Bizi ilgilendiren kısmı ile söylersek; puset, sadece refakatçinin kullanabildiği ve üzerine oturan kişinin sürüşe dair hiçbir etkisinin olmadığı mobilizasyon aracıdır. Yani üzerine oturan kişi ancak bir refakatçi yardımı ile hareket edebilir, kendi başına bir milim yana dönmek dâhil hiçbir hareket yapamaz.”

 

Haberin Devamı

Böyle durumlarda çocuğun kendi başına tekerlekli sandalyeyi ittirebilecek kas gücüne sahip olup olmadığını anlamaya çalıştıklarını söylüyor Küçükaslan. Çocuk kendi başına itme çemberini çevirebilecek gibiyse, aileye ihtiyaçlarının puset değil uygun bir tekerlekli sandalye olduğunu anlattıklarını ifade ediyor. Sonra da ailelerin yüzde doksan dokuzunun bunu duyunca kızdığını ve konuyu geçiştirmek için bahaneler uydurduğunu ilâve ediyor.

 

Bu bahanelerin en başında etrafın kendilerine bakışı ve bununla baş etmenin zorluğu geliyor. Ancak bir anne ve babanın engelli bir çocuk yetiştirirken düşünmesi gereken en önemli şey onun kendi engeliyle barışık yaşayabilmesini sağlamak olmalı. Bunu henüz çocukken başarabilen engelliler yetişkinliklerinde çok daha aktif ve üretken olabiliyorlar. Bülent Küçükaslan’ın sözleriyle tekrarlamak istersek: “Çocuklarımızın bedenleriyle kavga etmekten vazgeçmeliyiz! Vazgeçmeliyiz ki onlar da bedenleri aracılığıyla kendi üzerlerinde iktidar kurmak isteyenlere karşı güç toplayıp savaşabilsinler. İyi bir eğitim almalarının, kültürlü olabilmelerinin, yaşama karşı heyecan duyabilmelerinin, düştüklerinde ayağa kalkacak gücü toplayabilmelerinin ve saygın bir birey olabilmelerinin ön koşulu budur. Unutmayın, sorunun bedenlerinde veya tekerlekli sandalyelerinde değil bu ahmak düzende olduğunu anlamazlarsa bu düzeni değiştiremezler! Lütfen çocuklarınıza engel olmayın. Açın onların önlerini. Bırakın tekerlekli sandalyeleriyle hayata aksınlar…”

 

Haberin Devamı

Bence, birey olabilmenin birinci şartı kendimize güvenebilmek. Kendimize güvenebilmemiz için ise, öncelikle, özgür olabildiğimizi hissetmeliyiz. Bir çocuğun annesine ihtiyaç duymadan yapabildiği en küçük bir şeyin bile katkısı sanıldığından büyüktür onun özgüveninin oluşmasında. Bu tespit, aslında, engelli-engelsiz tüm çocuklar için geçerli bir durum. İş yerlerinde karşılaştığımız özgüven yoksunu olan başkalarına bağımlı kişilerin geçmişinde büyük bir olasılıkla aşırı koruyucu ebeveynler bulunur.

 

Benim de engelli bir kızım var. Gerçi çocukluk yaşını çoktan geçti. Sanırım onu istediğim gibi yetiştirebildim. Öğrencilik yıllarından beri çalışıyor. Tekerlekli sandalye bu anlamda hiçbir şeyi değiştirmedi onun hayatında. Üretiyor ve öğretiyor. Görev yaptığı üniversitede, kendi konusunun dışında, engellilikle ilgili proje dersleri açıyor. Engelliliğin bir kusur değil farklı bir durum olduğunu öğrenciler arasında yaygınlaştırmaya çalışıyor. Aslını isterseniz, benim yapmaya çalıştığım da bu…

 

Haberin Devamı

Lütfen çocuklarınızın engelinin özgür bir birey olmasına engel olamayacağına önce siz inanın! Ki, o da etrafındakileri inandırsın… Bu başarıldığında, Türkiye engelli ayrımcılığından kurtulmuş olacak…

 

Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…

Yazarın Tüm Yazıları