21. Yüzyıla Girerken

Ayşe ÖZEK KARASU
Haberin Devamı

Üçüncü Yol’da yol ayrımı

Blair ve Schröder geçen hafta bir manifesto yayınlayarak, solun geleneksel değerlerini resmen terkettiler. Bu manifesto AB'nin diğer sosyal demokrat hükümetlerini de modernleşmeye çağırıyor, AB'nin ekonomik reform gündemini belirliyor. Ancak Jospin, aynı yolun yolcusu olmayacağını şimdiden açıkladı; ‘‘Fransız solu, solda kalacaktır...’’

Belgenin başlığı yarı İngilizce, yarı Almanca: ‘‘Europe: The Third Way - Die Neue Mitte.’’

Birinci bölüm, İngiltere Başbakanı Tony Blair'in siyasi felsefesini tanımlayan Üçüncü Yol. İkinci bölüm ise aynı felsefenin Gerhard Schröder'in sloganıyla dile getirilmiş hali; Yeni Merkez. Londra'da açıklanan bu ortak manifestoyla üçüncü yol ve yeni merkezin ‘‘yoldaşlığı’’ bir kağıt üzerinde resmileştiriliyor.

Blair ve Schröder, Avrupa solu için yeni bir gelecek vizyonu çizerken, sosyal demokrasiyi de köhnemiş dogmalardan arındırdıklarını iddia ediyorlar. Bu arındırma şu önemli satırbaşlarıyla meydana geliyor.

1- İşverene yüksek vergi dönemi sona erecek.

2- Sosyal harcamalar kısılacak.

Metinde aynen şu cümle yer alıyor: ‘‘Sosyal harcamaların ulusal gelire olan oranı artık tahammül sınırına erişmiştir.’’

3- Sosyal adaletin gelir eşitsizliğiyle karıştırılmaması gerekir, çünkü bu durum başarı ve sorumluluğun ödüllendirilmesini engeller.

4- Yeni iş alanları açılabilmesi için daha fazla girişimciliğe, daha esnek piyasa koşullarına ihtiyaç duyulmaktadır.

5- Devletin müdahaleci rolü minimum düzeye indirilecektir.

Blair'e göre bu belge, yeni kuşak merkez sol liderler için hazırlanmış bir ‘‘modern manifesto’’. ‘‘Avrupa'nın umutsuzca ihtiyaç duyduğu ekonomik dinamizm ile inançlarımızın çekirdeğini oluşturan sosyal adaletin uyumlu hale getirilmesi gerekir’’ diyor Blair.

Avrupa Birliği üyesi 15 ülkenin 13'ünde sosyal demokrat hükümetler iş başında bulunuyor. Blair-Schröder manifestosu ise diğer 11 hükümete yönelik bir niyet mektubu olarak görülüyor. Önümüzdeki yılın mart ayında Portekiz'de toplanacak özel AB zirvesinde gündeme gelecek reform tartışmasına şimdiden bir yön vermeye çalışıyor. Bu arada AB'nin yeniden yapılanmasındaki motor gücünün, Alman-Fransız ekseninden ansızın İngiliz-Alman eksenine kaydığı dikkat çekiyor.

Almanya'daki sol çevreler ise hop oturup hop kalkıyor. ‘‘Bu kağıt parçası sol fikirlerin satış sözleşmesidir’’ diye itiraz ediyorlar. Sosyal Demokrat Parti'nin önde gelen sol kanat üyelerinden Detlev von Larcher şöyle diyor: ‘‘Eğer bir kağıt parçasıyla parti politikalarını değiştirmeye kalkarlarsa büyük kavga kopacak demektir.’’

Sol çevrelerden yükselip basına yansıyan seslere bakılırsa bu manifesto Blair'in kesin zaferi anlamına geliyor. Çünkü kendi partisine, yani İşçi Partisi örgütüne kabul ettirmek için beş yıl uğraştığı esnek sol görüşlere Alman sosyal demokrasisinin damgasını da vurdurmayı başarıyor. Hem de Schröder'i ta Downing Street'e getirerek.

Almanya'daki sağ muhalefet özellikle bu unsura takılmış görünüyor. Hıristiyan Sosyal Birliği'nden yayınlanan bildiride, ‘‘Schröder Almanya'da olsa böyle bir kağıdın altına imza atamazdı. Yoldaşları engel olurdu’’ deniliyor.

Şu anda bilinmeyen bir nokta var: Acaba Blair ve Schröder, Fransız meslektaşları Lionel Jospin'i manifestoya davet mi etmediler; yoksa Jospin kendisi mi katılmak istemedi? Bazı Fransız gazetelerine göre Jospin, iki lider tarafından açıkta bırakıldı.

Jospin ise duruma hemen açıklık getirdi: Solu modernize eden hareketin içinde Fransa'ya yer olmadığını söyledi. ‘‘Biz farklıyız. Kendimize özgü bir şekilde, Fransız solunu temsil ediyoruz. Serbest piyasaya ve Atlantik aşırı ilişkilere daha az bağımlıyız. Başkalarının yoluna gitmek yerine, bırakın önce kendimiz olalım’’ dedi.

Şöyle ya da böyle, Fransa solun modern manifestosuna imza atmıyor. Ancak Jospin'in sık sık kullandığı şu deyiş, Blair-Schröder belgesine giriyor:

‘‘Biz piyasa toplumunu değil, piyasa ekonomisini destekliyoruz.’’

Yazarın Tüm Yazıları