Elçin’i İstanbul’da hukuk okuduğu dönemde tanıdım. Çalışkan, ülkesini seven, özellikle kadına yönelik şiddet ve tecavüz olaylarına duyarlı genç bir hukukçu olarak tanıdığım Elçin’le “KADIN ve ŞİDDET”i konuştuk.
Kendini “Adalet için savaşan bir kadın” olarak tanımlayan Elçin, doğduğu şehir Ankara’da görev yapmaktadır.
Genç bir kadın olarak seni günlük hayatta en çok endişelendiren nedir?
Aslında çok şey… Gündelik endişelerimi tanımlayacak nice söz sıralayabilirim. Kadın kimliğimin özgülediği bir gerçeklik belki bu ama düşününce; bir kız çocuk teyzesi, dünyaya gelmeyi bekleyen bir başka kız çocuğunun halası, kız kardeşimin ablası ve dahi annemin kızı olarak endişelenecek çok şey var. Sıradan ama gerçek; toplumsal yozlaşmanın, muhafazakârlaşmanın “kadını” sırf “kadın” olduğu için sokakta yürüyemez hale getirdiğini görüyoruz her geçen gün. Kaygıdan korkuya geçti çoktan birçoğumuzun yaşama dair tutundukları. Bende korkuyorum. En çok da dünyaya bir çocuk getirmekten korkuyorum. Zira sevdiklerini korumak, kendini korumaktan çok daha güç…
Sanırım yiyeceklerin kalorilerini ciddiye almıyorum. İkiz kardeşim Hanife, bu konuda çok istikrarlıdır. Verdiği kiloyu almaz, yürüyüşlerini aksatmaz. Tabii benimle de dalgasını geçer. Haksız mı? Kesinlikle hayır. Hak ediyorum çünkü.
Normal diyetlerden sıkıldığım için arada sağlıksız yöntemlere başvurmuyor değilim. Tabii bu tarz yöntemleri uygularken diyetisyenim Aysen Hanım’a danışmıyorum. Yaptıktan sonra paylaşıyorum ve her zaman güler yüzüyle bana “Ayşe, mucize bekleme.” diyor.
Bugün size sabrıyla, dürüstlüğüyle tanıdığım bu güzel insanı tanıtmak istedim.
Aysen Çolak Kimdir?
Ve nihayetinde aradığım hikâyeyi buldum. Necdet-Sema aşkı beni çok etkiledi, eminim sizler de çok seveceksiniz.
Biliyor musunuz bazen düşünüyorum da bu kadar güzel aşklar varken senaristler neden filmini yapmazlar.
Sessiz aşk olarak adlandırdığım bu hikâyeyi yazmam da bana yardımcı olan bu güzel aşkın meyvesi Ayşe Köksal’a çok teşekkür ediyorum.
………..
Bu öyle bir sorun ki, her birimiz tehdit altındayız. Seksi ve çekici bir vücuda sahip olmak için harcadığımız enerjiyi ve aldığımız önlemlerinin binde birini bu sorun için almadığımız takdirde “Seksi vücutları olan ama ne işe yaradığını bilmeyen insanlar” olarak hayatımıza devam edeceğiz.
Bu tehlikenin ismi ALZHEİMER…
Tehlike diyorum çünkü Dünya üzerinde 35.6 milyon Demans (bunama hastası) var, Türkiye’de ise 400 bini aşmış durumda. Ölüme neden olan hastalıklar arasında ise bazı ülkelerde 4, bazı ülkelerde 6. sırada yer alıyor. Yaşlılarda görülen bunama, durumların %60’ını oluşturuyor.
Recai Kutan’ı neden desteklediğimin muhasebesini yaptığımda ise Recai Bey’in bizlerle yaptığı toplantıda konuşmasının etkili olduğunu düşünüyorum.Sonraki süreçte bırakıp gitmenin doğru olmadığına inandığım için kaldım.
Gidenleri hatalı görsem de hiçbir zaman ihanet ettiklerini düşünmedim. Erbakan Hoca’nın aleyhinde yayın yapan medyayla iyi ilişkiler kurduklarında ne vatan haini olarak gördüm ne de Müslümanlıklarını sorguladım.
Zor geçen günlerdi. Gelenekçiler, Yenilikçileri ihanetle suçluyorlardı; Yenilikçiler de Gelenekçileri Türkiye’yi anlamamakla. Her iki taraftan da acımasız ithamların havada uçuştuğu günlerde ortamı yumuşatan Necmettin Erbakan’dı. % 2’lik seçim sonuçlarını dahi olgunlukla karşılayıp “Milletimiz bize oyunun zekâtını verdi.” esprisini yapabilecek kadar davasıyla barışık bir adamdı.
Anlam veremezdik Hoca’nın bu davranışlarına. Kızardık da kendi aramızda. Neden hiçbir tepki vermiyor diye sorgulardık. Onun bu yumuşak tavrını eleştirirdik.
Reyhan Arısoy Levent, Boğaziçi Üniversitesi Matematik Bölümü mezunu, 38 yaşında genç bir öğretmen. 17 yıl eğitim camiasında görev yapıyor. 2010 yılından beridir İzmir’in Karabağlar ilçesindeki Duğrallar İlkokulu’nda İngilizce öğretmenliği yapıyor.
Öğrencilerini çok seven ve onların iyi bir birey olması için gayret eden bu çalışkan öğretmeni, meslektaşlarından ayıran özelliği ise görme engelli olması.
İşte bu kadın büyük bir haksızlığa uğradı geçenlerde.
Engelinden dolayı yetersiz olduğu, derslerinin verimsiz geçtiği ve güvenlik zaafiyeti yaşandığı gerekçesiyle bazı veliler tarafından gizli kamera ile kayıt yapıyorlar. Bununla da kalmayıp görüntüleri sosyal medyada paylaşıyorlar.
Uzun zamandır millet olarak kendimize yeni tüketim çılgınlığı olarak “İNSAN”ı bulduk ve çok sevdik. Çünkü insan dediğimiz canlı duyguları olan bir varlık. Harcadığımızda sesi çıkıyor, üzülüyor, ölüyor ve bu da bizi heyecanlandırıyor.
Eski Roma’da genellikle savaş esirleri ve kölelerden oluşturulan, Romalı insanları eğlendirmek vs. amacıyla halkın seyirciliği refakatinde birbirleri ile dövüşmek zorunda kalan gladyatörler vardı. Hani bizler bunu “Tarihte ne kadar barbarlık varmış” diyerek hayretle izliyor ve okuyoruz. İşte bugün yaşananlar bu sahnelerin modernize olmuş halidir.
Bozulacak diye aklımızın çıktığı cep telefonlarımız kadar değer vermiyoruz insanların üzülmesine, kırılmasına hatta ölmesine.
Acilen bu tüketim çılgınlığına bir son vermeliyiz. Alışverişe çıktığımız yol arkadaşlarımızın bir gün bizi harcayabileceğine ihtimal vermiyoruz ama inanın tüketim malzemesini insan yaptığımız sürece sıra bir gün herkese gelecek.
Daha önce kardeşim arkadaşlarıyla gitmiş, anlata anlata bitiremedi. Biz de “Gidelim görelim.” dedik. Dedik ama öyle “Kafamıza esti, gidelim.” diyemiyorsunuz; randevu alacaksınız.
Biz de randevumuzu aldık ve üç arkadaş gittik. Kardeşim mekânı ve sahibini anlatınca yaşlı bir adamla karşılaşmayı umuyordum ama genç bir adamla karşılaştım. Hakan Günay; 38 yaşında, aslen Giresunlu ve İstanbul Bağcılar’da yaşayan enteresan bir vatandaş.
92 m