Paylaş
Fakat arkadaşımın girişimi benimkinden daha aklı başında oldu. Hedefi tutturdu ve salepi ona bir güzel içirdi. “Eee, iki çocuk annesi” deyip kendimce meşrulaştırmak istedim. Çünkü kendi aczimle baş başa kalıp , biten salep zafer ışıltısını arkadaşımın omuzlarına serpmek istedim. İki çocuk annesi arkadaşım capcanlı, bıcır bıcırdı.
Son günlerde duyularım herşeyi algılar ama bir tek kendimi algılayamaz olmuştu. Etrafımda olup bitenleri gümbür gümbür hissediyordum. Etrafımda olup bitenlerin hiçbirinin benimle ilgisi yoktu. Etrafımda olup bitenlerden miydi acaba, kendime bakacak halim yoktu yorgundum.
Akşam olmuştu ve eve dönüş zamanıydı. Vedalaşırken oğlumun yüzündeki ifade onun ne kadar duyarlı ve hassas bir çocuk olduğunu tam anlamıyla belli etmişti. Göz yaşı yoktu, haykırış yoktu. Sızlanmıyordu. Sadece mavi bakışları vardı. Sessiz, narin, derin ve hassas…
Durumu fark edince onu kucağıma alıp sımsıkı sarıldım. Yürümeye başladım. "Keşke bir odun olsaydın" diyerek mırıldandım." Keşke seni bu kadar hassas yetiştirmeseydim. Canavar gibi bir şey olsaydın mesela… Ben de derinliğinde boğulmasaydım".
Henüz 6 aylık bir bebekken tanışmıştım onun bu bakışlarıyla. Nasıl bir şey olduğunu çocuğunuzun aynı bakışlarıyla karşılaştıysanız bilirsiniz. Size dünyanın tam orta yerinde bir toz taneciğinden daha küçük olduğunuzu ve rüzgarın önündeki kuru bir yaprak gibi savrulduğunuzu hissettirir. İkinci tesiri ise aslan kesilip dünyadaki bütün kötülükleri yok etme arzusu doğurmasıdır ki, nadir ama etkisi güçlüdür…
Aradan günler geçmişti. Evin içinde oyundan oyuna koşan bir çocuk, tıpkı evimi olduğu gibi içimi de neşeyle doldurmuştu. Çalan telefondaydı arkadaşım. Sesi yine cıvıl cıvıldı. Aklı oğlumda kalmış. "Çok hassas, çok derin. Vedalaşırken attığı bakışlardan çok etkilendim" dedi. Aslında sıradan bir vedalaşmaydı. Gün aşırı karşılaşıyorduk. Mesele oğlumun ince gönlüydü…
Anlatmaya başladım: "Keşke onu bir canavar gibi yetiştirseydim. Vur, kır, parçala, kendinden başkasını önemseme, ez gitsin. Öyle bir haklılık duygusu geliştir ki herkesin canına oku deseydim. Ama bu mümkün değil. O doğuştan gelen bir şekilde çok duyarlı. Yaşadıkları ona bunu öğretti. Hani halimi beğenmemiştin ya arkadaşım, onca dert keder benim değildi. Odun değilim ki yaşanan bunca acıya duyarsız kalayım. Aslında boşuna mırıldandım çocuğumun kulağına; keşke bir odun olsaydın diyerek… Dünyanın tam orta yerinde küçücük bir toz tanesi gibi çaresiz, rüzgarın önündeki kuru bir yaprak gibi zayıf görünüyordum belki… Ama o aslan var ya o aslan… Her annenin yüreğindeki o aslan. Pür dikkat izliyor olup biteni. Gerektiğinde gerekeni yapacağından çok emin."
İki evlat yetiştirmiş olan arkadaşım yanıt verdi: "İşte benim de söylemek istediğim buydu dedi arkadaşım. Aslanlar gibi bir delikanlı yetiştiriyorsun, haberin yok."
Meşakkatli, kısa vadede anlamsız gibi duran ama uzun vadede yüzümü ağartacak bir yolculuğa çıkmışım, haberim yok. Göz yaşı yoktu, haykırış yoktu. Sızlanmıyorduk. Sadece oğlumun mavi bakışları vardı. Sessiz, narin, derin ve hassas…
www.aylinanne.com
https://twitter.com/AylinAnne
Paylaş