Dostluk başka yazı başka!

GAZETECİLİĞİN en zor yanlarından biri nedir, biliyor musunuz? Dost geçinen bazı kişilerin, kraldan çok kralcı olması...

İsterler ki, kralları için hep iyi yazılsın, zülfü-yare dokunulmasın.

Dert yanarlar, ricada bulunurlar. Her defasında da avuçlarını yalarlar. En azından bizim cenahta, bu böyle.

Hatırlatalım, dost geçinen kişilerin, bu tür isteklerde bulunmaması gerekir.

Çünkü ayıptır. Ayıp ötesidir. Nihayetinde, gazeteci haberini en doğru şekilde yazacak, yorumunu en iyi bir şekilde yapacak. Bunun başka izahı var mı?

Hatır ya da başka bir şey uğruna, değişik varyasyonlara girenlere, gazeteci demek, mümkün mü?

Bir gazeteci, yazmıyorsa ya da yazamıyorsa, bıraksın bu işi.

Aslında olay çok basit. Yakınlarımıza aynen şu örneği veriyoruz:

Benim, Cinnah Caddesi üzerinde elma ya da portakal tezgahım yok. Her hangi bir şey almıyorum, satmıyorum. Komisyonculuk da yapmıyorum. Tek işim, gazetecilik!

Rakamlarla değil, harflerle para kazanıyorum!

Yazmayacağım da ne yapacağım!

O zaman... Şahsıma, mesleğime, camiaya, okura, okumayana, bilumum herkese, daha saygılı davranılması gerekmiyor mu?

Lütfen... Sadece saygı!

İnsan üzülüyor. İşin hem komik, hem de vahim tarafı, kendileri için değil, başkaları için istiyorlar. Tuhaf. Değişik bir tercih.

Ama bizim de tercihimiz ortada. Arkadaşlık hatırına kalem oynatmıyoruz.

En çok neye kızıyoruz, biliyor musunuz?

Belirli bir çizgide olunması gerektiğini savunan bazı kişilerin, yoldan iyice çıkmaları, sağa sola sapmaları.

Yamuk işler yapmaları!

PARA VE BAŞARI

YaklaŞIk 6 ay önceydi. Hikmet Karaman ile sohbet ediyorduk. Karaman, önündeki dosyayı açtı, onlarca kupür gösterdi. Sonra da bunlardan birini işaret etti ve başladı anlatmaya:

"İşte bu, La Liga’dan bir maçın, futbolcu tablosu. Her bir oyuncuyu, ayrı ayrı değerlendirdim. Tabii çok sayıda maç izledim. İspanya’dan futbolcu transfer edeceğim zaman, hiç zorluk çekmeyeceğim..."

Karaman, daha sonra elindeki kupürü bıraktı, daha değişik veriler gösterdi. Her biri ayrı ülkelerin, ayrı ligleri idi. Oradaki futbolcuları da bizzat izlemiş ve yine not vermişti.

Yani gitmiş, görmüş, beğenmişti. İşini, uyduruk menajerlere bırakmamıştı. Hazırlanan o dandik kasetlere rağbet etmemişti.

Doğrusu da, bu değil miydi zaten.

Sorumluluk duyarsanız, başarıya ulaşırsınız.

Olaya bir de tersten yaklaşalım. Allah daha da artırsın, süper ligde görev yapan teknik adamlar, imzaladıkları sözleşme karşılığında, yüz binlerce Euro ya da doları cebe indiriyorlar.

Gözümüz yok. Bilgi, birikim ve emeklerinin karşılığını alıyorlar.

Ama şu da var. Teknik adamlarımızın bazıları, kendilerini geliştirmek için hiçbir şey yapmıyor. Basit bir örnek verelim. Dünya ya da Avrupa Şampiyonası gibi önemli bir organizasyon olduğu zaman, önemli bölümü yerinden kımıldamıyor, maçları sıcacık yuvalarından izliyorlar.

Oysa fazla değil, aldığının minnacık bir bölümünü, o şampiyona için ayırsa, bilgisi ve görgüsü artacak, daha da deneyim kazanacak. Başarıya daha kolay ulaşacak.

Öyle olmuyor işte.

Tabii lafımız, sadece üst düzey görev yapan teknik adamlar için. Diğerleri zaten, maalesef karınlarını zor doyuruyor.

Hakem camiası için de örnek verebiliriz. Ekrana çıkan ve inanılmaz paralar kazanan zat-ı muhteremlerden bazıları, değil hakem seminerlerine gitmek, maçlara bile gitmiyor.

Ayıp.

Diyeceğim şu ki, eğiten kişilerin, önce kendilerini eğitmesi gerekiyor.

Cavcav yanlış yapıyor

Önce şunu belirtelim. İlhan Cavcav, sadece Gençlerbirliği’nin değil, Türk futbolunun en önemli isimlerinden biridir.

Yaptığı hizmetler unutulmaz.

Ancak şu da var: Bazen hırsının, öfkesinin kurbanı oluyor.

Bakın işte, Gençlerbirliği’ne yıllarını veren 7 üyenin, kulüpten ihracını istiyor.

Sebep? Bu üyeler, kulübü küçük düşürücü beyan ve davranışlarda bulunuyormuş.

Geçiniz. Asıl sebep şu: Bu üyeler, muhalefetin önde gelen isimleri. 6 ay önce yapılan seçimi kaybeden ve bunun üzerine kongrenin iptali için mahkemeye giden kişiler. Mahkeme ne zaman? 14 Aralık’ta.

Peki, kulüp disiplin kurulu, bu üyeler için ne zaman karar verecek? 12 Aralık’ta. Yani, mahkemeden 2 gün önce.

Görünen köy kılavuz istemez. Bu 7 üye, büyük olasılıkla kulüp üyeliğinden atılacak.

Mahkeme, 6 ay önceki seçimi iptal ederse, bu 7 üye ortada kalacak! Tüzük gereği hiç biri, yeni yapılacak seçime giremeyecek.

İlhan ağabey ve arkadaşları da rahat edecek.

Ne güzel!

Türk usulü demokrasi, bu olsa gerek.

ANKARA’DA EN SON YALAN NEDİR?

Ankaraspor’un önümüzdeki sezon her maçını

30 bin kişi önünde oynayacağı...
Yazarın Tüm Yazıları