Paylaş
Turgut Özal direksiyonda, eşi Semra Özal ile birlikte yeni yapılan ikinci köprüden geçiyor:
“Haydi bir kaset koy da şöyle bir neşelenelim Semra Hanım.”
Turgut Bey’in otomobil sevdası hep bilinir.
15 AĞUSTOS 1989
15 Ağustos 1989 tarihli Hürriyet’in birinci sayfasındaki haber de bununla ilgili:
“Sade vatandaş olsa yanmıştı.”
Özal, her fırsatta direksiyona geçiyor, peşindeki gazetecileri de atlatıyordu.
RALLİCİDEN YARIŞ TEKLİFİ
O hafta orduevinden çıkıp, Harbiye’den Nişantaşı’na, oradan da Gayrettepe ve Levent’e geçip Okmeydanı’na şimşek gibi gitmişti. Sürati saatte 200 kilometreyi buluyordu.
Haberde Özal’ın yaptığı trafik hataları şöyle sıralanıyordu:
“Hatalı solladı, şerit ihlal etti, kırmızı ışıkta geçti, kurallara hiç uymadı...”
Bütün bu kural ihlalleri alt alta yazılınca ortaya bir trafik ceza puanı çıktı. Buna göre Özal ehliyetini iki kez kaptırıyordu.
Dönemin hızlı rallicilerinden Emre Yerlici’den alınan görüş de vardı haberde:
“Gelsin benimle yarışsın. Ben bile şehirde bu kadar hızlı gitmiyorum.”
4 HAZİRAN 1975
CÜNEYT ARKIN’I SETTE VURDULAR
CÜNEYT Arkın, İstanbul İçerenköy’de “Deli Yusuf” adlı filmi çekiyordu.
3 Haziran 1975 günü sabah sete gitti. Henüz çekimler başlamamıştı.
Film çekimi nedeniyle yüzlerce kişi setin kurulduğu Ecevit Mahallesi’ne akın etmişti.
Arkın çekim için hazırlık yaparken bir el silah sesi duyuldu.
İlk önce kimse ne olduğunu anlamadı. Cüneyt Arkın’ın “Vuruldum” demesi üzerine ortalık karıştı.
Yeşilçam’da zaman zaman set işçiliği yapan “Sarı Hasan” lakaplı Hasan Baykara koşarak plakası bezle kapatılmış bir otomobile binerek kaçtı.
Arkın da hemen Haydarpaşa Numune Hastanesi’ne kaldırıldı.
7 HAZİRAN 1975
Kurşun ünlü sanatçının bacağına isabet etmişti.
Daha sonra görgü tanıkları, ilk merminin ardından Sarı Hasan’ın birkaç el daha ateş etmeye çalıştığını, ancak silahının tutukluk yaptığını anlattı.
Sarı Hasan 3 gün sonra, Arnavutköy’de saklandığı kulüpte yakalandı.
İlk ifadesinde Cüneyt Arkın’dan iş istemeye gittiğini, ünlü yıldızın kendisini “terslediğini ve hakaret ettiğini” hatta “tekme attığını” öne sürdü.
Arkın ise olay günü verdiği ifadesinde Sarı Hasan diye birini tanımadığını söylüyordu.
Polisin görüşü, olayın bir azmettiricisi olduğu yönündeydi.
Ancak bu hiçbir zaman aydınlatılamadı.
TAM ANLAMIYLA BİR AŞK MAHKUMU
DÖNEMİN ünlü opera sanatçısı tenor James Pease’in 17 yaşındaki kızı Marty, 23 yaşındaki Leonard Myers ile sevgiliydi.
Ancak kızın babası bu ilişkiyi onaylamıyor, hatta şiddetle karşı çıkıyordu. Bugüne kadar örneğini sıkça duyduğumuz bir ailelerin onaylamadığı “imkansız aşk” hikayesi.
Ancak olay bundan sonra biraz sıra dışı bir hale bürünüyor.
20 KASIM 1966
Baba Pease’in başvurusu üzerine mahkeme genç kıza, Myers ile arkadaşlık etmemesi “tavsiyesinde” bulundu. Tabii aşıklar bu tavsiyeyi iplemedi. Londra’daki davanın yargıcı Pennycuick ise Kasım 1966’da “aşk tarihine” geçecek ilginç bir karar aldı. Haberden okuyoruz:
SUÇ: AŞIK KALMAKTA ISRAR
“Yargıç dün Marty Pease’i âşık olduğu ve ikaza rağmen âşık kalmakta ısrar ettiği için 15 gün hapse mahkûm etmiştir.”
Hakim kızın “kendi iyiliği için” bu kararı aldığını vurguluyordu.
Endişe edilen, genç kızın “kötü şeyler yapması ihtimaliydi.”
Bu karar üzerine polisler genç kızı tutukladı, sevgilisi ise sırra kadem bastı.
Bu ilişkinin akıbetini sayfalarda bulamadım.
Ama baba Pease bu karardan 5 ay sonra “kalp krizinden” hayatını kaybetti.
Marty Pease de tarihin ilk ve tek “aşk mahkumuydu.”
Paylaş