Aile huzuru her şey
Londra’da en çok şehrin mahalle kültürünü ve eşi Dikran Masis ve oğlu Teo ile parklarda yürüyüş yapmayı sevdiğini belirten Yasemin Masis, pandemi dönemini evde, pandemi şartlarını hafifletecek aktivitelerle geçirdiklerini söyledi:
“Şuna inanıyorum ki, normal zamanda ev huzuru olan aileler her şart altında mutlu olmayı ve pandeminin şartlarını hafifletmeyi becerecektir.
Bizler zaten ev hayatını seven, evde huzur bulan, kendi yuvamızda zaman geçirmekten hoşlanan bir aileyiz.
Ev hayatına düşkün bir aile olduğumuz için pandemi zor geçse de kendimizi eve kapanmış gibi hissetmedik.
Sıkça hep beraber yemek yaptık, satranç oynadık, ev civarındaki parklarda yürüyüş yaptık. Kısacası kendine yetebilen bir aileyiz. Tek özlemimiz aile büyüklerimiz ve Türkiye oldu.”
Nazar boncuğu
İsviçreli Chopard markasının sahibi Caroline Scheufele ile görkemli “James Bond No Time To Die” filminin galası sonrası markanın ünlü Mayfair bölgesindeki mağazasında bir araya geldik.
Chopard’ın tasarımcıları, filmdeki Bond kızlarından ajan Paloma karakterini canlandıran Ana de Armas’ın taktığı “Green Carpet” koleksiyonu mücevherlerine ek olarak “Golden Hearts 007” isimli de bir koleksiyon hazırlamış.
Tam bir beyazperde tutkunu olduğunu öğrendiğim Caroline Scheufele’nin gözlerinden bu işbirliğinin heyecanı ve mutluluğunu okumak mümkündü. Bodrum, Monaco ve Moskova seyahatleri sonrası Londra’ya geldiğini söyleyen Scheufele “Pandeminin yavaşlamasıyla seyahatlerin artması mutluluk verici” dedi.
Caroline Scheufele, tüm koşuşturmasına rağmen kolundaki birçok bilekliği yanında götürmeyi ve takmayı ihmal etmediğini söyledi. Scheufele, nazar boncukluklu bilekliğini hiç çıkarmadığını ve nazara inandığını söyledi.
İlham veren Türkiye
Tarihi mekan
Vizyon tarihi pandemi sebebiyle daha önce dört defa ertelenen “James Bond: No Time To Die” filminin galası, Royal Albert Hall’de yapıldı.
1867’de inşa edilen 5 bin kişi kapasiteli tarihi binanın İngiliz bayrağı renklerinde ışıklandırması dikkat çekiciydi. Kırmızı halı geçişinin düzenlendiği tören alanının girişinde salonu dolduracak binlerce misafir yağmura rağmen uzun kuyruklar oluşturdu.
Girişte herkesin Covid-19 testi sonuç belgesi ibraz ettiği gösterim için etkinlik alanının etrafındaki tüm caddeler trafiğe kapatıldı. Filmin oyuncuları dışında Hollywood dünyasından birçok ünlü ismin katıldığı törenin gözdesi ise hiç şüphesiz etkinliği taçlandıran İngiliz kraliyet ailesi mensupları oldu.
Kültürel misyon
Tam bir Kapalıçarşı tutkunu olduğunu gözlemlediğim Fatoş Altınbaş, geçtiğimiz yıllarda çıkardığı “Kapalıçarşı’nın Taşları” kitabının yansıması olan yerel taşlarla tasarlanan koleksiyonları Londra’ya taşıyarak Türk kültürüne ait yerel motifleri yabancılarla buluşturmuş. Hem de pandemiye rağmen.
Antropoloji dalındaki doktora eğitimini Kapalıçarşı’daki mücevher ustalığı üzerine tez yazarak tamamladığını öğrendiğim Altınbaş, şöyle dedi:
“Türk kültürünün yansıması olan tasarımları Londra’da sunmanın manevi değeri hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Bayrağımızdan ve mimari kültürümüzden ilham alan mücevherlerin İngilizler ve Londra’yı ziyaret eden turistler tarafından ilgi görmesi gurur verici. Kapalıçarşı ustalarının yüzyıllara dayanan emeğini ve onların mücevher dünyasına katkılarını anlatmak ise başlı başına benim için bir misyon.”
Bu sefer olmadı
TÜRK PRATİKLİĞİ
Londra ziyaretlerimde klasik siyah İngiliz taksilerinin üzerinde ve meşhur Picadilly meydanındaki billboard’larda Getir’in reklamını görünce, Londra gibi zor bir pazardaki bu girişimin hikayesini merak ettim.
Yurtdışındaki ilk açılımlarını İngiltere ile yapan markanın veliahtlarından Getir’in ülke müdürü Turancan Salur ile Londra’daki depolarının birinde bir araya geldik.
Pandeminin tam ortasında İngiltere açılımını gerçekleştiren marka, yüzde yüz Türk sermayeli bir teknoloji firması olarak 8 ay gibi kısa bir sürede ülke genelinde 63 depoya ulaşmış. Kendi teknolojisini üreten İngilizlere 10 dakika gibi kısa bir sürede mutfak alışverişi sunmanın büyük bir inovasyon olduğunu belirten Salur “Burada sunduğumuz teknolojinin içinde sadece kodlar değil, Türk iş kültüründe yer alan, Türk misafirperverliği ve hizmetinin mükemmelliğini sağlayan hız ve pratikliğin ciddi yansımaları var” dedi.
TELAFFUZDA SORUN YOK
Prens William ve eşi Kate’in yaşadığı Kensington Sarayı’ndan ilk siparişi aldıklarını söyleyen Turancan Salur “Büyük bir ihtimal sarayda çalışan yardımcılar bizden sipariş verdiler ve böylece Türkçe isminden taviz vermediğimiz o meşhur mor paketler İngiliz kraliyet saraylarından birine de girmiş oldu” diye konuştu.
Pandemi durduramadı
Hollywood yıldızlarının sponsoru olan, Avrupa jet-setinin favori mücevherlerini tasarlayan Fawaz Gruosi, sektöre verdiği kısa bir aradan sonra Mayfair’deki yeni mağazasıyla yine gündemde.
Yarı Lübnan yarı İtalyan asıllı olan tasarımcı, hayatını tek kelimeyle gençlik yıllarından itibaren mücevhere adamış.
Çırak olarak girdiği sektöre utangaç bir insan olarak başladığını söyleyen tasarımcıya göre girişimci ruh ve kişisel ilişki ağı başarının sırlarından.
Yıllar içinde birçok mücevher markasının sektöründeki yükselişini sağlayan Fawaz Gruosi, mücevher endüstrisinin kurallarını ve tasarım trendlerini belirleyen bir “kral” olarak adlandırılıyor.
Pandemi başlangıcında Londra’da kendi markasıyla mağaza açan Gruoisi’yi açıkçası yüzyılın salgını bile durduramamış.
Pandemi döneminde yeni tasarımlarını beğeniye sunan Fawaz Gruosi, hem Birleşik Krallık’ta hem de dünya genelinde yepyeni tanıtımlara hazırlanıyor.
Arda Sayıner - Amar Anand - Sanjay Anand - Uğur Talayhan
Şehrin en ünlüsü
Madhu’s restoranlarının sahibi Sanjay Anand ve markanın yeni jenerasyon olarak başına geçen oğlu Arjun Anand ile Londra’da bir araya geldim.
Bizi tanıştıran ise bu ünlü markayı Türkiye’ye yatırım yapmaya ikna eden Accor Otelleri Türkiye Lüks Markalar Direktörü ve Swissotel The Bosphorus’un Genel Müdürü, deneyimli turizmci Uğur Talayhan oldu. Madhu’s Londra’da 5 farklı üst segment lokasyonda geleneksel Hint yemekleri sunuyor. Özellikle ünlü Mayfair bölgesindeki restoranları görkemli iç mimarisiyle dikkat çekiyor.
Benim en çok etkilendiğim ise Londra’nın 45 dakika dışındaki Grove isimli golf otelinde açtıkları mekan oldu. Böylesine tarihi bir otelde markanın kurucusu Sanjay Anand’ın dedesinin geleneksel tariflerini tatmak oldukça keyif vericiydi.
Özellikle karnabahar dondurmasını çok yaratıcı buldum.
Zaman tüneli
Geçtiğimiz gün iletişim dünyasının renkli isimlerinden Arzu Demirer’den harika bir haber öğrendim. Geçtiğimiz gün iletişim dünyasının renkli isimlerinden Arzu Demirer’den harika bir haber öğrendim.
Antalya’daki 28. Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali’nin açılışı, Türk operasının büyük ustası, ünlü besteci Okan Demiriş’e ait “4. Murat Operası”yla başlayacakmış. Oldum olası Aspendos’u dünyanın en prestijli opera mekanlarından biri olarak gördüm ve yabancı dostlarıma burayı geçmiş ile modern dünyayı bağlayan bir zaman tüneli olarak anlattım. İtalyan operalarının sergilendiği Avrupa’daki o gösterişli salonlar belki Türkiye’de yok ama binlerce yıllık tarihle bezenmiş antik tiyatrolar bence bu işin ruhuna çok daha uygun ve etkileyici.İçinde Ortadoğu’nun en büyük opera salonunun yer alacağı AKM’nin açılışına sayılı günler kala ülkemizdeki opera gündeminin tekrar hareketlenmesi ise ayrıca sevinç verici.
Tarihten notalarSultan 4. Murat Han’ın yaşamı, annesi Kösem Sultan ile ilişkileri ve dönemsel olaylardan esinlenilen konusu ile Türk opera repertuvarında önemli bir yere sahip olan “4. Murat Operası”, sıra dışı müzikleri, görkemli dekor ve kostümleri ile 4 Eylül Cumartesi akşamı saat 21.00’de Antalya Devlet Opera ve Balesi tarafından Aspendos Tiyatrosu’nda sahnelenecek.