Paylaş
*
Her şeyi yeni deneyimlemekten yorgun insanlara dönüştük bu arada biz de!
Yeni bir oyun çıkarıyor firmanın biri dünyanın bir ucunda, 250 milyon insan indiriyor dünya çapında. Sonra bir bakıyorsun ki İstanbul’da bir okul bahçesinde, bütün çocuklar aynı anda, aynı şekilde dans ediyorlar. Merak edip soruyorsun, meğer Fortnite dansıymış bebişlerin robot gibi aynı şekilde fıkırdamasının sebebi. Aslında bir savaş oyunu, oyundaki karakterlerin özelliği bir dans bu. Çeşitli vesilelerle bir araya geldiğimiz bütün ebeveynler, pek de anlamadıkları online oyun mevzularını konuşuyorlar bıdır bıdır.
Zararlı mı? Zararsız mı? Yasaklamak mı iyi? Çağı yakalamak mı yoksa bebelerin ekran haşır neşirliği? Çocukların evde duvardan duvara sekme suretiyle, yüz otuz desibel şiddetinde oyun oynaması mı? Yoksa kulağına kulaklığı takıp kendi başlarına sessizce takılmaları mı?
Yorgun argın eve gelmiş, evde huzur arayan birçok ebeveynin (b) şıkkını seçtiği anlar çok. Bu tür oyunların küçük bünyelere verdiği zararı anlayansa pek yok.
*
Yeni bir şarkı çıkarıyor oğlanın biri, Youtube’a yüklüyor. Zaten bir dünya takipçisi var ama kimse beklemiyor bunu. Türkiye tarihinin en hızla yükselen şarkısı oluyor.
Videoyu izlesen; anca fena değil, müzik desen çok da şey değil, e çocuk şarkıcı da değil! Hatta bunu kendisi de söylüyor, baştan diyor ki ‘Ben şarkıcı değilim!’. Canı istemiş yapmış, kime ne?
Bu durumu beğensen mi, eleştirsen mi bilemiyorsun. Yani, yeni bir deneyim bu da. Helal olsun demek istiyorsun bir taraftan, tam yüz on bir milyon insan izlemiş videoyu. Bir taraftan da bu işe gönlünü vermiş, yıllarca emeğini sahnelere dökmüş, bu işten ekmek yiyen insanlar var. Yüzlerce şarkı yapmış, gece gündüz stüdyolardan çıkmamış, albümlere hayatını adamış, kliplerde oynamış. Yüz on bir milyonu bırak, on bir milyonu geç, bir milyon izlenme yakalasa mutluluktan aklını oynatacak.
İzleyici olarak biz zaten algılayamıyoruz, kim bu yüz on bir milyon izleyici? Mesleği müzik olan hiç anlayamıyor, yüz on bir milyon izlenecek, dinlenecek bir şarkı çıkarmak için ne yapmak lazım acaba?
*
Sinema sektöründe de bir ilk yaşanıyor ve herkes yine, her zaman olduğu gibi sadece şaşırıyor. Vizyondaki bir film, hala vizyondayken, paralı bir online platformda yayınlanıveriyor!
Netflix, zaten yeni bir dizinin tüm sezonunu bir gecede yayınlayarak dizi severlerin bünyelerini alt üst etmişti. Buldumcuk olan ve pazar gecesi arka arkaya beş bölüm izleyip yatan beyaz yakalı kardeşlerin pazartesi performansları iyice düşmüştü.
Şimdi de cuma akşamı para verip gittiğin filmi cumartesi evde bulunca, milletin kafa allak bullak oldu.
‘Arkadaş bu film hala sinemalarda oynamıyor mu? Ne biçim iş bu?’ şeklinde aklı karışan var.
‘E, hem filme hem Netflix’e para mı vereceğiz? Hayatta gitmem bir daha sinemaya!’ diye tepki gösteren var.
‘Film sinemada izlenir, gidip filmimi izlerim, sonra evimde bir daha izlerim beğendiysem, ne güzel oldu’ şeklinde takdir eden var.
‘Daha geçen hafta izledim, neden verdim bu parayı sinemaya neden!’ diye haykıran var.
Yani, mevzuyu çok olumlu bulan da kendini dolandırılmış hisseden de mevcut.
*
Netflix tabi ki herkesin evinde yok, bütün sinema izleyicisini kesecek bir durum olamaz bu.
Netflix gibi bir platform için bu çok doğru bir hareket bir yandan. Adını duyurmasına bir katkı, vizyondaki bir filmi satın alıp gösterebilmesi bir büyük etki. Dünyadaki egemenliğini memlekette yayması için bir reklam.
Sinemacı için ne demek olduğunu önümüzdeki haftalarda göreceğiz. Hala yüzlerce salonda oynayan Organize İşler: Sazan Sarmalı filminin gişesini nasıl etkileyecek acaba? Bakıp göreceğiz artık.
*
Genelde ‘olmuşa konuşmaktır’ bizim medya işlerinin tamamı. ‘Geleceği görüyorum, ben kesinlikle biliyorum’ diyen kendine bile yalan söyler, çoğunlukla yanılır. Kırk yılda bir söyledikleri çıkınca gururlanır, medya dünyasının ‘bir bileni, dahi çocuğu’ haline gelir.
Çoğunlukla ‘Neden tuttu o dizi biliyor musun?’ ya da ‘O film neden olmadı biliyor musun?’ şeklinde gelişir sektörün derin muhabbetleri. Herkes olmuşa konuşur.
Arada bir kimseyi dinlemeyen biri çıkar, bir şey yapar, haydi bu sefer onun üstüne konuşur herkes.
‘Bilirim’ diyen aslında pek bilmez. Her şeyi bilse her dizisi tutar, her filmini milyonlar izler, her şarkısı dillerde dolanır, her videosu viral olur. Milyar dolarlar kazanır, bu muhabbetlere girmez, zümrütten kulelerde oturur, bizim gibi sıradan insanların yanına inmez.
*
Zaten her gün yeni bir şey görüyoruz, zoruna uyum sağlıyoruz, aklımız çok karışık.
Bu cesur hareketin sinema için, sinemacı için, izleyici için, gelecekte vizyona girecek filmler için ne ifade edeceğini hep birlikte göreceğiz. Bir yeniliktir, bilip bilmeden üstüne konuşacağız.
Adı üstünde, Organize İşler bunlar!
*
Not: Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @anlatanadam
Paylaş