O kadar ruhum acıyor. Futbolcular da bizlerden daha az insan değiller, onların da içlerinin çok acıdığı belli. Yine de çıkıp oynayacak gücü buldular. Bu yüzden affınıza sığınarak her zamanki gibi bir maç yazısı yazamayacağım, baştan belirteyim.
DÜŞÜK VİTESTE SAVRUK BAŞLADI
BEŞİKTAŞ yense de berabere kalsa da, iyi de oynasa kötü de oynasa hep yüksek tempoda oynuyor, en azından oynamaya çalışıyordu. Kasımpaşa karşısında böyle olmadı. Beşiktaş ilk 45’te yapabileceği en yüksek temponun yarısına bile çıkamadı. Bursa maçının 2. yarısında galibiyeti getiren orta sahası kanatsız baklava 4-4-2 ile başladı ancak Quaresma’yı oyun profiline uygun şekilde kanada çekmesiyle 4-3-3’e döndü. Asıl sorun ise her ikisini de net şekilde yerleşip oynayamaması, sahaya karmakarışık şekilde yayılmasıydı. Bu karmaşa temponun düşük kalmasının ve set oyununda etkili olamamasının ana nedeniydi.
KEMAL ÖZDEŞ’E TEBRiKLER
İşin aslı yıllardır bir nevi futboldaki yeni kurallar ve uygulamalar için “test sürüşü” niteliğinde olan bu turnuvada bence çok gerekli ve büyük bir devrim yaşanıyor: Video hakem devrimi!
Yarı finaldeki Kashima Antlers-Atletico Kassai maçının 31. dakikasında dünyanın en iyi hakemlerinden Viktor Kassai isabetli kararı vermekte tereddüt ettiği pozisyonu video hakem sistemi sayesinde yeniden izledi ve bu sayede doğru kararı vererek penaltı noktasını gösterdi. Haklı kazandığı penaltıyı gole çeviren Kashima Antlers avantajını geliştirip bu turnuvada finale çıkan ilk Asya ekibi olmayı başardı.
TEKİN’İ TENZİH EDERİM
“VİDEO hakem uygulaması futbolun ruhuna, otantikliğine ters düşer” tezini savunan Metin Tekin, Irmak Kazuk gibi temiz spor insanlarına ve onlara benzer düşünen milyonlarca futbolseverin fikirlerine saygım sonsuz. Ancak futbolun bu kadar aşırı endüstrileştiği ve bu endüstriyel karmaşadan Platini, Blatter gibi iktidarı ele geçirince en kötü niyetlerle faydalananlara karşı ben büyük ve radikal bir video hakem sistemi savunucusuyum.
Ancak ilk 45’te golü bulamadığı gibi ilk tehlikeli pozisyon da Bursa kontrasında geldi. Bunun sebebi Beşiktaş’ın bu sezon Quaresma dışında takıma istikrarlı katkı veren ikinci bir kanat forveti olmaması. Aboubakar kanattayken daha ilk 20 dakikada 4 kritik top kaybı yaparak ürettiğinden çok hücum tüketti. Olcay da diğer kanatta hep hatalı tercihler yapınca Şenol Güneş sadece onu değil komple oyunu da değiştiren bir değişiklik yaptı.
Topa bu kadar sahip olabilecek gücün ve hücumu çok iyi yapan iki kanat bekin varken açıkların verimsizse ne yaparsın? Bekleri daha öne çıkarıp ortaya derinlik katmak adına bir derin oyun kurucu sokarsın. Güneş de Olcay’ı çıkarıp, Tolgay’ı alarak bunu yaptı ve son yıllarda Juventus’la özdeşleşen baklava biçimli açıksız 4-4-2’ye döndü.
Q7 NEREDE OLUR?
Evet, Cenk sık sık sol çizgiye açıldı ancak diğer hücum kanadında simetrik olarak bek Gökhan Gönül dışında 2. bir kanat oyuncusu yoktu.
“Bu da soru mu Ali Ece, tabii ki Fatih Tekke ve Gökdeniz Karadeniz!” dediğinizi duyuyorum. Peki, bu altyapıdan çıkan son iki gerçek yıldızı yetiştiren kimdir? Artık onun adını unutmanıza imkân yok: İlk kez katıldığı UEFA Avrupa Ligi’nde geçen sezonun yarı finalisti Villarreal’in olduğu gruptan Osmanlıspor’u lider olarak çıkartan Mustafa Reşit Akçay. Avrupa Ligi’nde başında olduğu takımların oynadığı 24 maçta 17 galibiyet, 5 beraberlik aldıran, Trabzon altyapısında ‘Deli Mustafa’ lakabıyla tanınan bilge adam.
AJAX’TA EĞiTiM ALDI
1990’ların ortasında “Madem altyapıda büyük hedeflerim var, o zaman dönemin en iyi altyapısında eğitim almam gerek” diyerek sattığı arabasının parasıyla Ajax’a eğitim almaya giden Mustafa Reşit Akçay. Van Gaal yönetiminde %90’ı altyapıdan yetişmiş oyuncularla iki yıl üst üste Şampiyonlar Ligi finali oynayan Ajax’ın ilk büyük altyapı devriminin başarılarını yaşamaya başladığı 1970’lerde de bir başka Türk altyapı efsanesi Serpil Hamdi Tüzün, eldeki avuçtakinin tamamını Ajax’ta eğitim almaya yatırmıştı.
O Cruyff’lu, Neeskens’li Ajax, sezon sonunda dönemin Şampiyonlar Ligi olan Şampiyon Kulüpler Kupası finalinde Juventus’u yenince A takımın patronu Kovacs günlerce Serpil Hamdi Tüzün’ü aramış durmuş. Çünkü Kovacs finali kazandıran taktiklerinde Tüzün’ün yarı final aşamasında Juventus’u incelediği rapordan çok faydalanmış.
Kovacs sonunda Tüzün’ü bulup ona hak ettiği parayı verince, Serpil hoca çok şaşırmış. “Benim üstüne daha para vermem gerekiyor” diye itiraz etmiş. Kovacs ısrar edince de o parayla güzel bir daktilo alıp ‘Türk futbolunda bir özkaynak-altyapı devrimi nasıl yapılır, yapılmalı’yı yazmaya başlamış.
Gerisi herkesin malumu, önce Metin-Ali-Feyyaz-Sergen’ler sonra da Genç Milli Takımımızın Fowler’lı İngiltere’ye kök söktürdüğü altın yıllar…
Kuralları hiç yorumlamadan ezbere uygulayan, et ve kemikten değil de çelik ve demirdenmişçesine makine gibi maç yöneten... Bekçi Murtaza da kuralları sert ve ezbere uygulama konusunda babasını bile tanımazdı. Thomson da öyle yaptı: Beck’in ayağı rakibine takılmadan önce rakibinin Beck’e yaptığını şarj olarak yorumladı. Evet şarj vardı ama nizami değildi, kitap ezberinden çıkıp faul verebilirdi; vermedi. Thomson, Beşiktaş aleyhine verdiği penaltı ve kırmızı kartla takımımızın oyun damarını kesti. Maç erkenden bitti.
YARMOLENKOZEDE TÜRK FUTBOLU
- Yarmolenko, Kiev ve Ukrayna Milli Takımı’nın açık ara en kaliteli oyuncusu. Türkiye Milli Takımı ya da bir Türk takımına karşı Yarmolenko hep aynı numarayı yapıp aynı asisti yapıyor: İki bilek hareketi sonrası vücudunu topa doğru eğip deliğinden çıkan yılan gibi sokup asistini yapıyor!
- İlk golü yedikten sonra maç 11’e 11’ken Beşiktaş oynadığı pas oyunuyla maçı döndürebilecek gücü olduğunu gösterdi. Ancak 10 kişi kaldıktan hemen sonra yediği 3. golde o gücü sahaya yansıtacak ruhsal enerjisini kaybetmişti.
Alan savunmasını iyi yaptı. Topa sahip olduğu ölçüde maçın dengesinin aleyhine gelişmesini engelledi, Fenerbahçe’nin ilk yarıda etkili olmasına izin vermedi.
Fenerbahçe’nin ilk yarıdaki temel sorunu, kaptığı toplarda hızlı çıkmaya çalışırken oyuncuların birbiriyle senkronize olmamasıydı. Mesela Hasan Ali ne kadar hızlı çıkmaya çalışıyorsa, önündeki Aatif da o kadar topa basıp oyun kurmaya çalışıyordu. Advocaat devre arasında bu senkron bozukluğunu çözmek için doğru bir hamle yaptı. Aatif yerine topu alır almaz rakibinin üstüne 5. viteste driplingler yapan Volkan Şen’i sahaya sürüp Beşiktaş’ın yerleşik savunmasının dengesini bozmaya çalıştı.
İlk yarıda sadece duran toplardan tehlike yaratabilen Fenerbahçe, 2. yarının ilk 10 dakikasında iki kez gole yaklaştı. Ancak devrenin kalanında Lens girene kadar hücum sürekliliğini sağlayamadı.
LENS GiRDiĞiNDE YORULMUŞLARDI
Aslında Fenerbahçe ligde ilk 3 haftada tek galibiyet bile alamazken Beşiktaş başkanı Fikret Orman’ın söylediklerinin özeti gibi: Bu takımların forması bile şampiyonluğa oynar, form grafiklerine göre aralarından birisi şampiyon olur! Advocaat ve Şenol Güneş, Dünya Kupası’nda takımlarını zirveye oynatmış çok tecrübeli ve başarılı iki teknik adam. Fikstürleri sıkışık, ellerindeki kadrolar da birbirine göre çelişkili!
ADVOCAAT’IN LÜKSÜ VAR
HÜCUM hattında Advocaat’ın eli daha güçlü. Sow ve Van Persie forma girdiler ve hocanın ikisinden birini hamle oyuncusu olarak sonradan oyuna dâhil etme lüksü de var. Aboubakar ise bitiricilikte Gomez’in yerini dolduramadığı gibi Cenk kanat forvet olarak bir çok iyi, bir hiç yok!
Beşiktaş’ın ligde Cenk’ten sonra en çok gol atan ismi Talisca ise sakatlığından dolayı derbide yok. Advocaat’ın en önemli kanat kozu Lens sakatlıkla boğuşurken Beşiktaş’ta Quaresma formunun zirvesinin de ötesinde. Ancak Beşiktaş’ta Quaresma adeta tek hücum kanadıyken, Advocaat’ın Volkan Şen ile Aatıf arasında tercih yapma ve oyuna müdahale etme lüksü var.
Bu yüzden ligin fizik kondisyon gücü en yüksek takımı Medipol Başakşehir karşısında Benfica yorgunluğu pusudaydı.
Ancak maçın ilk 15 dakikası dinlenme periyodu olmamalıydı..
Standart oyununu oynayarak başlar, evinde öne geçersin sonra topu ayağında tutarak dinlenir, rakibi yorarsın.
Böylece fizik kondisyon seviyelerini eşitlersin!