'Evet' desen ne olur 'Hayır' desen ne

AK Parti söylemlerine göre...

Haberin Devamı

‘Evet’ dersen yüzyıllık statükonun dayatmalarından kurtulur aslımıza döneriz, terör örgütlerinin sesi soluğu da bıçak gibi kesilir, devletimiz ebede kadar baki, milletimiz ilelebet payidar olur.

‘Hayır’ dersen yüzyıl öncesine, yani başa, Kurtuluş Savaşı yıllarına döneriz, beka sorunu yaşarız, terör daha da azar, varlığımız ve bütünlüğümüz tehlikeye düşer.

CHP çevrelerine göre...

‘Hayır’ dersen Atatürk Cumhuriyet’i kurtulur, varlığımıza yönelik tehlikeyi atlatırız, bölünüp parçalanmayız, Kurtuluş Savaşı koşullarına dönmeyiz.

‘Evet’ dersen yüzyıl öncesinin hemen sonrasına, Cumhuriyet’in kuruluş şartlarına geri döneriz, tek adam rejimi ve parti devleti geri gelir, çok partili demokrasi ortadan kalkar, başa sararız.


GEÇMİŞLERDEN GEÇMİŞ BEĞENDİRMEK GİBİ
Referandum kampanyalarının stratejileri şekillenmeye başladı.

‘Evet’ ve ‘Hayır’ cephelerinden yayılan havaya bakıyorum.

İkisinin de vaat ettiği şey özünde gelecek değil, yüzyıl öncesine dönüp dönmemek.

İkisi de en kötüsünü göstererek taraftar toplamaya odaklanıyor.

İkisinin de ana fikri, geçmişle uğraşmak.

Biri geçmişi, diğeri daha da geçmişi idealize ediyor.

İkisinde de geçmişsevicilik, ikisinde de maziperestlik var.

Biri yüzyıldan öncesine, diğeri yüzyıl öncesinin sonrasına özlem duyuyor.

İkisi de bir diğerinin sevdiği geçmişe düşman, ikisi de bir diğerinin hayranı olduğu maziye karşı.

İkisi de dünde yaşamaktan, birbirinin fi tarihinden beri antitezi olmaktan besleniyor.

İkisi de cemaziyelevvellerine gidip tuttukları ecdat tarafı üzerinden hesaplaşmayı seviyor.

Biri ‘Evet dersen AK Parti’nin dediği’, diğeri ‘Hayır dersen CHP’nin dediği olur’ diyerek... Karşıtlık duygularını harekete geçirmeye oynuyor.

İkisi de tarihsel zıtlaşma ve kamplaşmalar üzerinden yürümeye hazırlanıyor.


‘HAYIR’CILARIN YUMUŞAK KARNI AŞAMAMAK
CHP, bir kısa propaganda filmi yaptırıyor.

Kılıçdaroğlu tarafından seslendirilecek.

Atatürk’e vurgu yapacak, rejim değişiyor korkusunu işleyecek, İzmir Marşı’nı yeniden yorumlayacak.

Yumuşak karnı, en güçlü sandıkları yanı.

Bugünü arada kaynattırmak, gelecekten konuşturmayı ıskalamak bir yana...

Hem geçmiş romantizmine yaslanıp hem istenen sistemin bizi ‘çok partili dönem’in gerisine götüreceğinden şikâyet edemezsiniz.

‘Tek adam rejimi ve parti devleti kuruluyor’ eleştirilerini sürdürmeye hakkınız olmaz.

Bir dediğiniz öbürünü çürütür.

Kendinizle çelişir, tutarsız görünürsünüz.

‘Mümkün olanların en iyisi bu muydu, elinizden daha mükemmeli gelmez miydi, olabilecek en doğru modele mi geçiyoruz’ tartışması... Rejim paranoyaları ve eskiye takıntınız yüzünden güme gider.


‘EVET’ÇİLERİN ZAAFI BEKLENTİ YÖNETİMİ
Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, çok ‘evet’ oyu çıkarsa terör örgütlerinin sesi soluğu kesilecek diyor.

Kampanyalarının, bu temel fikre dayanacağını söylüyor.

Matematiği şu:

Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişi engellemek, terör örgütlerinin ortak motivasyonu... Sistem referandumda kazanırsa motivasyonlarını kaybedecek, havlu atarak dağılıp bitecekler... Düşmanı karşımızda birleştirecek bir neden kalmayacak...

Umut verici ama gerçekçi mi?

İyimserlik aşılamak, kurtuluş reçetesi sunup umutlandırmak açısından avantajlı bir propaganda.

Ama getirilecek sistemden beklentiyi de aşırı yükselttiği için büyük bir risk, ciddi bir dezavantaj barındırıyor.

Ya mucizevi bir şekilde kara bulutlar dağılmaz, yüzyıllık bir rüya gerçekleşmez, yeni Türkiye güneş gibi üstümüzde doğup parıldamazsa...

‘Evet’ cephesinin en önemli gelecek vaadi, ancak başkanlık gelirse terörü yeneceğimiz inancı.

Fakat eğer savaşı sandıkta kazandıktan sonra terör bıçak gibi kesilmezse, nasıl bir hayal kırıklığına yol açacağını hesaba katmıyor.

‘Evet’çilerle ‘Hayır’cıların stratejisinde artısıyla eksisiyle gördüklerim bunlardır.

Yazarın Tüm Yazıları