Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, bütçe krizi yüzünden bazı tedbirler aldı.
İlk 4 aylık harcamalara bakarak, yıllık 286 milyon liralık bütçenin yetmeyeceğini anladılar. Ve karşılanmayacak giderleri belirleyip kesintiye gittiler.
Sizce bu kararları beynin bu üç türünden hangisiyle aldılar? Radikal mi, koruyucu mu, geçiştirmeci tarafıyla mı?
YARDIMCI BİLGİLER, AYDINLATICI DETAYLAR
Mayıs başında il müdürlüklerine gönderilen bir yazıyla kesintiler tebliğ edildi.
Yıl sonuna kadar yeni eser konulmayacak, turne yapılmayacak.
Festivallerden oyunlar çekilecek. ‘La Boheme’ ve ‘Aida’ programdan çıkarılacak.
Öncelik elektrik, su, doğalgaz, telefon ve temizlik gibi zaruri ihtiyaçlarda.
“Bir özentidir gidiyor” diyerek ‘Cafe’ üzerinde özellikle durmuştu.
Dil Kurultayı’nda dile getirdikleri aslında yeni değil.
‘Cafe’ hassasiyetini mesela, hemen hatırladım. Kızı Sümeyye Erdoğan’ın fikriydi.
5 YIL ÖNCEKİ BİR SOHBETTEN
Taha Akyol 21 Nisan 2012’de, Katar’a giderken uçakta konuştuklarını yazmıştı.
Laf, Trump Towers’tan açılıp tabelalarda İngilizce istilasına geliyor.
Erdoğan, Nihat Sami Banarlı’nın ‘Türkçenin Sırları’ kitabından bahsediyor.
Diyor ki:
Savcılık ve poliste “Masumane hak arayışı görünümündeki bu eylemlerin asıl amacı nedir” diye sorulmuş.
“Ölüm orucu için size ne tür menfaatler sunulmaktadır”dan sorguya çekilmişler.
Neticede silahlı terör örgütü üyeliğinden tutuklandılar.
‘Öldü’ tespiti bana ait değil. Başka bir mizah dergisinin yazarı yani sizden biri söylüyor.
Kâğıt baskıdan çıkan Penguen için “Beyin ölümü gerçekleşti” diyor, o mizahın tükendiğini ilan ediyor.
Ben söyler miyim hiç, o dersi 6 yıl önce aldım. Radikal’de grafik mizahtaki gerilemeyi sorguladım, en fazla “Can çekişiyor” dedim.
Başımdan aşağı son kullanma tarihi geçmiş bayatlıklar mı boca edilmedi, haftanın lalesi mi seçilmedim...
Hele Instagram güzellerinin ‘taş bebek’ hallerine bakıp bunalıma giriyorsanız, hiç yalnız değilsiniz.
İngiliz akranlarınız da en az sizin kadar mustarip.
Onlar da photoshop harikalarına imrenip kendilerini beğenmeme tuzağına düşüyor, derin bir eksiklik ve yetersizlik duygusuna kapılıyorlar.
GÖSTERİŞÇİLİĞİN DEPRESYONA SÜRÜKLEYEN CAZİBESİ
Kamu Sağlığı için Kraliyet Topluluğu, İngiliz gençleri üzerinde bir araştırma yaptı.
Popüler platformların, 14-24 yaş arası kullanıcıları nasıl etkilediğini ölçüyorlar.
Sonuç şaşırtıcı...
Yarınki kongrenin tanıtım afişinde, “Yeni atılım dönemi”nin başlangıcı diye duyuruluyor. “Demokrasi, reform ve değişim”in miladı diye anons ediliyor.
Ve iki gün kala, ‘Sözcü gazetesinin yöneticilerine FETÖ baskını’yla uyanıyoruz.
Üstelik soruşturma 6 savcı eskittikten sonra, 7’ncisi alıyor bu kararı.
Şapkadan tavşan çıkmadı, Trump-Erdoğan görüşmesi sürprizsiz geçti.
Bonkör davrandı, mavi boncuklar dağıttı Trump. Gurur okşayıcı tatlı sözlerle onore etti.
Ama kelam rüşveti için bile FETÖ’ye değinmedi, laf arasında dahi adını anmadı, bahsini imayla olsun geçirmedi açıklamasında.
Rakka’ya da Türkiye yerine YPG ile yürüme kararından geri dönmedi.
Amerikan medyası dün sansasyonel bir haberle çalkalanıyordu.
Meğer Trump, geçen haftaki kabulünde Rusya Dışişleri Bakan’ı Lavrov’a müthiş bir kıyak geçmiş.
Bir müttefik ülkeden gelen ‘aşırı hassas’ istihbaratı, önünü arkasını düşünmeden Lavrov’la paylaşmış.
‘Çok gizli’ kodlu bu istihbarat, sivil uçuşlara yönelik bir IŞİD tehdidi hakkındaymış. Ve fazla dağılmaması için üzerinde kısıtlama varmış.
Gerçi adamları, dikkatli kelime oyunlarıyla yalanladı. Ama kimse ikna olmadı.
Trump da sonunda Twitter’dan doğrulamaya mecbur kaldı, yalanlayanları yalancı çıkardı.
TUZ, BİBER EKTİ
Hani