Tekinsiz bir adam: Alparslan Kuytul

“Bu adam, hiç de tekin bir adam değil” dedim.

Bu hükmü vermeme neden olan sözlerini aktarıyorum.

Şöyle şeyler demiş Kuytul:

*

15 Temmuz akşamı... “Darbe oldu. Hayırlı olsun. Müslümanların hayrına vesile olsun inşallah” demiş.

*

15 Temmuz’dan bir süre sonra... “Tiyatro bu iş” anlamında “Başka bir şey var bunun arkasında” demiş.

*

“ByLock kullanan kesin FETÖ’cüdür yaklaşımı yanlıştır” demiş.

*

“Tayyip Erdoğan’ın kalemi kırılmıştır, yakında işi bitirilecek” demiş.

*

Ne anlıyoruz bu söylenenlerden?

Ben şahsen şöyle şeyler anlıyorum:

15 Temmuz başarılı olsaydı, bu adam darbe yönetimiyle gayet sarmaş dolaş olurdu.

Darbe yönetimine karşı adamlarını sokaklara dökmeyi aklının ucundan bile geçirmezdi. Olası darbe mağdurlarına da gram kafa yormazdı.

*

Orantısız güce karşıyız ama Alparslan Kuytul’un tekinsiz bir adam olduğu gerçeğini atlayacak değiliz.

HAH! İŞTE BU

CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, Avrupa Konseyi raportörleri ile bir görüşme yapmış.

Yaptığı görüşmede şöyle demiş:

*

“Ukraynalı göçmenlere gösterdiğiniz anlayışı, Suriyeli göçmenlere de göstermeniz gerekir.”

*

Hah! İşte budur.

Bravo Engin Özkoç.

Doğru, güzel ve haklı bir şey söylediğinizde nasıl da gürül gürül bravo diyoruz. Lütfen kaydınıza geçirin.

AZ KONUŞMALARINDA HAYIR OLAN İKİ İSİM

BAZI yetkililerin çok konuşmasında yarar var.

Bazı yetkililerin ise mümkünse çok az konuşmasında.

*

Çok az konuşması gereken iki yetkilinin ismini veriyorum:

*

BİR: Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati.

İKİ: Et ve Süt Kurumu Genel Müdürü Osman Uzun.

AHLAT AĞACI FİLMİNİ İZLEDİM

Nuri Bilge Ceylan sinemasına bir kez daha hayran kaldım.

Taşra sıkıntısı nedir, bildim.

Murat Cemcir’in çıkardığı oyunculuğa şapka çıkardım.

Arada devreye giren müziğin bunalımı nasıl da arttırdığını hissettim.

“Doğu Demirkol, zor işin altından kalkmış” dedim.

Hadi doğrusunu söyleyeyim: Filmdeki bütün oyuncuları ayakta alkışladım.

“Parasızlık” ve “kitap bastırma” çabası arasındaki sancıyı hatırladım.

Entelektüel tartışmalar konusunda doğallığı yakalamanın ne kadar zor olduğunu, Nuri Bilge’nin bile bunu tam olarak başaramadığını fark ettim.

Taşra imamlarına hâkimiyet konusunda filme tam puan verdim.

Çanakkale’nin Çan ilçesinden çıkan görüntülere hasta oldum.

UKRAYNA’DAN GELEN BU FOTOĞRAFLARI SEVMEDİM

KALBİM Ukrayna’dan yana. Direnişin başarılı olmasını, Rusya’nın burnunun sürtmesini istiyorum. Mazlumun Ukrayna olduğunu, saldırganın Rusya olduğunu hiç aklımdan çıkarmıyorum.

Fakat üç beş gündür Ukrayna’dan bazı fotoğraflar geliyor önüme. Kimi tekli kimi toplu halde direklere sımsıkı sarılarak cezalandırılan insanlar. Yüzleri gözleri boyanmış.

Bazıları “Bir savaş halidir. Savaşta bu tür şeyler olur. Ayrıca bunlar, yağmacılar. Yağmacılara veriliyor bu ceza” falan diye olayı gerekçelendirseler de...

Ben bu cezalandırma yöntemini hiç de insani, doğru ve vicdani bulmuyorum.

UÇAK, İÇKİ, HOCA, SOĞUTMA, ISITMA

İHSAN Şenocak diye bir hoca var. Sarığıyla, cübbesiyle kürsüden şunları söylemiş:

*

“Uçakta içki içiliyor. Ben mecbur muyum sarhoşun yanında oturmaya? Yanınızdaki adam içki içiyorsa dur diyeceksiniz. Ayyaş bir adamın yanına beni oturtmayın, diyeceksiniz. Gitsin nerede zıkkımlanacaksa orada zıkkımlansın.”

Ben İhsan Şenocak’ın yerinde olsam...

İnsanlara bunu değil, şunu tavsiye ederdim:

*

“Uçakta yanınızda içki içiliyor. İçki içen bir insan, sizin düşmanınız değildir. Onu yargılamayın. Tam tersi, diyalog kurun. Kendinizi anlatın. Yaklaşımınızı anlatın. İnancınızı anlatın. Ola ki bir gram da olsa karşınızdakini etkilersiniz. Bu yol, zor bir yoldur ama çok hayırlı bir yoldur.”

*

Eğer amaç, milleti İslam’dan soğutmaksa...

Birincisi yapılır.

Eğer amaç, milleti İslam’a ısıtmaksa...

İkincisi yapılır.

*

İhsan Şenocak, genel olarak soğutma görevini üstlenmiş görünüyor.

EYVAH AMANPOUR

NE zaman Christiane Amanpour isimli uluslararası haberci...

Büyük bir coşkuyla, bastıramadığı bir heyecanla, müthiş bir enerjiyle ekranlara çıkmaya başlamışsa...

Bilin ki...

Füzeler fırlatılmaya başlanmıştır.

Bir işgal başlamak üzeredir.

Mülteciler, çoktan yollara dökülmüştür.

“Kimyasal silah” iddiası ayyuka çıkarılmıştır.

“Diktatörler ne kötü be birader” denmeye başlamıştır.

Şehirler dümdüz ediliyordur.

Ocaklar sönmeye başlamıştır.

Muhakkak şeytan bellenen bir düşman ortaya çıkmıştır.