Güncel acabalar

- TÜSİAD’ın “iktidara karşı şahlanış” toplantısındaki ortaokul sunum görsellerini kim hazırladı acaba?

*

- Mert Demir ile Serenay Sarıkaya’nın aşklarını kanıtlama çabaları, sizde de bir acıma duygusuna neden oluyor mu acaba?

*

- Kemal Kılıçdaroğlu savunucuları nasıl örgütleniyorlar ve kendilerini ne motive ediyor acaba?

*

- Özgür Özel, Tayyip Erdoğan’la şiir okuma üzerinden yürüttüğü polemiği daha fazla sürdürmese mi acaba?

*

- Savcıların siyasi açıdan eleştirilebilecek her konunun üzerine soruşturmayla gitmesi biraz tuhaf değil mi acaba?

*

- TÜSİAD’ın bir b planı var mı acaba? Varsa nedir acaba?

CHP’NİN İÇİNE DÜŞTÜĞÜ CENDERE

CENDERE derken kastettiğim şöyle bir şey:

*

- Şaibeli kurultay, şaibesiz kurultay tartışmaları.

- Mansur Yavaş öyle mi yapacak, böyle mi yapacak geyikleri.

- Önseçim takvimiyle ilgili lüzumsuz detaylar.

- “Aman da TÜSİAD çok güzel konuştu” türü demeçler.

- “Üçlü masada sorun yok” tarzı yapay beraberlik mesajları.

- Kemal Kılıçdaroğlu’nun saha kenarından salvoları.

-“Kayyum ne fena şey birader” tarzı fotokopi beyanatlar.

*

Şu anda CHP, böyle bir cenderenin içinde.

Ve epey süre bu cendereden çıkması mümkün değil.

ZAVALLI AVRUPA

- İyice yaşlandı artık.

- Neredeyse “hasta kıta” gibi bir şey oldu.

- Felsefesi, ideolojisi tükendi.

- Bir çıkış yolu kalmadı.

- Lidersizlik girdabında inim inim inler hale geldi.

- Trump’ın aşağılamalarıyla, Musk’ın alaylarıyla baş edemez duruma düştü.

- Muhafazakârlaştı, tutuculaştı, tatsızlaştı.

- Devrimci bir silkiniş potansiyeli kalmadı.

-Yeni bir şey söylemeye takati yok artık.

*

Zavallı Avrupa.

Sen bu hallere düşecek bir kıta mıydın?

BUGÜNLERDE DADANDIĞIM FİLMLER

 ŞAHANE bir geziye çıkılmışken. Muhteşem bir malikâneye yerleşilmişken. Cennet gibi bir manzaranın karşısına geçilmişken. Ortada şen kahkahalardan başka bir şey yokken. Aniden bir korku ve gerilim atmosferine geçiş.

*

Bugünlerde dadandığım filmler, işte böyle filmler.

KAHTALI MIÇE DESTANI

“BİR taş attım pencereye tık dedi” türküsünü seslendirmesine rağmen hayatı boyunca asla “şımarık bir adam” olmadı.

Hep olgundu. Hep mahcuptu. Hep mütevazıydı.

*

Altını çizmiyordu ama sufi meşrepti: Coşar, şiirler söylerdi.

Kitabi olmayanlara özgü bir masumiyeti vardı. Anadolu’nun son irfan anıtlarından biriydi.

*

Hiç şehirli olmaya çalışmadı. Sesini, söyleyişini inceltmeye tenezzül etmedi. Şivesini ses bayrağı yaptı.

Olduğu gibi oldu.

Olduğu gibi olurken “bakın bakın, ben nasıl da olduğum gibiyim” demek aklının ucundan bile geçmedi.

*

“Eşarbını Yan Bağlama” türküsünde içliydi. “Tık Dedi” türküsünde matraktı. “Erenler” türküsünde isyankârdı.

Yalın, içli, doğal bir Adıyaman hüznüydü.

Kürdün kızı, Nemrut, damlara yağan kar, “aney” seslenişi, Kernek suları falan... Bunlar da hayatının temalarıydı.

*

Dürüst, güzel, masum bir adamı kaybettik. Allah gani gani rahmet eylesin.

SEVİYORSA ÖNCE NE YAPMALI

AİLE ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 14 Şubat’ta “Seviyorsan git evlen bence” diye paylaşım yapınca...

Büyük tantana çıktı.

*

Ben de bu tantanaya mütevazı bir katkı sunuyorum:

*

- Seviyorsan hemen evlenme bence.

- Önce git konuş.

- Sonra bak bakalım: Kafan uyuyor mu, anlaşabilecek misin?

- Bakanlığın gazına gelip hemen evlenme.

- Boşanmaların sayısını arttırma.

- Akıllı ol.