Paylaş
Henüz beşinci dakikada Ahmed’e golü attırdı. 33’te sağdan etkili bir şutla Burak’ı yokladı. 41’de soldan sağa müthiş bir diyagonal pası var akın başlangıcında. 45+5’te de Kaan’ın kafasına topu konduran yine Mertens. 36 yaşındaki Mertens, Galatasaray’ın oyununun kalbi. Önceki gün de Rize önünde Fenerbahçe’yi izledik, sarı lacivertlilerin neredeyse tüm akınlarının merkezinde 38’lik Dzeko var. Neyse ki iki veteran yıldız da futbola hâlâ sıkı sıkıya bağlı. Muhtemelen rüyalarında hâlâ asist yaptıklarını, gol attıklarını görüyorlar. Bu da Avrupa’da devam eden iki dev kulübümüzün şansı.
SÜPER LiG DURARAK OYNANIYOR
HEM Fenerbahçe’nin, hem de Galatasaray’ın Avrupa’da çeyrek final yollarının çok da engebeli olduğunu düşünmüyorum. Fenerbahçe zaten Anderlecht ve Rangers/Olympiakos kurasıyla şanslı. Premier Lig takipçileri muhtemelen benimle aynı görüştelerdir:
ManU veya Tottenham’la oynamak için belki de en uygun zaman bu. Tabii ki Galatasaray’ın önce genç Alkmaar sınavını geçmesi koşuluyla. Normal şartlarda Galatasaray ve Fenerbahçe, Alkmaar ve Anderlecht’ten kaliteli takımlar. Ancak esas sorun şu:
İki temsilcimizin de nefesi bu sınavların son bölümlerine yetecek mi? Süper Lig’le Avrupa Ligi arasındaki en temel fark bu zaten. Galatasaray’ın Elfsborg’la Dinamo Kiev, Fenerbahçe’nin Alkmaar ve Lyon maçlarında son bölümlerde fiziksel olarak ne kadar zorlandıklarını gördük. Bunun sebebi basit:
Süper Lig’de maçlar durarak oynanıyor. Yatan kalkmıyor. Hakemler oyunu her fırsatta kesiyor, her duraksama gereğinden uzun sürüyor. Çünkü hakemlerin de işine geliyor temponun düşmesi. Ancak Avrupa Ligi’nde durum farklı. Maçlar daha az duruyor, duraksamalar daha kısa sürüyor. Futbol dinlenerek oynanmıyor. Müsabakalar tempolu. O zaman da hem takımlarımızın yaşlı kadro, hem de fiziksel defoları çıkıyor ortaya. İki gün içinde Fenerbahçe Rize’yi, Galatasaray Antep’i yendi bir şekilde. Ancak bu maçlar, Alkmaar ve Anderlecht’i geçmek için ölçü sayılır mı? İşte o noktada şüpheliyim.
Paylaş