Fransız futbolunda şok karar. Ülkenin en büyük 3 kulübü arasında yer alan Olympique Lyon için küme düşme kararı alındı. Fransa Ulusal Mali Denetim Kurulu, sezonun sona ermesinin ardından Lyon hakkındaki nihai kararını açıkladı...
500 milyon Euro’nun üzerinde borcu olduğu ifade edilen ve bu sezon ligi altıncı sırada bitiren mavi beyaz kırmızılı kulüp, 2. Lig’e düşürüldü.
Karara itiraz hakkı bulunan Lyon, Fransa 1. Ligi’nde tamamı 2000’den sonra olmak üzere 7 şampiyonluk kazanırken, Fransa Kupası’nı 5, Lig Kupası’nı 1, Şampiyonlar Kupası’nı da 8 kez müzesine götürdü. Avrupa’da ise Şampiyonlar Ligi’nde 2, Avrupa Ligi ve Kupa Galipleri Kupası’nda 1’er kez yarı final oynadı. 1997’de de İntertoto Kupası’nı kazandı.
CAZORLA 40 YAŞINDA YENİ BİR HİKAYE YAZDI!
Futbola başladığı kulübü Oviedo'yu La Liga'ya çıkardı.
Bundan yaklaşık 10 sene önce ayağındaki kangren nedeniyle doktorların “Bırak futbol oynamayı, yürümen bile mucize olur” dedikleri Santi Cazorla beklentilerin aksine iki yıllık tedavi ve rehabilitasyonun ardından yeniden yeşil sahalara döndü. Villarreal, Malaga ve Arsenal kariyerlerinden sonra futbolu bırakmak yerine Real Oviedo’yu tercih ederek yeni bir hikaye yazmanın peşine düşen Cazorla, asgari ücret alıp, imaj haklarının tamamını çocukluğunun kulübüne devrederek bugüne kadar hiçbir futbolcunun cesaret edemeyeceği bir şeyi yaptı. Cazorla, ilk sezonunda play-off finalinde kaybetti. İkinci sezonunda ise bir zamanlar top koşturduğu, yıldızlaştığı La Liga’ya bu kez futbola başladığı Real Oviedo ile birlikte yeniden yükseldi. La Liga onu çok özlemişti. Şimdi 40 yaşında kariyerinin en olgun döneminde futbolseverlere bir kez daha neler yapabileceğini göstermek için sahaya çıkacak.
CUESTA 30 YAŞINDA SERİE A'NIN EN GENÇ TEKNİK DİREKTÖRÜ OLDU!
Arsenal Teknik Direktörü Mikel Arteta, adeta sağ kolu olan Carlos Cuesta’yı, Parma’ya kaptırdı. Temmuz ayında 30 yaşına girecek olan İspanyol teknik direktör, Serie A ekiplerinden Parma ile sözleşme imzaladı. Serie A tarihinin en genç teknik direktörü unvanının sahibi olan Cuesta, İtalya’ya yabancı bir isim değil...
Süper Lig’de - ŞAMPIYONU bine fiyatlarını açıklarken en fazla artışı yapan kulüp Galatasaray oldu. Son üç sezonda üç şampiyonluk yaşayan sarı kırmızılılar, Süper Lig’de ve Şampiyonlar Ligi’nde oynanacak maçları en pahalı izlettirecek kulüp olurken, Fenerbahçe ikinci, Beşiktaş ise üçüncü sırada yer aldı. VIP tribünü fiyatlarında ise 455 bin TL’lik rakamla Fenerbahçe ilk sırayı alıyor.
GALATASARAY YÜZDE 60 ZAM YAPTI
Galatasaray, geçen sezon 14 binden 112 bin 500 TL’ye kadar ulaşan fiyatlara sahipti. 2025-26 sezonu kombine fiyatlarında ise bu rakamlar 24 bin ila 180 bin TL’ye kadar çıktı. En ucuz kombinelerde sarı kırmızılılar yüzde 70’lik bir artışa giderken en pahalı kombinelerde ise bu rakam yüzde 60 oranında artırıldı. Galatasaray bu rakamları kredi kartlarıyla 3-12 taksit arasında ödemek isteyenlere ise yüzde 11 ile 41,5 oranında vade farkı ekleneceğini açıkladı.
EN PAHALI ViP FENERBAHÇE’NiN
Fenerbahçe ise geçtiğimiz sezona göre fiyatlarında yüzde 30 oranında zam uyguladı. Geçen sezon öğrencilere 9 bin TL olan sezonluk kombineler bu sezon 10 bin 750 TL’ye çıkarıldı. Kale arkası da 15 binden 20 bin 500 liraya yükseldi. Genel kombinelerde ise yüzde 30 zamlar dikkat çekti. Minimum 33 bin TL’den başlayan kombineler 455 bin TL’ye kadar gidiyor. Kanarya’da bir önceki sezon bu rakamlar 24 bin TL’den 325 bin TL’ye kadardı.
BEŞiKTAŞ FAZLA ARTIŞA GiTMEDi
Geçen sezon 11 bin TL’den başlayan kombine fiyatları 240 bin TL’ye kadar ulaşan Beşiktaş bu sezon için en pahalı kombinesini 115 bin TL’ye çekti. Diğer kategorilerde de yüzde 20 civarında artışa giden siyah beyazlılar ‘Üç Büyükler’ arasında en uygun fiyatlara sahip kulüp olarak dikkat çekti.
iNGiLiZLER BiLET FiYATI KONUSUNDA iSYANDA
Copa Libertadores şampiyonu Botafogo, ‘Bu takımı kim durduracak?’ denilen Fransız ekibini, 36. dakikada İgor Jesus’un golüyle 1-0 mağlup ederek Güney Amerika takımlarının bu turnuvadaki en büyük zaferini elde etti. O PSG ki, oynadığı son 6 resmi maçı kazanırken, Şampiyonlar Ligi finalinde İnter’i 5-0, Kulüpler Dünya Kupası’ndaki ilk sınavında da Atletico Madrid’i 4-0’lık skorla dize getirmişti. Kadrosundaki oyunculara tam 1 milyar Euro değer biçilen PSG’ye karşın Botafogo’nun değeri ancak 163 milyon Euro’yu buluyordu. Brezilya ekibini galibiyete taşıyan golün, topun PSG’li bir oyuncuya çarparak yön değiştirmesi sonucu gelmesi, futbolun sürprizlerle dolu olduğunun bir başka göstergesi oldu. Bu sonuçla birlikte turnuvadaki Güney Amerika kulüpleri, Avrupa takımları ile oynadığı 4 karşılaşmada 3 beraberlik ve 1 galibiyet aldı. Kendinden değer olarak 6 kat daha güçlü bir ekibi yenen Botafogo, oyun üstünlüğü olarak rakibin çok gerisinde kalsa da son düdüğe kadar gösterdiği dirençle 3 puanı almayı başardı.
PSG TOPLA OYNAMADA YÜZDE 75'E 25 ÜSTÜNDÜ
PSG’nin yüzde 75 topla oynama oranı ve rakip kaleye attığı 16 şut sonucu değiştirmedi. PSG’nin 750 pasına karşın sadece 262 pas yapan Botafogo, daha hareketli, preslerinde daha etkili bir görüntü çizerken, rakip hücumculara çok az alan bırakan takım bloğu sayesinde gol yememeyi başardı. Bu turnuvadan bir Güney Amerikalı şampiyon çıkar mı bilinmez ancak burada bulunmaktan keyif aldıkları görülen bu takımlar son ana kadar yarışı bırakmayacak gibi.
DÜNYA KUPASI'NIN SEVİMSİZ KOPYASI
Kulüpler Dünya Kupası tüm hızıyla sürerken, turnuvada oynanan maçlara bakılınca Avrupa takımlarının bitkin ve yorgun olduğu hemen fark ediliyor. Buna bir de bazı maçların ABD’nin öğlen sıcağında oynandığını hesaba katınca, karşılaşmaların çoğu boş tribünler önünde tatsız tuzsuz bir şekilde oynanıyor. Elbette tek sıkıntı bu değil... Avrupa medyası genel anlamda Suudi Arabistan fonuyla desteklenen bu turnuvaya çok sıcak değil. Diğer yandan UEFA turnuvalarına alternatif oluşturmaya çalışan FİFA Başkanı Gianni İnfantino ise daha fazla para için her şeyi yapıyor. Futbolseverler dünyanın en iyi takımlarını bir arada görmenin mutluluğunu yaşarken, perde arkasında futbolcuların dinlenmeden, tatil yapmadan daha fazla maç trafiğine mazur kalmaları nasıl bir sonuç verecek hep birlikte göreceğiz. Avrupa takımlarının futbolcu ve teknik adamlarının bu turnuvaya nasıl baktığını sanırız en güzel Manchester City’nin hocası Pep Guardiola anlatmış: “Biz ölünce dinleneceğiz..”
JUVENTUS'TA TRUMP ŞAŞKINLIĞI
Juventus Kulübü oyuncuları ve yöneticileri geçtiğimiz çarşamba günü ABD Başkanı Donald Trump’ı ziyaret ettiler. Elbetteki oyuncular bu ziyaretin ABD’de düzenlenen Kulüpler Dünya Kupası ile ilgili olduğunu düşünüyordu. Ancak Trump onlara Oval Ofis’te hiç beklemedikleri bir sürpriz yaptı... Trans futbolcular ve İran hakkında konuşmalar yapan Trump’ın sözleri karşısında büyük bir şok yaşayan oyuncular yaşadıkları bu deneyimden pek hoşnut kalmadılar. Timothy Weah ve Winston McKennie bu durum karşısında oldukça şaşkınlık yaşadı. Weah, “Her şey benim için sürprizdi. Gitmemiz gerektiği söylendi ve başka bir seçeneğimiz yoktu. Trump, İran, siyaset ve her şey hakkında konuşmaya başladı. Ben sadece futbol oynamak istiyorum” dedi. Bakalım ilerleyen günlerde Trump’ın sürpriz içeriklerle dolu sohbetlerinden başka hangi takımlar nasibini alacak?
PALMER NEDEN MASKE TAKIYOR?
Nuno Esprito Santo’nun yardımcısı Antonio Dias yeni sezonda Fenerbahçe teknik direktörü Jose Mourinho’ya eşlik edecek. Daha önce Porto, Rio Ave, Valencia, Wolves, Tottenham ve Al-Ittihad kulüplerinde çalışan Dias, Mourinho’ya yabancı bir isim değil. 42 yaşındaki teknik adam Porto döneminde Mourinho ile 55 maç beraber çalıştı.
ViTOR PEREiRA VE BOAS iLE DE ÇALIŞTI
UEFA A Lisans sahibi olan Dias, 2003 yılında Porto’da kondisyon antrenörü olarak göreve başladı. Dias, Andre Villas Boas ve Vitor Pereira ile de mesai harcadı. Santo’nun en güvendiği isimlerden biri olan Dias, koşu ve yükleme antrenmanları konusunda son derece tecrübeli. Nottingham döneminde oyuncuların fazla sakatlık yaşamaması ve yaptığı uygulamalar onun ismini oldukça ön plana çıkardı.
SANTO’DAN ‘O HARiKA BiRi’ YORUMU
Nuno Esprito Santo da başarısındaki önemli isimlerden biri olarak Dias’ı gösteriyor ve şöyle diyor; “Dias harika. O gerçekten çok iyi. O her zaman bir şeyler deniyor. Kondisyon antrenmanlarında bile, her zaman oyunla ilgili şeyler bulmaya çalışıyor.” Son yıllarda Santo’ya çok şeyler katan Dias bakalım Mourinho’ya çok istediği şampiyonlukta yardımcı olabilecek mi?
Liverpool bu sezon 20. lig şampiyonluğunu kazanmaktan daha fazlasını yaptı. Hem sahada hem de maddi anlamda daha da güçlendi. Kırmızıların forma değeri şu an Standard Chartered’ın ödediğinden 15 milyon sterlin daha yükseğe çıktı. Şu an Liverpool’un forma önüne sponsor olmak isteyenler en az 65 milyon sterlin ödemek zorunda. Marka güçleri, sosyal medyadaki varlıkları, kültürel etki ve sürekli büyüyen ticari ortaklar listesi ile Liverpool’dan Mumbai’ye kadar uzanan bir hayran kitlesine sahipler. Newcastle United ve Nottingham Forest’ın bu sezon Avrupa’da oynayacak olmaları formalarına en az 8-10 milyon sterlinlik katkı yaptı. Avrupa futbolu hala en büyük ticari çarpan. Bunun farkında olan kulüpler yerel yarıştan çok Avrupa’daki eşi benzeri olmayan ticari değerlemeleri yakalamaya çalışıyor. Tıpkı Liverpool’un tüm bunları eksiksiz bir şekilde başarması gibi.
Futbolseverler için San Marino deyince akıllara futbolcuların farklı meslekleri gelirdi. Fabrika işçisi, elektrikçi, polis gibi pek çok meslek dalında çalışan oyuncular San Marino forması altında buluşurdu. Şimdi benzer bir hikaye Yeni Zelanda’nın Auckland City takımına ait.
KAPTAN MARKET, KALECi DEPO ÇALIŞANI
Bayern Münih’e 10-0 kaybeden Auckland ülkenin amatör seviye takımlarından. Farklı meslek grubunda olan futbolcular bu turnuva için çalıştıkları yerlerden ücretsiz izin aldı. İşin ilginç yanı turnuva için ABD seyahatinin masrafı kulübün yıllık gelirinin neredeyse iki katı.
Kaptanı Mario Illich markette satış elemanı olarak çalışıyor. Kalecisi Conor Tracey, bir firmada depo elemanı olarak çalışıyor. İdolü olan Neuer’e karşı yıllık tüm iznini ücretsiz olarak kullandı. Tracey, “Yıllık iznimin hepsini ücretsiz kullanmak zorundayım. Kira, faturalar ve bunun gibi şeylerle biraz uğraşacağım ama Bayern, Benfica ve Boca’ya karşı oynamak kesinlikle buna değer” diyor. Diğer oyuncular da hayalleri için Tracey gibi pek çok şeyden vazgeçerek buraya geldi. Bu kadar amatör seviye bir takımın bu turnuvada yer alması da ayrı bir tartışma ama şimdiden unutulmaz bir hikayeye imza attıkları kesin.
Bu sezon tüm kupaları kaldıran PSG, Dünya Kulüpler Kupası’na da muhteşem başladı. Luis Enrique ve öğrencileri kıta değişimi ve öğlen sıcağına rağmen yine mükemmel bir oyun ortaya koyarak ilk maçta Atletico Madrid’i 4-0 yendiler. Diego Simeone’yi uzun zamandır bu kadar çaresiz görmemiştim. Saha kenarında bitik bir halde PSG’nin oyununu izleyen Simeone’nin takımı ilk yarıda şu istatistiklere imza attı:
ATLETiCO MADRiD’iN iLK YARI iSTATiSTiKLERi
· İsabetli Şut: 0
· İsabetli Orta: 0
· Gol pozisyonu: 0
· Topla Oynama Yüzdesi: %25 Şimdi akıllardaki soru şu; bu PSG’yi durdurabilecek bir takım olacak mı?
Babasının ayak izlerini takip ederek, onun da futbola başladığı SG Wattenscheid 09 ile yeşil sahaya adım attı. Leroy, kendini gösterdikten sonra Almanya’nın köklü kulübü Schalke 04’ün altyapısına geçti. Üç yıl sonra Bayer Leverkusen’in yolunu tuttu. Burada o kadar iyi maçlar çıkardı ki Schalke’ye dönüşü daha görkemli oldu. Artık Schalke Gençlik Akademisi’nin en gözde yeteneğiydi. 2014 yılında A takıma yükseldi.
İKİ MAÇ KADERİNİ DEĞİŞTİRDİ
Leroy Sane’ye İngiltere Premier Lig yolunu açan maçlar 2015 yılındaki Werder Bremen ve Wolfsburg karşılaşmaları oldu. Werder Bremen karşısında sadece 9 dakika oynamasına rağmen 32 km hıza ulaşarak 66 metre top sürdü ve Klaas Jan Huntelaar’a muhteşem bir asist yaptı. Wolfsburg ile oynadıkları maçta ise sadece 10 saniyede kendi yarı sahasını geçerek topu ağlarla buluşturdu. Sezon boyunca attığı deparlardaki ortalama hızı 25 kilometreyi gösteriyordu. Bu sayede Bayern Münih’i çalıştırdığı dönemde buluşamadığı Pep Guardiola ile 52 milyon Euro bonservis karşılığında 2016’da Manchester City’de bir araya geldiler. Aynı yıl dünyanın en yetenekli genç oyuncuları arasında ilk 5’te gösteriliyordu.
MANCHESTER CITY'DE 7 KUPA KAZANDI
Sane, City’de geçirdiği süre boyunca, Premier Lig’in en fazla asist yapan oyuncuları arasındaydı. Aynı zamanda, soldan içeri kat ederek ceza alanından ya da serbest vuruşlardan yaptığı vuruşlarla önemli bir gol silahıydı. İlk üç sezonunda son derece istikrarlı bir şekilde bu özelliklerini gösteren Leroy Sane, 2019-20 sezonunda yaşadığı diz sakatlığı sonrası sadece 2 maç oynayabildi. Sezon sonunda ise Alman devi Bayern Münih’in yolunu tutarken ardında 2’si Premier Lig şampiyonluğu olmak üzere 7 kupa bıraktı. Bayern’de de 8 kupa kazanırken 3 yıl üst üste lig şampiyonluğu yaşadı.
PREMIER LİG TARİHİNİN EN HIZLISI
Pep Guardiola, onu transfer eder etmez yakından ilgilenmeye başladı. Onun zaman zaman eleştirilen ilk dokunuşunu geliştirmesine yardımcı olan yine Guardiola oldu. Guardiola, Sane için bir baba figürüydü. Babası Souleyman, genç takım antrenörü Norbert Elgert ve Pep Guardiola. Bunlar Sane’nin kariyerindeki en önemli kişilerdi. İlk sezonunda Chelsea’ye karşı oynanan maçta Sane saatte 35,48 km hızla koştu. Bu, aynı zamanda Premier Lig rekoruydu. Ronaldinho ve Messi hayranı olan Sane’nin bir Barcelona taraftarı olarak büyümesi de Guardiola ile olan ilişkisine oldukça yardımcı oldu.
KARDEŞLERİ DE FUTBOL OYNADI