Paylaş
Olan oldu.
Neden oldu, nasıl oldu, kim başlattı, ama o da öyle yaptı, bu da böyle yaptı, hakem şunu yapmalıydı kısmı yazılır çizilir, üzerine oturulur bin saat konuşulur, konuşuluyor. Ben orada değilim.
Ben, olup bitenin üstüne, tutacak tek bir dal kalmamasındayım.
Bir kişinin ya, bir bir, bir kişinin bile çıkıp akıllı, mantıklı, umut veren bir şey dememesindeyim. Yapmamasındayım.
Bu kadar mı çığırından çıkar herkes, bu kadar mı teslim olunur öfkeye, bu kadar mı sağduyusunu yitirir insan.
Biliyorum taraftarlık akılla yapılan bir şey değil.
Biliyorum takım sevgisi mantıkla açıklanabilir şey değil.
Valla biliyorum billa biliyorum. Fenerbahçe’nin Bordeaux galibiyetinden sonra radyoyu omzuna alıp evde koşuşturan bir adamın kızıyım ben.
Biliyorum ortada bir haksızlık varsa şayet ona karşı durmak gerekir. Biliyorum elbet ama bu nedir artık.
Futbolcusu, hakemi, yorumcusu, hocası, yöneticisi, taraftarı, taraftar grubu, bunlardan bir tanesi bile hakkını hukukunu ararken ya da kendini savunurken ya da olanı biteni açıklarken aklıselim sahibi olamaz mı?
Yok. Olmuyor. Olamıyor.
Olmayınca da işte birileri çıkıyor meseleye iğrenç bir biçimde bir futbolcunun karısını karıştırıyor, yetmiyor stattaki ilk yenilgi için bekâret göndermesi yapıyor. Ötekiler akıl almaz küfürler savuruyor, geri dönüşü olmayan sözler sarf ediyor.
Hadiseyi, sansasyonu, olayı nimet bilenler var onları saymıyorum bile ama aklına fikrine duruşuna güvendiğimiz insanlar da var. Onlar içlerinden çıkan canavara bi “Dur” diyemiyorlar mı anlamak mümkün değil.
Gerginliği bu biçimde körükleyen herkes, taraftarlar arasındaki uçuruma bir kazma daha vuruyor.
Yarın çok pişman olacağız ama çok geç olacak aklımızı başımıza alalım.
Paylaş