Mezopotamya'ya yolculuk: Mardin

Milyon yıllık serüvenin izini sürmek için yeni bir başlangıç yapmaya ne dersiniz? Mardin’e hoş geldiniz! Hümanist, sevgi dolu ve misafirperverliğin son noktaya vardığı bir kültürle tanışma fikri bile hayatlarımıza bir renk ve tazelik getirirken, bir de Mardin’i sokaklarında yaşamayı hayal edin... İşte size Mardin gezi rehberi...

Şehirli bir kadının farkında olmadan unuttuğu, belki de hasret kaldığı bir yaşantıyı yeniden bulma hikayesi olabilir, Mardin’de geçirdiğim 72 saat. Aslında bir yandan içim buruktu keşfederken.. ”İnsan görmeye hasret kaldık.” sözlerini sıkça duysam da, bugün tüm cesaretini toplamış ve keşfedilmeyi bekleyen bir Mardin var. Mardinlilerle sohbete daldığım sırada bu kadar güzel bir coğrafyanın çok daha fazlasını hak ettiğini düşünmeden edemedim.

Mezopotamyaya yolculuk: Mardin

Şehrin muazzam tarihi, şiirsel atmosferi, yeme-içme sahnesi ne kadar etkileyici olursa olsun günün sonunda, Mardin insanının damarlarından akan o tarifsiz içtenlik ve büyük şehir yaşantısında birbirimize karşı kaybettiğimizi düşündüğüm anlayış ve hoşgörü kavramları bende iz bırakanlardan..."Mardine daha önceden neden gelmemişim?” sorusunu defalarca sormanız kaçınılmaz, şimdiden ajandanızın ilk sırasında yerini alsın..

Haberin Devamı

Eski Mardin’de yeme-içme sahnesi açılsın

Gastronomik keşifler peşinde koşanların rüyalarını süsleyen bir merkez üssü Mardin. Tabii, vejetaryanler için haberler olumlu değil. Ama etin en kalitelisi burada. Not defterimden esintiler: Seyr-i Mardin’in Mezopotamya’nın engin yüzeyini yeşile boyayan doğasıyla başbaşa bırakan konumu, döneriyle tadı damağımda kalan Yörem Kebap, fasıl eşliğinde tadımladığınız mezeler ve Süryani şarabını yudumladığınız Bağdadi, Midyat’ta sıradan ve iddiasız görünen bir esnaf lokantasında lüks restoran tatlarını aratmadan yemekler yiyebileceğiniz Çağdaş Et Lokantası, Eski Mardin’de vitrininden gözlerinizi alamayacağınız Aziz Usta’nın tatlıları şahane! Dibek kahvesini de deneyin, çok leziz.

Mezopotamyaya yolculuk: Mardin


Mimari’den kısa kısa...

"Kapılarda iki farklı ses veren tokmak görürsünüz” diye başlıyorlar aynı anda tekerleme nameleriyle... İsimleri Yusuf ve Süleyman. Kapı tokmakları hikayesini tüm çocuksu halleriyle, harçlıklarını çıkarmak için paylaşıp, yüzümü uzunca bir süre gülümsettiler.

Mezopotamyaya yolculuk: Mardin

Kadın ve erkeğin kısa bir zaman öncesine kadar birbirlerini görmediklerini, kapıya gelenleri anlayabilmek için, ince tokmağın kadını, kalın tokmağın ise erkek misafiri işaret ettiğini öğreniyorum.

Haberin Devamı


Motiflerde ise güvercin en çok kullanılanlardan biri.. Burada mimarinin şehri başkalaştıran büyülü bir yanı var. Taş işçiliği her adımda kendine hayran bıraktırıyor. Abbara adı verilen geçitlerde kaybolmak sizi hızla şehrin döngüsüne çekiyor. Yılların değiştirmediği daracık sokakların ayırdığı sarı kalker taşıyla bezeli tipik Mardin evleri, Anadolu mimarisinin zevk sahibi birer örneği.

 Mezopotamyaya yolculuk: Mardin

Eski Mardin’de tatlı ve küçük, evinizi aratmayacak bir yer arıyorsanız, 800 senelik Dara Konağı çok rahatlıkla tercih edebileceğiniz butik bir otel. Otelden çıktığınız anda, Eski Mardin’in kalbindesiniz. Mardin Ulu Camisi, Mardin Müzesi, Sabancı Şehir Müzesi, Mardin Kalesi hemen yanıbaşınızda. Otelden ulaşım tavsiyesi almak da Mardin dışına açılmak isteyenler için pratik bir çözüm.

Mezopotamyaya yolculuk: Mardin

Haberin Devamı

Mardin’e gelmişken...

Güneydoğu’nun Efes’i: Dara Harabeleri

Ege’nin Efes’i ne ise Güneydoğu’nunki Dara Harabeleri. İsmini duymuş muydunuz? Ölüler Kenti olarak da anılan kireçtaşı anakaya üzerine kurulan bölge tek kelimeyle olağanüstü. Dara Antik kenti, Mardin’in 30 km güneydoğusunda Suriye sınırına yakın Amuda’nın 7 km kuzeyinde bulunuyor. Güneşli bir sabahta, güneş tapınağında solurken, mezarlarda dökülen göz yaşı kapsüllerini heyecanla dinledim. Her adım geçmişe ait bulgularla donatılmış ve mimari kalıntıların çoğu Bizans’tan kalma. Bunlar sadece görünen kısmı, yer altında kalanlar gün yüzüne çıkarılmayı bekliyor.

Mezopotamyaya yolculuk: Mardin

Bir günde Hasankeyf ve Midyat

Farklı bir ruhu olan ve bunu hissettiren Hasankeyf’te yollarınız Çoban Ali ile kesişirse çok şanslısınız. Hem hikayesi hem de paylaşımları oldukça ilgi çekici ve samimiyeti eşi benzeri rastlanılmaz cinsten. Çok da güzel fal bakıyor. Yaşadığı mağaradan son ayrılan kişi olan Çoban Ali, kavalından yükselen melodisiyle yıllarca gelenleri karşılamış ve Hasankeyf’in eski canlılığını geri istediğini belirtiyor. 5000 üzerinde irili ufaklı mağaralar bölgesinde, etkileyici bir kaç saat geçirmenin mutluluğu bir başka.

Haberin Devamı


Dicle Nehri üzerine kurulan Taş Köprü, Ortaçağ’ın en gösterişli köprüsü olarak biliniyor, vay canına! Öğlen Hasankeyf’te köftenizi yiyip, Midyat’a doğru yol almanın vakti geldi. Gümüşçüler çarşısında hediyeler bakın ve Mor Gabriel Manastırını dolaşın. Midyat hala, Mardin’e gelince en revaçta olan uğrak noktalarından biri olmayı sürdürüyor.

Mezopotamyaya yolculuk: Mardin

Görmeli

Bir gezgin olarak Mardin’e gelmişken "merceğinize alın" dediğim adresler: Deyrulzafaran Manastırı, Zinciriye Medresesi, Kasımiye Medresesi, Sabancı Müzesi. Manastır, medrese, müze üçlüsü bir şehire bu kadar yakışabilirdi. Her birinde içinize işleyecek bir görsel referans; tarihsel detaylarda gerçeklik- düş arasında gelip gitmenizi sağlayacak bir kırılım bulabilirsiniz. Vaktinizi iyi planlayıp, rotanızdakileri önceliklendirin ve Mezopotamyanın en eski yerleşim birimlerinden biri olan Mardin’i sonuna kadar yaşayın.

 

 
Yazarın Tüm Yazıları