Doğunun kraliçesi, imparatorların ve kralların düşü: Hatay
Ülkemiz birçok zenginliği barındırıyor. Sadece doğal güzellikler değil aynı zamanda medeniyetin beşiği Anadolu’nun zengin kültürel mirasına da ev sahipliği yapıyor. Bunların yanına bir de Türk mutfağının lezzetlerini eklersek, gidilebilecek yerlerin başında Hatay’ın geldiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Yüzyıllar boyunca imparatorların, kralların düşü olmuş, farklı medeniyetlerin ve dinlerin huzurla yaşadığı bir şehir Hatay. Uçak firmalarının kampanyalarını takip ederek ucuz uçak bileti bulunca Hatay’a günübirlik bir gurme tur düzenleyelim dedik. Hatay’ı tadımlık gezip bol bol lezzetli sofralarına konuk olmak isterseniz bu yazı tam size göre.
Güne Arkeoloji Müzesi ile başlayın
Havaalanından araç ile yaklaşık yarım saat mesafede bulunan arkeoloji müzesi, Gaziantep’teki Zeugma Müzesi’nden sonra en beğendiğim müze oldu. Hatay’ı günübirlik gezeceğimiz için araba kiralamak istemedik ama kiralasaydık daha iyi olurmuş. Havaalanından şehir merkezine taksi ücreti 80 TL olarak belirlenmiş. Müzedeki mozaik koleksiyonu çok zengin… M.S. 2. yüzyıldan M.S. 6 yüzyıla kadar olan dönemde üretilen mozaik koleksiyonunda çok çeşitli konular işlenmiş. Mozaikler göz kamaştırıcı güzellikte. Müzedeki en bilindik eser ise tarih kitaplarından hatırlayacağımız Kral Şuppiluliuma’nın heykeli.
Müzede her saat başı sinevizyonda yaklaşık 15 dakika süren bir gösterim oluyor. Son derece akıcı ve masalsı bir anlatımla Hatay hakkında kısa bir bilgi edinmenizi sağlayan bu gösterimi izlemenizi öneririm.
Hristiyanlığın en eski kilisesi St. Pierre
Burası kayalara oyulmuş bir mağara kilise. Antakya’daki ilk Hristiyanlar bu kiliseyi gizli toplantıları için kullanırlarmış. Burayı değerli kılan esas şey ise Hristiyanlığın en eski kiliselerinden biri kabul edilmesi. Kilisenin girişinde yer alan bilgi panosunda, buraya toplanan Hristiyanların dağa açılan tüneli baskınlar sırasında kaçmak için kullandıkları yazmaktadır. Kayalardan sızarak yalakta toplanan su ise vaftiz için kullanılırmış. Günümüzde şifa niyetine kullanılan su, depremler nedeniyle son yıllarda oldukça azalmış. Kilisenin bahçesi ise Hatay şehir merkezini tepeden görebileceğiniz bir manzara sunuyor.
Anadolu’da yapılan ilk cami: Habib-i Neccar
Habib-i Neccar Camii sadece Hatay’ın değil aynı zamanda Anadolu’nun da en eski camisi olarak biliniyor. Cami bir tapınak iken kiliseye çevrilmiş, daha sonra da cami olarak değiştirilmiştir. Şehir merkezinde uzun çarşı yakınlarında yer alan camide Habib-i Neccar’ın ve Hz. İsa’nın havarilerinin de türbesi var. Bir rivayete göre Hz. İsa’nın havarilerine ilk inanan kişilerden biri olan ve onlara destek veren Habib-i Neccar, halk tarafından şehit edilmiş ve başı caminin bulunduğu yere getirilmiş. Bedeninin ise Habib-i Neccar Dağı’nda olduğu söyleniyor.
Eski, dar sokaklarında kaybolun
Biz camiyi gezdikten sonra yolun karşısında yer alan sokaklardan birine daldık. Sonra labirentteymiş gibi bir o sokağa, bir bu sokağa yürüdük. Daracık, bazıları çıkmaz sokaklarda yürürken tam bir mahalle sıcaklığı hissediyorsunuz. Oyun oynayan çocuklar size görünce yabancı olduğunuzu anlıyor ve dikkatlerini size veriyorlar. Eğer elinizde makine varsa poz bile vermek isteyenler oluyor. Evler ise çok eski, hatta bazıları yıkılacak kadar eski ama yine de çok güzel görünüyor. Evlerin bazılarının çok güzel, renkli kapıları var. Hatta kapılardan birinde tam fotoğraf çektirecekken kapı açıldı ve içeriden çıkan çocuk birden bizi görünce irkildi. Nasıl bir açıklama yapsam bilemeyip “Kapınızı çok beğendik de” deyiverdim.
Hemen hemen her Anadolu şehrinin biz turistlerin mutlaka uğraması gereken çarşıları vardır. Hatay’ın da Uzun Çarşı’sı meşhur… Tahmin edebileceğiniz gibi burası Hatay’a özgü şeyler bulabileceğiniz bir pazar. Çeşit çeşit baharatlar, küflü çökelek, zahter, içi hurmalı kömbe kurabiyeler, kasaplar, kebapçılar, ipek dükkânları… En çok vaktinizi alacak yerlerden biri burası olacağı için geniş bir zaman ayırmanızı öneririm.
Hatay’ın olmazsa olmaz lezzetleri
Tepsi Kebabı: Tepsi kebabını yiyebileceğiniz çok fazla yer var. Siz de kendiniz araştırıp karar verebilirsiniz. Biz çoğu yerde önerilen Pöç Kasabı’nı tercih ettik ve çok beğendik.
Künefe: Hatay’a gidip künefe denememek düşünülemez. Künefenin pişirme yöntemi çok önemliymiş ve mutlaka kömür ateşinde pişirilmesi gerekirmiş. Künefe için iki ünlü adres var. En bilineni Çınaraltı Künefe Yusuf Usta'nın Yeri. Künefenin yapılışını detaylı bir şekilde izleyebiliyorsunuz. Künefenin bir yüzü piştikten sonra tepside çevrilişi adeta bir şov havasında gerçekleşiyor. Diğer bir adres de Tarihi Bizim Künefeci. Her iki künefenin tadı da lezzeti de birbirine çok yakındı. Açıkçası ben daha çıtır çıtır, ağızda eriyen bir lezzet bekliyordum. O nedenle Hatay’ın künefesi beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Yine de mutlaka denemelisiniz.
Humus: Hayalimizdeki künefeyi bulabilmek için çok fazla künefe yiyince humus yemeye yer kalmadı ama Humusçu İbrahim Usta bu konuda en iyi yermiş.
Haytalı: Süt, mısır unu ve gülsuyu ile hazırlanan tatlıyı yiyebileceğiniz yer Affan Kahvesi. Kahvenin çok güzel bir de bahçesi var. Olmazsa olmaz bir lezzet değil ama yöreye özel olduğu için bir tane alıp paylaşabilirsiniz.
Hatay dinlerin doğduğu medeniyetin beşiği önemli bir şehir... Tam anlamıyla gezmek için en az 3-4 gün ayırmanızı tavsiye ederim. Tadı damağımızda kalan bu kısa gezimiz bize yetmedi. En kısa sürede tekrar doğunun kraliçesi ile buluşacağım.
Fotoğraflar: Banu GÜNDOĞDU