Güncelleme Tarihi:
AFAD, saat 02.17’de Marmaris Muğla merkezli 5,8 büyüklüğünde bir deprem meydana geldiğini duyurdu. Deprem Muğla, İzmir, Aydın ve Antalya başta olmak üzere çevre illerden de hissedildi. Marmaris’e 10,43 kilometre uzaklıktaki depremin, 67,91 kilometre derinlikte meydana geldiği belirlendi.
60’tan fazla vatandaşın etkilendiği depremde panikatak geçiren 14 yaşındaki bir genç de hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.
Bu deprem, son dönemde bölgede peş peşe yaşanan sarsıntıların sonuncusu oldu. 14 ve 22 Mayıs tarihlerinde yine Muğla yakınlarında iki büyük deprem meydana gelmişti.
Peki Ege ve Akdeniz açıklarında son zamanlarda sıkça meydana gelen bu depremleri nasıl değerlendirmek gerekiyor?
‘BENZER DEPREMLERİN YAŞANMASI KAÇINILMAZ’
Bu bölgede levha sınırı depremleri beklendiğini söyleyen Jeoloji Mühendisleri Odası Deprem Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Süleyman Pampal, “Zaten tarihsel kayıtlara bakıldığında, bölgede çok sayıda büyük depremin meydana geldiği görülüyor. Bu nedenle gelecekte de benzer depremlerin yaşanması kaçınılmaz” dedi.
‘EN ÖNEMLİ FARKI YÜKSEK ODAK DERİNLİĞİNE SAHİP OLMASI’
“Bu depremlerin en önemli farkı, yaklaşık 70 kilometre gibi yüksek bir odak derinliğine sahip olmaları” diyen Prof. Dr. Süleyman Pampal, “Karada yani Anadolu levhacığı üzerinde gerçekleşen depremlerde bu derinlik genellikle 7 ila 10 kilometre arasında değişmektedir. Ancak levha sınırında, odak derinliği çok daha fazla olup 70 kilometreye kadar inebiliyor” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Pampal, “Bu da bu tür depremleri diğerlerinden ayıran önemli bir özellik. Levha sınırlarının aktif olduğunu ve burada büyük depremlerin meydana geldiğini biliyoruz. Söz konusu depremler, Afrika levhasının alta dalarak Anadolu levhası altına girdiği bölgede oluşuyor” diye konuştu.
DEPREMİN SÜRESİ NASIL MESAJLAR VERİYOR?
Son yaşanan depremle ilgili sosyal medyada en çok konuşulan konulardan biri de depremin süresi. Pek çok kişi depremin yaklaşık 5-6 saniye sürdüğünü söylüyor. Bunu nasıl yorumlamak gerekiyor?
Bu soruma Prof. Dr. Süleyman Pampal, “Bu tür bilgiler, deprem anında hissedilen sarsıntıya göre öznel olarak ifade ediliyor ve kesin bir değerlendirme yapabilmek için resmi verilere ihtiyaç var” cevabını verdi ve şöyle devam etti:
-- Depremin büyüklüğü 5,8 olarak açıklansa da süresi her zaman büyüklükle birebir orantılı değildir. Örneğin geçmişte İstanbul’da yaşanan bir deprem sırasında seninle telefondayken sen de sarsıntının 7-8 saniye sürdüğünü söylemiştin. O an için bunun 4-5 büyüklüğünde bir deprem olabileceğini düşünmüştük. Ancak daha sonra bu depremin 6,2 büyüklüğünde ve yaklaşık 14 saniye sürdüğü açıklandı.
-- Bu nedenle, depremin süresi konusunda henüz net bir şey söylemek mümkün değil. Süre, depremin merkez üssüne, odak derinliğine, zemin koşullarına ve kişilerin bulunduğu yapıya göre değişiklik gösterebilir. Şu an için bu depremle ilgili en net ifade, ‘derin odaklı’ bir deprem olduğu...
‘TSUNAMİYE YOL AÇABİLİR’
Bu tür depremlerin en dikkat çekici özelliklerinden birinin de tsunamiye yol açabilmeleri olduğunun altını çizen Prof. Dr. Süleyman Pampal, “Özellikle Güneybatı Anadolu kıyıları, geçmişte bu tür etkilerle karşılaşmış. Antalya’dan başlayarak Muğla, Aydın ve İzmir kıyılarında daha önce tsunami dalgaları gözlemlendi. Ancak bu durum, abartılacak ya da paniğe kapılmayı gerektirecek bir tehdit değil” dedi.
Prof. Dr. Pampal, “Tsunamiler, depremin hemen ardından başlar ve depremin merkez üssü kıyılara ne kadar uzaksa, kıyıya ulaşma süresi de o kadar uzun olur. Örneğin, sınır hattı yaklaşık 300 kilometre uzaklıkta ve bu da bize kıyı bölgelerimizin 15-20 dakikalık bir tahliye süresi olabileceğini gösteriyor. Ayrıca AFAD’ın bu konuda hazırlık ve erken uyarı sistemlerine yönelik çalışmaları da var. Dolayısıyla, doğru önlemlerle tsunami kaynaklı kayıpların en aza indirilmesi mümkün” ifadelerini kullandı.
EGE DALMA-BATMA ZONU’NA (HELEN YAYI) DİKKAT!
Afrika Levhası’nın Ege Denizi altına daldığı alanda oluşan, aktif deprem ve volkan üreten bir tektonik alan var: Helen Yayı olarak da bilinen Ege Dalma-Batma Zonu.
Yunanistan’ın güneybatısındaki İyon Denizi’nden başlayıp, Girit ve Rodos’un güneyinden geçerek Fethiye Körfezi’ne doğru uzanan bu yayı doktora tezi için çalışan Prof. Dr. Tuncay Taymaz, daha önce konuyla ilgili görüşlerine danıştığımda şu ifadeleri kullanmıştı:
“Ege Dalma-Batma Zonu, Girit’in altından geçerek Rodos’tan itibaren Fethiye Körfezi’ne doğru uzanıyor. Bu yapı, Fethiye-Burdur Fay Zonu aracılığıyla Anadolu’daki diğer fay sistemleriyle bağlantı kuruyor. Eğer bu yay üzerindeki bir deprem Rodos açıklarında meydana gelirse, o zaman Türkiye’nin kıyı bölgeleri de etkilenebilir. Nitekim tarihsel kayıtlarda, bu bölgede oluşan depremler sonucunda büyük tsunamilerin yaşandığı biliniyor.”
Yine daha önce Ege’de yaşanan bir başka deprem sonrası görüşlerine başvurduğum Jeofizik Mühendisi Atakan Yüklü ise bu yayla ilgili şu bilgileri paylaşmıştı:
“Leonardo da Vinci notlarında Antalya yakınlarından, ‘Adalya’ olarak bahsediyor. Bir deprem olduğunu ve denizde ortaya çıkan yarığa üç saat boyunca deniz suyunun dolduğunu, ardından denizin eski halini aldığını yazıyor. Bu deprem sonucunda şu an Kekova Batık Şehri'ni sular altında görüyoruz. Diğer yandan Myra, Patara, Aperlae, Kekova, Simena, Rhodiapolis antik kentlerinin MS 141 ve 246 depremlerinde çok ciddi etkilendikleri, hatta Roma imparatorlarının bu kentlere yardımlarda bulunduğu da kaynaklarda görülüyor.”