Güncelleme Tarihi:
Ülkemiz topraklarının neredeyse tamamına yakını fay zonları üzerinde yer alıyor. Bu zonlar içinde en hareketli olanı da Kuzey Anadolu Fay Zonu (KAFZ)… 1.100 kilometre uzunluğundaki KAFZ, yaklaşık olarak Van Gölü’nden Saros Körfezi’ne kadar tüm Kuzey Anadolu’yu kesiyor; tek bir faydan oluşmuyor, pek çok kırık parçayı barındırıyor. Bu nedenle ülkemizde sıklıkla depremler meydana geliyor.
Son olarak üç gündür Marmara Denizi’nde, bu sabah da Kütahya’da meydana gelen depremler endişeye neden oldu. Özellikle Silivri açıklarında 23 Nisan’da yaşanan 6,2 büyüklüğündeki deprem ve artçı sarsıntıları, vatandaşların sokaklara çıkmasına, parklarda ve kamuya açık alanlarda sabahlamasına yol açtı.
Yetkililerin yaptığı açıklamalara göre depremin ardından bir yıkım meydana gelmezken, panik anlarında yaşanan kontrolsüz hareketler nedeniyle çok sayıda vatandaş yaralandı.
Özellikle yüksek katlı binalardan atlama girişimleri sonucu pek çok kişinin çeşitli şekillerde yaralandığı, yaralıların hastanelerde tedavi altına alındığı ve hayati tehlikelerinin bulunmadığı açıklandı.
Deprem sırasında balkondan atlayarak yaralanan 23 yaşındaki Altan Kutay Özlü Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada, depreme uykuda yakalandığını belirterek, "Anın şokuyla şiddetini algılayamadım ve panikle balkondan atladım. O sırada omurgamda dört kırık oluşmuş, ayağımda çatlak var. Tabii olayın şokuyla yaptım, kısa da sürdü deprem aslında. Balkona çıktım ve birinci kattan atladım. Direkt yolun üzerine düştüm ve ayağım biraz parçalandı" dedi. Depremden çok korktuğunu söyleyen aktaran Özlü, "Uykuda olduğum için o sırada büyük İstanbul depremi olduğunu sandım. Buraya geldiğimde de kırıklarım ortaya çıktığında, 'Sinir sistemimde bir şey var mı, beynim de bir şey var mı?' endişesiyle çok yıprandım ama sağ olsun doktorlar gayet iyi baktılar. Şu an iyiyim" ifadelerini kullandı.
Yetkililer, vatandaşları olası artçılara karşı dikkatli olmaya çağırırken, panik yapılmaması gerektiğinin de altını çizdi.
Tüm bu gelişmeler, toplumda derin izler bırakan deprem korkusunun hâlâ aşılamadığını bir kez daha gözler önüne serdi. Nitekim uzmanlar da afetler karşısında psikolojik hazırlığın en az fiziki tedbirler kadar önemli olduğuna dikkat çekiyor.
Peki neden bir deprem ülkesinde yaşıyor olmamıza karşın deprem korkusunu aşamıyoruz? Deprem anında donakalmamızın ya da tehlikeli olduğunu bile bile binadan atlayarak kaçmaya çalışmamızın sebebi ne? Deprem karşısında psikolojimizi güçlü tutmak için neler yapabiliriz? Uzmanlar önemli bilgiler verdi.
NEDEN BAZI KİŞİLER DEPREM ANINDA DONUP KALIYOR?
Uzman Psikolog Deniz Mutlu: Deprem gibi travmatik olaylar sırasında bazı kişiler kilitlenip hareketsiz/eylemsiz kalabilirler. Kaygıyı yönetemediğimizde bir tehdit karşısında beynimiz ne yapacağını bilemez ve bu bilinmezliğe donakalma tepkisi denir.
Donakalma tepkisinin en önemli sebepleri, kişilerin geçmişten gelen travmatik durumları veya ani bir olaya hazırlıksız yakalanmaları ve en temel sebebi kişilik özelliğinden kaynaklı hiçbir şey yapamamalarıdır.
‘Akut stres tepkisi’, insanlar ve hayvanlardaki evrimsel bir miras. Kişi varoluşunu tehdit eden bir tehlike ya da stres faktörüyle karşılaştığında otomatik olarak kaçıyor, savaşıyor ya da donakalıyor. Bu miras, deprem anında sergilediğimiz davranışlara da yansıyor. Savaş, don ya da kaç tepkilerimizi otonom sinir sistemimiz oluşturuyor. Eğer sempatik sistem baskın çıkarsa; kişi savaşma ya da kaçma tepkisi gösteriyor. Eğer parasempatik sistem baskın çıkarsa, kişi donma tepkisi sergiliyor. Bu sebeple deprem anında verilen tepkiler hem evrimsel mirasın hem de nörolojik baskınlığın sonucu.
Uzman Klinik Psikolog Dilara SayarDEPREMİN ÜLKEMİZİN BİR GERÇEĞİ OLDUĞUNU BİLİYORUZ AMA DEPREMİ ANCAK YAŞAYINCA HATIRLIYORUZ. BUNUN SEBEBİ NEDİR?
Uzman Psikolog Deniz Mutlu: Korkunca kaç ya da savaş tepkisi devreye girmektedir. Psikolojik kökenine bakacak olursak, kontrolsüz kaldığımız hiçbir şeyi zihin sevmez ve korku temasını korkana kadar hatırlamak istemez. Bu sebeple savunma mekanizması yani inkâr devreye girmektedir.
Beynimiz stresli ya da travmatik bir durumu gerçek değilmiş gibi algılamak ister ki ruhsal olarak çökmek istemez. Kronik stresin kişiyi yönetmemesi için kişinin kronikleşmiş stresini geri plana atması gerekebilir.
23 NİSAN’DAKİ İSTANBUL DEPREMİNDE YAŞANAN YARALANMALAR PANİĞİN SARSINTIDAN DAHA TEHLİKELİ OLABİLECEĞİNİ BİR KEZ DAHA GÖSTERDİ. DEPREM ANINDA SAKİN KALMAYI NASIL BAŞARACAĞIZ?
Uzman Psikolog Deniz Mutlu: Deprem anında donakalmamak veya bir yerlerden atlama gibi davranışları aşmak için deprem anında ne yapacağını önceden biliyor olmak çok önemli.
Evde yakalandığımız bir deprem anında güvenli yer, çök-kapan-tutunla içerideki sağlam üçgendir, dışarısı değil. Bunu kendimize sık sık hatırlatmalıyız. Bilgi ve doğru plan panik anında devreye girer ve yanlış davranışlara yönelimi engeller.
Deprem esnasında daha rahat olabilmek için, ne türlü hareket edilebileceği öncesinde ezber yapıyormuş gibi beyne öğretilmeli. Pratik yapan beyin o esnada öğrenmiş olduğu davranışı kolaylıkla gerçekleştirir. Bu durum karşısında vereceğimiz tepkiyi bilmek kişiyi otomatik olarak daha sakin kılar.
Uzman Psikolog Elif SaydamEVDE SIK SIK DEPREM KONUŞMAK, PANİKTEN KURTULMAYA FAYDA SAĞLAR MI?
Uzman Psikolog Deniz Mutlu: Haftanın veya ayın belli günlerinde ailece oturup deprem konuşmak faydalı olabilir ancak korku yaratmak için değil güçlenmek için konuşulması uygundur. Kullandığımız cümleler ve gösterdiğimiz davranışlar konuşmanın gidişatını belirler. Duyguların dile getirilmesi, çocukların yaşlarına uygun konuşulması, yetişkin ve çocuk fark etmeksizin konuşmadakilerin kişilik yapıları önemlidir.
Sürekli konuşmak kaygıyı ve bu duruma karşı hassasiyeti daha da arttırabilir. Depremde ne yapılacağını ailecek birkaç kez konuşmak aslında yeterli. Konuşulur, anlatılır, tatbikat yapılır, öğrenilenler kontrol edilir. Teorinin yanında gerçekçi simülasyonlara katılmak da o esnada gerçekten ne yapacağımızla ilgili bize fikir verir.
Klinik Psikolog Beril PabuççuerDepremin varlığını hayatımıza entegre etmek istiyorsak evimizin ve gündelik hayatımızın düzenine de dahil etmeliyiz. Yetişkinler hatırlatıcı bilgilerle depremin kaçınılamaz bir gerçek olduğunu kabul etmeli, çocuklara da deprem yaşlarına göre gerek oyun yöntemi ile gerek kısa ve yalın cümleler ile anlatılmalı.
Ev içinde sürekli olumsuz ihtimalleri dile getirmek “Ya göçük altında kalsaydık, ya evimiz yıkılsaydı, ya birimiz ölseydik” gibi cümleler paylaşmak her yaş grubu birey için kabul sürecini zorlaştırır ve kaygıları artırır. Bu cümleler yerine yapılması gerekenleri yapmak ve olumsuz cümleler yerine “Gerekli önlemleri aldık, tekrar yaşarsak neler yapmamız gerektiğini biliyoruz, deprem konusunda bilinçliyiz ve hazırlıklıyız” diyebilmek gerekir.
Uzman Klinik Psikolog Dilara Sayar