Güncelleme Tarihi:
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ukrayna sınırları içinde bulunan Lugansk Halk Cumhuriyeti (LPR) ve Donetsk Halk Cumhuriyeti'ni (DPR) bağımsız birer ülke olarak tanıdığını açıklayıp, buralara "barış gücü" adı altında asker göndermesinin ardından dünya ayağa kalktı.
Uluslararası kamuoyunun Putin'e verdiği ilk tepki ekonomik yaptırımlar oldu. Almanya Başbakanı Olaf Scholz Kuzey Akım 2 doğalgaz boru hattı projesinin askıya alındığını açıkladı. İngiltere Başbakanı Boris Johnson ilk tur yaptırımlar kapsamında beş Rus bankasının ve Putin'e yakın üç Rus milyarderin hedef alındığını duyurdu. Avrupa Birliği Dış Politika Şefi Josef Borrell Rusya'nın AB'nin finans ve sermaye piyasalarına erişimini engelleyeceklerini açıkladı.
Ardından dün gece ABD Başkanı Joe Biden, Washington'ın aldığı yaptırım kararlarını açıklayıp "Rusya hükümetinin Batı finansıyla olan bağını keseceğiz. Batı'dan para toplayamayacak, bizim piyasalarımızda ve Avrupa piyasalarında borcunu alıp satamayacak" dedi.
PUTİN YAPTIRIMLARIN GELİŞİNE HAZIR MIYDI?
Rus askerlerinin Ukrayna sınırları içindeki ilerleyişi ve sıcak savaş hali sürdüğü müddetçe yaptırımların da devamı gelecek gibi görünüyor. Ancak bu cezalandırma hamlelerinin Putin'i şaşırttığını söylemek mümkün değil. Zira ABD'li ve Avrupalı yetkililer bir süredir Putin'e Ukrayna'ya girdiği takdirde Rusya'nın ekonomik yaptırımlarla karşı karşıya kalacağı konusunda uyarılarda bulunuyordu.
Nitekim Rusya lideri pazartesi akşamı yaptığı vatandaşlarına seslendiği konuşmada, "Tek bir hedefleri var: Rusya'nın gelişimini sınırlandırmak" derken Batı'nın yaptırım uygulamak için her zaman yeni bahaneler bulacağını öne sürdü. Dolayısıyla ekonomik yaptırımların Putin nezdindeki caydırıcılığı tartışma konusu oldu. Hatta yeni yaptırımların Putin ve destekçilerinin söylemini güçlendirdiğini söylemek bile mümkün.
2014'TE DE BENZER BİR SENARYO YAŞANDI
"Yeni yaptırımlar" diyoruz, zira aslında Batı, Rusya'ya 8 yıldır yaptırım uyguluyor. 2014 yılında Rusya Kırım'ı işgal ettiğinde dönemin ABD Başkanı Barack Obama, tıpkı o zamanlar yardımcısı olan ve Ukrayna politikasının şekillenmesinde söz sahibi olan Biden gibi çeşitli ekonomik yaptırım kararları açıklamıştı.
Bu kararların Putin'in daha fazla ilerlemesine engel olduğunu, Rus güçlerinin yayılma alanını Kırım Yarımadası ve Donbas'ın doğusuyla sınırladığını düşünenler yok değil.
Örneğin, ABD Hazine Bakanlığı'nın Dış Varlıklar Kontrol Dairesi eski Başkanı John E. Smith, Washington Post'a, "Yaptırımlar Putin'in Ukrayna'yı, özellikle de ayrılıkçı cumhuriyetleri işgalini önleyecek mi? Muhtemelen hayır. Tıpkı 2014 yaptırımları sonucu askerleri alıp Kırım'dan geri çekilmediği gibi. Ancak yaptırımlar Ukrayna'nın içine ne kadar gireceğini belirleme konusunda etkili olabilir. Kiev'de bir liderseniz, Putin'in ülkenin topraklarını tamamını işgal etmesini önleyecek yaptırımlar istersiniz" diye konuştu.
Ancak nihayetinde Kırım'ın Rusya tarafından ilhak edildiği göz önünde bulundurulduğunda, bu görüşü fazla iyimser bulanlar da var. Biden da dün akşamki konuşmasında, "Bizim, müttefiklerimizin ve ortaklarımızın 2014'te hayata geçirdiğinin çok ötesinde adımlar atacağım" derken, daha önceki yaptırımların beklenen etkiyi yaratmadığını üstü kapalı bir biçimde kabul etmiş oldu.
"EN AĞIR YAPTIRIMLAR BİLE PUTİN'E ENGEL OLAMAZ"
Ekonomik yaptırımlar son dönemde ABD dış politikasının en önemli araçlarından biri haline geldi. Geçtiğimiz Ekim ayında ABD Hazine Bakanlığı tarafından yayımlanan bir raporda, yaptırımlar, "ABD'nin ulusal güvenliğine, dış politikasına ve ekonomisine yönelik tehditlere yanıt vermek için ilk başvurulacak silah" olarak nitelendirildi.
Ancak geçmiş deneyimlere bakıldığında, büyük askeri operasyonlar veya ulusal güvenlik meseleleri söz konusu olduğunda ekonomik yaptırımlarla cezalandırma seçeneğinin çok nadir işe yaradığı görülebiliyor. Yaptırımlar bir ülkenin nükleer silah geliştirmesini önlemek gibi sınırlı meselelerde etkili olsa da daha büyük hedefler söz konusu olduğunda zayıf kalıyor.
Tufts Üniversitesi Fletcher Hukuk ve Diplomasi Okulu'nda uluslararası politika profesörü olarak görev yapan Daniel W. Drezner, Washington Post'a yaptığı açıklamada, "Yaptırımların bir ağırlığı var ve bu noktada kullanılmalarının münasip olduğu açık. Çünkü Rusya bir kırmızı çizgiyi geçti. Ama en ağır ekonomik yaptırımların bile bir süper gücün liderinin sahip olmaya ant içtiği bir toprağı almasına engel olacağını düşünmek kurgudan ibaret" diye konuştu.
Drezner, Biden yönetiminin Putin'i yaptırımlarla değil Ukrayna'yı işgal etmesi halinde sınırlarında bulacağı NATO askerleri ve silahlarından bahsederek caydırmaya çalışmasının daha etkili olabileceğini de sözlerine ekledi.
YAPTIRIMLAR YÜZDE 50 ETKİLİ AMA SÖZ KONUSU PUTİN OLUNCA…
Rice Üniversitesi'nden siyaset bilimi uzmanı Clifton Morgan ise yaptırımların bir dış politika aracı olarak etkinliğinin yüzde 50 civarında olduğunu belirtti. Morgan, inceledikleri 1412 olayın aşağı yukarı yarısında yaptırım tehdidinin amaçlanan sonucu getirdiğini ancak Putin söz konusu olduğunda, yaptırımların gücünün "söz konusu meselelere atfettiği öneme bağlı" olduğunu ifade etti.
Bu noktada Putin'in LPR ve DPR'yi tanımadan önce yaptırımların olası etkilerini hesaplamış ve yaşanabilecek kayıpları tahammül edilebilir bulmuş olduğu söylenebilir. Zira Putin için Ukrayna, ulusal güvenlik ve dış politika anlamında oldukça kritik bir yerde duruyor. Terazinin bir tarafı bu kadar ağır basarken, diğer taraftaki ekonomik yaptırımlar çok da endişe yaratmıyor.
Nitekim pazartesi akşamı Moskova'da yapılan Güvenlik Konseyi toplantısında kürsüye gelen danışmanlardan birçoğu da konuşmalarında bu noktaya değinmişlerdi.
8 YIL ÖNCEKİ YAPTIRIMLAR RUSYA İÇİN AŞI VAZİFESİ GÖRDÜ
Diğer yandan aradan geçen dönemde Rus Rusya'nın yaptırımlarla yaşamaya alışmış olduğunu gerçeğini de akılda tutmak gerek. Putin'in aradan geçen 8 yılda aldığı önlemlerle, 1,5 trilyon dolar değerindeki Rus ekonomisi ağır yaptırımlara karşı bağışıklık kazandı.
New York Times'ın Rus haber ajansı TASS'tan aktardığına göre, Putin geçtiğimiz cuma günü gazetecilere yaptığı açıklamada ülkesinin Batı'nın "gayrimeşru" yaptırımları karşısında eskiye nazaran çok daha kendi kendine yeter bir konumda olduğunu söylemiş ve "Gelecekte ekonomik bağımsızlık seviyemizi artırmamız önemli olacak" diye konuşmuştu.
Carnegie Moskova Merkezi'nin Asya-Pasifik Programı'nda Rusya'dan sorumlu birimin başkanı olan Alexander Gabuev, New York Times'a yaptığı açıklamada, Putin'in en yakın çevresindeki kurmaylarının bir kısmının zaten ABD Hazine Bakanlığı'nın yaptırım listesinde olduğunu hatırlattı.
SADECE EKONOMİK DEĞİL İDEOLOJİK DİRENÇ DE VAR
Bu kişilerin kendilerinin ve ailelerinin hayatlarının sonuna kadar ABD ve Avrupa ile sağlam bağlar kuramayacağını çoktan kabullenmiş olduğunu ifade eden Gabuev, "Onlar bugünün Rusya'sının güçlü insanları. Büyük servetlere sahipler, tamamen tecrit edilmiş haldeler. Krallar gibi yaşıyorlar ve bunun Rusya dışında da devam edeceğinin garantisi yok" dedi.
Bu kişilerin Rusya devletine ait girişimlerde üst düzey görevlerde bulunduğunu, devletle önemli iş bağlantıları olduğunu da ifade eden Gabuev, "Ekonominin daha korunaklı bir hal almasından, dış dünyadan kopmasından doğrudan fayda elde edenler, bu insanlar" ifadelerini kullandı.
Bu kadroların Putin'in ABD yaptırımlarıyla ilgili ideolojik söylemlerini benimsediğini de ifade eden Gabuev şöyle konuştu: "Putin, 'Bunların sebebi benim attığım adımlar değil, bizim yükselen bir güç olmamız ve Amerikalıların hegemonyacılığa karşı durduğumuz için bizi cezalandırmak istemesi' diyor. Hükümetteki kaynaklarımın çoğu buna inanıyor."
ABD VE NATO "İŞARET" GÖNDERDİ
Obama yönetiminde yaptırımlardan sorumlu üst düzey bir Dışişleri Bakanlığı görevlisi olan Edward Fishman ise ilk yaptırımları bir uyarı atışı olarak nitelendirerek, "Biden Putin'e geri çekilme fırsatı veriyor. Ama aynı zamanda Putin topyekün savaş açacak olursa ekonomik maliyetinin çok büyük olacağına da işaret ediyor" diye konuştu.
Fishman, Rusya'nın en büyük kalkınma bankası olan VEB'e uygulanan yaptırımın ise "ABD'nin Rus devletine ait bir finans kurumuyla olan bağları ilk kez koparması" olduğunu vurguladı.
Binghamton Üniversitesi'nde yaptırımlar üzerine çalışan siyaset bilimi profesörü Amanda Licht de Washington Post'a, "ABD ve NATO işaretin yeterince net olması için çok çalıştı: Gerçekte yaptırım uygulanacak ve gerçekten maliyetli olacaklar. Sorun şu ki maliyetler yeterince büyük değil" dedi.
BUNDAN SONRA NELER BEKLENİYOR?
New York Times'a göre, ilk etapta açıklanan yaptırımlar etkili olmaz ve Biden'ın dediği gibi sınırlar zorlanırsa, Sberbank ve VTB gibi Rus bankacılık devlerinin, Rusya dışındaki kuruluşlarla işlem yürütmesi engellenebilir. Bu durumda Rusya'da bir mali panik söz konusu olabilir. Borsada ciddi düşüşler ve hızlı enflasyon artışları gözlemlenebilir. Bu durumda yaptırımların etkisini, asıl hedef olan milyarderlerin ve Putin kurmaylarından çok orta sınıf ve düşük gelir grubundaki Ruslar hisseder.
(ABD'nin dün açıkladığı ilk tur yaptırımların hedefi olan iki banka bireysel mevduat operasyonları bulunmayan politika kurumları. Bu nedenle bu yaptırımların Rus halkının genelini etkilemesi beklenmiyor.)
Diğer yandan Rus şirketleri de doğalgaz ve diğer enerji ihracatları karşılığında ödeme alamaz hale gelebilir. En sert yaptırımların uygulanması durumunda, Rus kurumlarının Amerikan şirketlerinden teknoloji alımı da engellenebilir.
George Washington Üniversitesi'nde ziyaretçi akademisyen olarak görev yapan ve ABD'nin Rusya yaptırımları konusunda bir Atlantik Konseyi makalesi bulunan Maria Snegovaya "ABD en sert yaptırımları uygularsa, küresel piyasalar için beklenmeyen ve öngörülemeyen sonuçlar yaşanabilir.
YAPTIRIMLAR UYGULAYAN ÜLKELERE DE ZARAR VERECEK
Ne var ki birçok analist ABD'nin ve Avrupalı müttefiklerinin söz konusu ağır yaptırımları hayata geçireceğinden şüpheli. Zira bu yaptırımların hayata geçmesi, bu ülkelerin ekonomileri için de büyük zararlar anlamına geliyor.
En önemlisi de kimse Rusya'nın can damarı olan enerji ihracatını durdurmak istemiyor. Uzmanlar Putin'e en büyük darbenin Rusya'nın enerji ihracatının hedef alınmasıyla vurulacağını belirtiyor ama Biden ve Avrupalı liderler, enflasyon oranlarının zaten çok yüksek olduğu bu dönemde petrol ve doğalgaz fiyatlarında ekstra bir artışı göze alabilecek durumda değil.
Diğer yandan Rus hükümeti uzun yıllardır bütçesini ve gelir yapısını yeniden şekillendirerek, ekonomiyi olası yaptırımlara karşı kuvvetlendirmiş durumda. Elbette yüksek petrol ve doğalgaz fiyatları da bu süreçte önemli bir etken.
Rusya'nın kamu borcu oldukça düşük. Dış borçlanma da 2014 seviyelerinin altında. En önemlisi Rusya Merkez Bankası elinde tuttuğu 631 milyar dolarlık döviz rezerviyle dünyada dördüncü sırada.
"İSVEÇ PEYNİRİ YEMİYORUZ AMA…"
Rus hükümetine ait girişimlerin bazılarının ve bazı özel şirketlerin ABD yaptırımlarından fayda sağladığını söylemek bile mümkün. Kremlin'in benimsediği ithalatı azaltma politikaları (Batı'dan ithal edilen ürünlerin yerine yerli üretilen veya Çin gibi ülkelerden alınan ürünlerin kullanılması) bu şirketlerin kârlılığın artışında etkili oldu. Putin'in müttefikleri ve aileleri de bu süreçten yüzleri gülerek çıktı.
Gabuev, bu kişilere örnek olarak Tarım Bakanı Dimitri Patruşev'i göstererek, Bakan'ın ailesinin yeni tarım endüstrisi politikaları sonucu zenginleştiğini vurguladı.
Rusya'nın İsveç Büyükelçisi Viktor Tatarintsev de bu ay Aftonbladet gazetesine verdiği röportajda benzer bir özgüvenle konuşuyordu. "Kullanacağım dili mazur görün ama Batı'nın yaptırımları umurumuzda bile değil" diyen Tatarintsev, ülkesinin zaten çeşitli yaptırımlarla karşı karşıya olduğunu ve bunun Rus ekonomisi ve tarım sektöründe olumlu etkiler yaptığını söylemişti.
Tatarintsev, "Daha kendimize yeter hale geldik, ihracatı artırmayı başardık. İtalyan ve İsveç peyniri yemiyoruz ama İtalyanların ve İsveçlilerin tarifleriyle aynı peynirlerin Rusya'da üretilenlerini yiyoruz" ifadelerini kullanmıştı.
ÇİN FAKTÖRÜ ÇOK KRİTİK
Bu süreçte Rusya'nın en büyük yardımcılarından biri Çin olacak. İki ülke arasında son dönemde kuvvetlenen bağlar Rusya'nın yaptırımlardan alacağı yarayı hafifletebilir.
Şubatın ilk haftasında Kış Olimpiyatları'nın açılışı için Pekin'de bir araya gelen Putin ile Xi Jinping, Çin'in 30 yıl boyunca Sibirya üzerinden geçen bir boru hattı aracılığıyla Rusya'dan doğalgaz alması konusunda anlaştıklarını duyurdu. Çinli şirketler ayrıca Batılı şirketlerden alınan ürünlerin muadillerini üreterek, yaptırımlar sonucu Rusya'da yaşanması olası tedarik zinciri aksaklıklarına da çare olabilir.
Çin'in büyük devlet bankaları, yaptırım altındaki Rus bankalarıyla açıktan işlem yapmaktan kaçınabilir ama elektronik ve dijital ödeme sistemleri aracılığıyla bu sorunun da aşılması mümkün
New York Times'ın "Putin Insulated Russia’s Economy. Will Biden’s Sanctions Hold Him Back in Ukraine?", Washington Post'un "When it comes to Putin, sanctions may have limits as a tool of coercion" ve "European leaders respond to Putin with sanctions. Can they change his mind?", Al Jazeera'nın "Biden imposes new Russia sanctions, decries ‘beginning invasion’" ve Wall Street Journal'ın "How Much Could Sanctions Hurt Russia’s Economy?" başlıklı haberlerinden derlenmiştir.