Güncelleme Tarihi:
"Meslektaşım arayıp biyopsi sonucumun orta agresiflikte prostat kanseri olduğunu söylediğinde aklım başımdan gitti. Gerçek üstü bir an yaşıyordum ve hayatım o saniye değişmişti. Yoğun ve tatmin edici bir kariyeri ve mutlu bir aile yaşantısı olan başarılı bir kanser cerrahından herhangi bir kanser istatistiğine dönüşmüştüm."
Bu sözler, İngiltere'de prostat kanserinin cerrahi tedavisi söz konusu olduğunda ilk akla gelen uzmanlardan biri olan Prof. Dr. Roger Kirby'e ait. Bugün 74 yaşında olan Kirby'e 62 yaşındayken prostat kanseri teşhisi kondu. Bu teşhisin hayatını nasıl değiştirdiğini geçtiğimiz günlerde Daily Mail'e anlatan Kirby, şöyle devam etti:
"Hayır amaçlı bir bisiklet turu sırasında bir dağa tırmanmakta zorlanınca genel bir check-up yaptırmaya karar vermiştim. Prostat kanseri olduğum bu sayede ortaya çıktı. Bisiklet turunda zorlanmış olmam adeta Tanrı'nın bir lütfuydu. Zira hiçbir şekilde belirti göstermiyordum.
Tümörün ilerleyip ilerlemediği konusunda belirsizlik içinde yaşayamayacağımı biliyordum. Bu nedenle haberi alır almaz kararımı vermiştim: Prostatımın alınması için bıçak altına yatacaktım.
Bu karar hastalarıma verdiğim tavsiyeyle taban tabana zıttı. Zira onlara hep tüm tedavi seçeneklerini ölçüp tartmalarını, karar vermek için acele etmemelerini söylüyordum.
Hasta olmak, bana doktor olarak değerini bilemediğim birçok önemli şey öğretti. Öncelikle, cerrahlar olarak hastanın tedavi sonrası toparlanma sürecinin ne kadar uzun sürdüğünü azımsadığımızı fark ettim. Prostatı alınan hastalara sondalarının "bir hafta filan" takılı kalacağını, zaten "küçücük bir boru" olduğunu söylüyordum. Halbuki bunun gerçekte ne kadar rahatsızlık veren ve utandıran bir şey olduğunu bilmiyordum.
Farkında olmadığım ikinci şey de cinsel hayatımın nasıl etkileneceğiydi. İleri yaştaydım, eşim de çok destekçiydi. Bu nedenle genç bir erkeğin etkileneceği kadar etkilenmemiştim. Nihayetinde cinsel işlevimi geri kazansam da tam anlamıyla eskisi gibi olmadı.
Kendim ameliyat olduktan sonra, ameliyatın bu yönlerini hastalarıma dikkatle anlatmaya özen göstermeye başladım. Onlara hayatlarındaki kişilerle dürüstçe konuşmaları gerektiğini, tüm ameliyatların dezavantajları olduğunu anlattım.
Şu an beslenmeme daha fazla dikkat ediyorum. Kırmızı eti, alkolü ve işlenmiş gıdaları sınırlı tüketiyorum ve düzenli olarak egzersiz yapıyorum.
En büyük değişim ise zihniyetimde oldu. Artık ailem ve çevremdeki kişilerle kurduğum ilişkilere hiç olmadığı kadar çok değer veriyorum. Zamanımın büyük bir çoğunluğunu prostat kanseri için çalışan bir vakfa bağış toplamakla geçiriyorum. Bana bütün bunları yapabileceğim ekstra zaman verildiği için çok şanslıyım."
Kendisi de kanser tecrübesini yaşamış bir kanser uzmanının bu sözleri çok değerli. Kirby'nin yaşam tarzında yaptığı değişiklikler, kanseri hayatından uzak tutmak isteyen herkes için önemli dersler içeriyor.
Üstelik bu tavsiyeleri veren tek kanser uzmanı Kirby de değil. Daily Mail'e konuşan farklı alanlardan kanser uzmanları, güncel araştırmalar ışığında kanser riskini azaltıp hastalığa yakalanmayı önlemek için yapılacakları ve kendi hayatlarında aldıkları önlemleri anlattı.
"YETERİNCE LİF TÜKETMEYE ÇALIŞIYORUM"
Imperial College London'da kanser epidemiyolojisi ve önlenmesi bölüm başkanı olarak görev yapan Prof. Dr. Marc Gunter, "Bağırsak sağlığı için doğru besinleri yemeye ve yeterince lif tüketmeye çalışıyorum. Bunlar bağırsak kanseri riskini azalttığı gösterilmiş şeyler" dedi ve ekledi:
"Lif sağlıklı bağırsak mikrobiyomunu da destekliyor. Bağırsak mikrobiyomu da bağışıklık sistemimizi etkileyip inflamasyonu azaltabiliyor. Bir de her sabah yulaf lapası yiyorum. Lif oranı yüksek olan yulaf, insülin direncini düşürmeye yardımcı oluyor. İnsülin direnci vücutta insülin üretimini artırıyor. İnsülin hücrelere bölünme ve çoğalma emri veriyor. Bu süreç de nihayetinde hatalara, mutasyonlara ve kansere kapı aralıyor."
"ODUN SOBASINI ARTIK ASLA YAKMIYORUM"
Dr. Richard Lee Londra'da bulunan Kraliyet Marsden Hastanesi'nde solunum uzmanı. Özellikle kanserli hastalarla çalışan Dr. Lee şunları söyledi:
"5 yıl önce yeni evimize taşındığımızda çoğu hafta sonu odun sobasıyla ısınmayı tercih ettik. Verdiği sıcaklık ve ışık, bizi çok keyiflendiriyordu. Ancak bir solunum doktoru ve araştırmacısı olarak, odun sobasından çıkan partiküller de dahil olmak üzere hava kirliliğinin akciğer kanseri ve diğer kronik sağlık sorunlarıyla bağlantısına ilişkin araştırmaları da okuyordum. O yüzden artık asla odun sobasını yakmıyorum."
"HER GÜN KIMCHI YİYORUM"
Bedford Hastanesi ve Addenbrooke Hastanesi'nde danışman onkolog olarak görev yapan Dr. Robert Thomas, "Her gün kimchi yiyorum" dedi ve şöyle devam etti:
"Probiyotik bakterilerle, lifle ve minerallerle dolu olan kimchi bağırsak sağlığını ve dolayısıyla bağışıklık sistemini desteklemek ve inflamasyonu azaltmak için mükemmel bir besin. Bu özellikleriyle kanseri önlemede kilit bir rol oynuyor. Benim araştırmalarım beslenmenin kanseri önlemekteki rolüne odaklanıyor ve kimchi'yi bir mucize besin olarak görüyorum. Ancak fermente olmasına ve bağırsak mikroplarını bozabilen bir tatlandırıcı olan sorbitol içermemesine dikkat edin."
"D3 VİTAMİNİ TAKVİYESİ ALMAYA BAŞLADIM"
Londra Üniversitesi'nde onkoloji alanında dersler veren Prof. Dr. Angus Dalgleish vitamin takviyelerinin kanseri önlemekteki rolünü vurguladı:
"20 yıl evvel hastalarıma sağladığı faydaları gördükten sonra (yüksek doz reçete edilenler daha uzun yaşıyordu) her gün D3 vitamini takviyesi almaya başladım. D3 vitamini vücutta D2'ye kıyasla daha iyi emiliyor. Kışın günde 50 mikrogram yazın ise günde 25 mikrogram alıyorum. Bence İngiltere Ulusal Sağlık Hizmetleri'nin tavsiye ettiği 10 mikrogramlık doz yeterince koruyucu etkiler yaratmak için çok düşük."
"GÜNDE 1 ASPİRİN ALIYORUM"
Oxford Üniversitesi Hastaneleri Vakfı'nda danışman onkolog olan Prof. Dr. Sarah Blagden günde 1 aspirin tavsiyesi verdi:
"Tam olarak nasıl çalıştığını bilmesek de aspirin bazı kanserlerin başlangıcını önlüyor. Ben 50 yaşıma geldiğimde günde 75 miligram aspirin almaya başladım. Şu an 55 yaşındayım ve devam ediyorum. Ancak 60 yaşıma gelince bırakacağım. Çünkü o noktada mide ülseri ve mide kanaması gibi yan etkilerin riskleri faydalarının önüne geçiyor."
"ÇOK SINIRLI MİKTARDA ALKOL TÜKETİYORUM"
Kraliyet Marsden Hastanesi tıbbi onkoloğu Dr. Sophie McGrath da şunları söyledi:
"Aşırı alkol tüketimi kanserle genel olarak ilişkilendiriliyor zaten ama özellikle meme kanseri üzerinde güçlü bir etkisi var. Bunun kısmi sebebi östrojen seviyelerini yükseltmesi. Dahası alkol parçalandığında ortaya DNA hasarına yol açan toksik bir kimyasal olan asetaldehit maddesi çıkıyor. Hem karaciğerde hem de memenin içinde yaşanan bu durum meme dokusunu asetaldehit hasarına hassas hale getiriyor. Ben çok sınırlı miktarda alkol tüketiyorum. Ayrıca kanser riskimi azaltmak için sabahları erken kalkıp egzersiz yapıyorum."
"10 YILDIR İŞE BİSİKLETLE GİDİYORUM"
Londra'da bulunan Kraliyet Marsden Hastanesi'nden klinik onkolog Prof. Dr. Chris Parker da egzersizin önemini dile getirdi:
"Egzersiz, kanser dahil birçok hastalığı önlemenin en önemli yollarından biri. Ben son 10 yıldır işe bisikletle gidiyorum. Gidiş dönüş toplam 29 kilometrelik bir mesafe bu. Egzersizin faydalarını araştırmalar da destekliyor. İngiltere'de 250.000 kişiyle yapılan bir araştırmada, işe bisikletle gidip gelenlerde kanser oranının araba ya da toplu taşıma kullananlara kıyasla yüzde 45 daha düşük olduğu bulundu."
"HER GÜN GÜNEŞ KREMİ KULLANIYORUM"
Dr. Charles Archer, Oxford Üniversitesi Hastaneleri'nde dermatolog ve kanser bölüm başkanı olarak görev yapıyor. Dr. Archer, güneşin zararlı etkilerine vurgu yaptı ve şunları söyledi:
"Her gün 30 koruma faktörlü güneş kremi kullanmanın yanı sıra düzenli olarak benlerimi kontrol ediyorum ve 5 yıl önce yapılan bir kontrolde çekilen fotoğraflarla kıyaslıyorum. Ayrıca yaz aylarında güneşin ultraviyole ışınlarına karşı koruyan giysiler giyiyorum. Giysilerinizi test etmenin en kolay yolu kaldırıp güneşe bakmaktır. Kumaşın arka tarafını görebiliyorsanız ultraviyole koruması yeterli değildir."