%100&MORE İlham Veren Sohbetler "Zeynep Oral: Bu ülkeden ben sorumluyum"

Güncelleme Tarihi:

%100&MORE İlham Veren Sohbetler Zeynep Oral: Bu ülkeden ben sorumluyum
Oluşturulma Tarihi: Nisan 19, 2025 06:52

Meselesi olan, yolundan hiç şaşmadan idealleri için hayatını mesleği olan gazeteciliğe, sanata ve STK’lara adayan, vatan sevdalısı, işini aşkla yapan ve bence alanında ismini altın harflerle yazdırmış olan duayen gazeteci-yazar Zeynep Oral ile bir araya geldik. Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetler’de ‘bir şey olmak için değil, bir şey yapmak için çalıştığını’ söyleyen Zeynep Oral’ın her cümlesi ders niteliğinde… İlham alacağınızı umarak sohbetimizle sizi baş başa bırakıyorum.

Haberin Devamı

%100&MORE İlham Veren Sohbetler Zeynep Oral: Bu ülkeden ben sorumluyum

https://yuzdeyuzandmore.com/

 

 

EĞER ÇEVREM MUTLU DEĞİLSE BEN DE MUTLU OLAMAM

 

- Zeynep hanım, yıllardır kaleminizle, sözünüzle anlatıyorsunuz. Günümüzde pek de önemsenmeyen bir kavram belki ama sizin davanız nedir?

ZEYNEP ORAL: Çok geniş ve kapsamlı bir soru... Şimdi benim davam şu: Bir hayatımız var ve bu hayatla ne yaptığımız seçimlerimize bağlı, bu hayat ile ne yapacağımız bize ait. Ben bu ülkede yaşıyorum. Bu ülkenin insanıyım. Bu ülke benim! Bu sorumluluğu içimde hissediyorum. Bu ülkeden ben sorumluyum. Her iyi şeyden sorumluyum ama her yanlıştan, her kötülükten de sorumluyum. O yüzden doğruları ve güzelliği çoğaltmayı görev belledim. Çocuk yaşlarımdan beri böyle hissettim. Mutlu olmak için çevremi mutlu kılmak zorundayım. Ancak o zaman mutlu olabiliyorum. Çevrem mutlu değilse ben de mutlu olamam.

 

Haberin Devamı

- Yurt dışında okuyorsunuz. Fransızcanız olmadığı halde tek başınıza Fransızcayı öğreniyorsunuz ve aslında gazeteciliği sonradan okumuş olmanıza rağmen odağınız sanat öyle değil mi? Gazetecilik aslında buna bir vesile oluyor gibi…

 

ZEYNEP ORAL: Aynen öyle. Gazeteciliği, annem ve babamın kabul edebileceği bir okul olduğu için seçtim ama daha sonra yazı yazmaktan çok büyük bir keyif aldım ve kendimi yazı ile daha rahat ifade ettiğimi fark ettim.

 

- Vatansever bir insansınız. Karşı gelen, direnen bir yapınız var. Bu yapı ilk nasıl başladı?

ZEYNEP ORAL: Bu yapıyı Paris'te edindim. 68 olaylarını hazırlayan kuşak ile içli dışlı oldum. Çok idealisttik. Gerçekten dünyayı değiştirmek mümkündü ve buna ciddi biçimde inanıyordum. Irkçılık, aşırı milliyetçilik, militarizm, maçoism, eşitsizlik, sömürü yok olmalıydı, sınırlar kalkabilirdi. “Savaşma seviş” meselesi.... Başaracağımıza kesinkes inanıyorduk ve zaten 68 olayları patladığı vakit “tamam, dünya değişecek” dedim. Eşimle ilk tanıştığımda onun İsviçre'de önemli bir mimarla ortaklığı vardı. Evlenip yurt dışına gitmemizi istedi. Ben de “söz konusu değil. Sen gidersen, ben gidersem bu memlekete ne olur” dedim ve bu yüzden gitmedik. Bu memleketin bize ihtiyacı vardı (gülüyor).

 

Haberin Devamı

- Son dönemlerde kendinizi ortak potada gördüğünüz ideolojiler var mı?

ZEYNEP ORAL: Biz ideolojilere bağlılıktan çok idealisttik. Daha güzel bir dünya mümkündü. Kendimi hiçbir zaman çok politik bir insan olarak görmedim ama sola yakın olduğumdan bilgilenmeye, öğrenmeye açtım.

%100&MORE İlham Veren Sohbetler Zeynep Oral: Bu ülkeden ben sorumluyum

 

PARA MEVZULARI AŞKA ZARAR VERİYOR

 

- Aileniz nasıldı?

ZEYNEP ORAL: Birbirine çok aşık bir anne-babanın çocuğuyum. Sevgi atmosferinde büyüdüm. Beş yaşıma dek İstanbul’da, sonra İzmir’de yaşadık. Benden iki yaş büyük ablam ailenin entelektüeliydi. Onun eve getirdiği kitaplarla büyüdüm. Evimizde koskocaman bir kütüphane vardı. Her gün Cumhuriyet gazetesi alınırdı. Babam yüksek sesli şiir okumayı severdi. Çok güzel sesi vardı. Opera aryaları da söylerdi, aynı zamanda Kur'an da okurdu. Amerikan Koleji’ndeki sosyal faaliyetlerle sanatın hayatı nasıl zenginleştirdiğini gördüm ve ondan çok büyük keyif aldım. Zannediyorum çok küçük yaşta karar verdim ki bir ailede bir insanın çalışması, öbürlerinin çalışmaması normal bir şey değil. “Büyüyünce hiç kimseden para istemeyeceğim, çalışıp kazanacağım...” Bu benim bilincime çok küçük yaşta kazındı. İlkokuldayken hep sorarlar ya “anne mesleği, baba mesleği ne” diye. Annem ev kadını demekten rahatsız olurdum.

 

Haberin Devamı

- İlginç, çünkü o dönem birçok kadın ev hanımıydı ve çok kişi bundan rahatsızlık duymazken siz rahatsızlık duyuyordunuz. Sizce neden?

ZEYNEP ORAL: Dünyanın en muhteşem ve herhalde herkesten daha çalışkan bir annesine sahiptim. Bu düşünce benim hayatımda çok belirgindi: Bir mesleğim olacak, kendi paramı kazanacağım, çünkü evliliklerin içinde para mevzularının aşka zarar verdiğini düşünüyorum.

%100&MORE İlham Veren Sohbetler Zeynep Oral: Bu ülkeden ben sorumluyum

 

KİMSEDEN SU DAHİ İSTEMEM

 

- Yazılı medyada birçok pozisyonda yer aldınız. İşin komuta etme kısmında nasıl bir liderdiniz?

ZEYNEP ORAL: Mesleğimde hep istediğimi yaptım. İstemediğimi de yapmadım. En çok Abdi İpekçi’den öğrendim. Klişe olacak ama gazetecilikten çok insan olmak önemliydi. Sadece işe yaramak istedim… Kendimi hiç lider olarak görmedim. Hiç kimseden bir şey isteyemezdim. Bizler bir şeyleri kotaran insanlardık. Her şeyi bir arada yapıyorduk. Ben bugün bile kimseden su dahi istemem. Kendim gider alırım, daha kolay… Böylece doğru bildiğimden hiç şaşmadan ilerleyebildim.

 

Haberin Devamı

EVDEN ÇOK GAZETEDE ZAMAN GEÇİRDİM

 

- Gazete artık başka bir form kazanıyor. Sizin dönemdeki gazete ile bugünün gazete ve habercilik anlayışında sizce neler değişti?

ZEYNEP ORAL: Ben açıkçası uzatmaları oynuyorum. Gazetecilik üzerine de çok ahkam kesmek istemiyorum, çünkü mesleğimin ilk 33 yılında evden çok gazetede (Milliyet’te) zaman geçirdim. Çocuklarımdan esirgediğim ilgiyi gazeteye ve dergime verdiğimi biliyorum. Eşime bile bu konularda haksızlık ettiğimi biliyorum çünkü nasıl ki ‘bu ülke benim’ zaafına kapıldıysam, o gazete benim zannediyordum. Ben Milliyet’in sahibiyim, sanat dergisi benim zannediyordum. Üç çocuğum var zannediyordum. İki oğlum var ve bir de sanat dergim vardı. Dergiye 30 yıl boyunca böyle bir emek verdim ve Türkiye'nin neresine gidersem gideyim “biz sanat dergisiyle büyüdük, yetiştik” dedikleri vakit, “işte benim çocuğum” diye bununla övündüm. Sonraki kovulma olayı beni çok travmatize etti.

 

Haberin Devamı

- O dönemlerde yaşanan değişimleri görmezden mi gelmeyi tercih ettiniz?

ZEYNEP ORAL: Evet ama benim beynim şöyle çalışıyor: İlgi duymadığım bir şeyi gerçekten öğrenmiyorum, kendimi kapatıyorum. Belki komik olacak ama mesela ben şirketlerin sahibi, yöneticisi kimdir hiç merak etmem, bilmem ama Başar Sabuncu’nun, Beklan Algan'ın, Macit Koper’in, Yaşar Kemal’in, Aziz Nesin’in, Nazım Hikmet’in, idil Biret’in ne yaptığı benim için daha önemliydi...

 

- Sanat aslında çok kapsayıcı bir şey ama ciddi anlamda sanata karşı direnen ve kendinden uzak tutmaya çalışan bir kesim var… Buna nasıl bakıyorsunuz?

ZEYNEP ORAL: Sanat düşünmeyle başlar, kavramaya, sorgulamaya, tartışmaya geçer... Sanat bunların hepsine yol açar. Hayatınız sanat ile zenginleşir.

%100&MORE İlham Veren Sohbetler Zeynep Oral: Bu ülkeden ben sorumluyum

 

ECEVİT BENİM KÜLTÜR BAKANI OLMAMI İSTEMİŞTİ

 

- Dogmatik yapının içerisinde eleştiri olmaz, dolayısıyla sanatı da barındırmaz…

ZEYNEP ORAL: Evet, mesela Ecevit bana “Zeynep hanım siz benim kültür bakanım olur musunuz” deyip dururdu... Ben güler geçerdim… Politika, parti hiç bana göre değil, hiç de aklım kalmadı. Ben bağımsızlığımı korumak zorundayım diye kabul etmedim.

 

- Sanat dergisini kurduğunuzda o dönem Türkiye'yi köşe bucak dolaşmış, gitmediğiniz köy kalmamıştı diye biliyorum. Buna neden gerek duyuldu?

ZEYNEP ORAL: Yaşar Kemal beni kışkırttı. Ahmet Arif, Nazım, daha bir çoğu... Onları ve nicelerini okuyunca bu ülkenin her köşesini tanıma gereğini duydum... Muhsin Ertuğrul beni çok etkiledi. Bölge tiyatrolarını canı gönülden savunan bir insandım. Örgütçülüğe çok inandım. Toplumsal olaylarla sanatsal olaylar aslında iç içedir. Ben kendimi hepsinden sorumlu hissediyordum.

 

UZUN SÜRE KENDİME YAZAR DEĞİL, YAZICI DEDİM

 

- Aktivist bir ruhunuz var öyle değil mi?

ZEYNEP ORAL: Ben hiçbir zaman bir şey olmak istemedim ama hep bir şey yapmak istedim. Hatta kendime uzun süre yazar demedim, yazıcı derdim. Belki de hayatımın son dönemlerindeyim ama o kadar çok organizasyon yapıyorum ki… Geçtiğimiz ay Onat Kutlar anması yaptım. Herkes “biz bugüne kadar böyle bir anma görmedik” dedi. Yaşar Kemal'i kaybettiğimiz vakit eşi Ayşe benden rica etti. Ona bir tören hazırladım. Çünkü biliyorsunuz sahneye çıkanlar kendini anlatıyor… “Kimse konuşma yapmayacak, yalnız Yaşar Kemal konuşacak” dedim. Yaşar Kemal'in bütün kitaplarında en can alıcı noktalarını dört oyuncuya verdim. Sahnede sadece Yaşar Kemal konuştu. Aynı şeyi Genco Erkal'a hazırlıyorum ki Şişli Belediyesi’ne kayyum geldi. Biz de iptal ettik. Bu çalışmanın iyi olmasını istiyordum. Genco'ya borcumuz var.

 

- 28 kitap yazdınız ve “İşlevsel yazarım” diyorsunuz, neden?

ZEYNEP ORAL: Bana “niye roman yazmıyorsun” diyorlar. Ben hep işe yarayan bir şeyler yapmak, yazmak istedim. Edebiyatçıdan çok kendimi işe yarayan, sosyal sorumlu biri gibi görüyorum. Benim ruhumda herhalde servis vermek gibi bir tarafım var. Çocukken oyun oynarken herkes prenses, kraliçe olurdu, ben hep servis veren rolünü alırdım (gülüyoruz).

 

SİVİL TOPLUM KURULUŞLARINA DESTEK OLMAYANLARA SAYGIM YOK

 

- Siz özverili bir STK'lısınız, örgütleyensiniz, gönüllüsünüz… Yurt dışında da bulunmuş biri olarak karşılaştıracak olursak yeterince ses getirebiliyor muyuz?

ZEYNEP ORAL: Hayır getiremiyoruz. Sivil toplum kuruluşlarına el uzatmayan, onlarla çalışmayan insanlara hiçbir saygım yok. Bazen yorgunluktan canım çıkıyor. Öyle anlarda hemen Türkan Saylan'ı düşünüyorum. Bu ülkenin nimetlerinden yararlanıyorsak STK'larda çalışmaya mecburuz! Şimdiki gençler gönüllü değil, sadece ücret karşılığında çalışıyor ama bu sadece bizde değil dünyada da böyle. Yurt dışındaki STK'lar da adeta bürokrasiye dönüştü. Birleşmiş Milletler, UNESCO onlar da çok bürokratik bir çarkın içinde debeleniyor. STK'lar çoktandır gönüllü toplum kuruluşları değil, hepsinin maaşları var.

 

- Hocam sizin üçleme kitabınız olan O Güzel İnsanlar, O Çılgın İnsanlar ve O Büyülü İnsanlar’dan bahsetmek istiyorum. İçinde yer alan kişiler sizin hep birlikte olduğunuz insanlar sanırım öyle değil mi?

ZEYNEP ORAL: Onların kaynak kitaplarda bulunamayacak özelliklerini “ben onları nasıl görüyorum” kısmıyla ele aldım. Bu insanları zaten ilkokuldan öğrenmemiz lazım. O insanlar bana hep çok güvendi, onları hiç aldatmadım, onlara sadık oldum ve istedim ki okuyucular onları benim gözümle görsünler.

 

DİNLEYEN O KADAR AZ İNSAN VAR Kİ.

 

- Manşet çıkarmak için off the record (kayıt dışı) verilen konuşmaları koyduğunuz oldu mu?

ZEYNEP ORAL: Hayır, benim için önemli olan karşı tarafa saygısızlık etmemem, verdiğim sözü tutmamdı. Bana yapılmasını istemediğim hiçbir şeyi karşı tarafa yapmadım.

 

- Peki siz kendinize röportaj yapıyoruz olsaydınız kendinize ne sorardınız?

ZEYNEP ORAL: Güzel ve çok zor bir soru…

 

- Peki, şöyle sorayım: Sürekli soru soran tarafta olduğunuz için size soru sorulup cevaplamayı seviyor musunuz?

ZEYNEP ORAL: Sormaktan daha çok keyif alıyorum. Maalesef biz de insanlar yalnız kendi seslerini duymak istiyorlar, başkasının sesini dinleyen o kadar az insan var ki... Oysa ben dinlemeyi de seviyorum. İletişim kurmak biraz da dinlemekten geçiyor. Herkes ‘ben’ diye başlayan cümleler kuruyor. Bu olmaz. ‘Ben düşünüyorum ki’, ‘Ben dedim ki’ diye cümleye başlıyorlar. Tabii ki senin düşüncelerin, tabii ki senin kalbinden geçenler… Dinlemeyi unuttuk.

%100&MORE İlham Veren Sohbetler Zeynep Oral: Bu ülkeden ben sorumluyum

 

TRUMP’A ŞUNU SORARADIM

 

- Peki, Trump ile röportaj yapsanız ona ne sorarsınız?

ZEYNEP ORAL: “Ülkeyi ne zaman şirket yönetirmiş gibi yönetmekten vazgeçeceksin” diye sorardım.

 

- Her konuşmanızda ‘umut’ var. Son olarak ‘umut’ kavramının sizdeki yerini sormak isterim?

ZEYNEP ORAL: Umutlu olmaya mecburuz, yoksa mücadele edemeyiz. Mücadele ettiğim için umutluyum. Mücadele etmeyen insan umutsuz olur. Çünkü o sadece yakınır, şikayet eder… O hep başkasından bekler. Oysa mücadele ettikçe umudu bilersiniz ve güçlenirsiniz!

 

  

SOHBETTEN İZLENİMLERİM

 

- Tane tane konuşan, her kelimeye hakim bir tarzı var.

- Mükemmelliyetçi.

- Sıra dışı bir güzelliği var.

- Değer yargıları, entelektüel seviyesi, çalışkanlığı örnek alınması gereken bir gazeteci.

 

 

 

NOKTALI YERLERİ DOLDUR

 

- ….. çok iyi yaparım: Dinlemeyi.

- ….. hiç beceremem: Dargın kalmayı.

- Çevrem beni ….. biri olarak tanımlar: Ya sevilesi ye nefret edilesi… (Bu soruyu bana değil çevreme sormak gerek...)

- Az kişi bilir ben ….. biriyim: Ruhu tembel…

 

  

MANEVİ ANLAMDA YAŞAMDAN

 

- Kazandıklarım ve Yatırımlarım: Çocuklarım, torunlarım, dostluklarım, insanın ve yeryüzünün harikuladeliği…

 

  

SANA DAİR KISA KISA

 

- Gazeteci olmasan ne olmak isterdin?: Astronot.

- 50 yıl önceki haline döndün, ona ne öğüt verirdin?: Çok çalışma...

 

  

İYİ Kİ…

 

- İyi ki yapmışım: Yaptığım her şeyi...

- İyi ki kabul etmişim: Kabullendiğim her şeyi...

- İyi ki başladım: Başladığım her şeye...

- İyi ki yapmamışım: Yok böyle bir şey…

 

 

İLANDIR

BAKMADAN GEÇME!