GÖZÜMLE görmesem Türkiye için kurgulanmış bir reklam filmi çevrildiğini sanabilirdim.
Olay şöyle başladı: Kaş’taki yazlıkta komşumuz olan Mehmet Gökçül, bir şenlik davetiyesi getirmiş. O cumartesi Kaş’ın Dereköy’ünde ilk kez bir şenlik düzenleniyormuş. Çoğu şehir çocuğu gibi tehlikeli derecede steril bir ortamda yaşayan oğlumun farklı bir dünya görmesinin de iyi olacağını düşünüp yola koyulduk.
Mehmet’in köyü Dereköy’de, Likya döneminden beri yerleşim var. Selçuklularla birlikte Türkmenler gelmiş. Burada yetişmeyen meyve yok gibi.
45 dakikalık yolculuktan sonra köye vardık.
* * *
Mehmet yolda köyün 32 yaşında genç bir muhtarı olduğunu, şenliği bir hafta önce karar verip onun tertiplediğini anlatmıştı.
Köye varınca keten takım elbiseli muhtar Salih Gökçül tarafından karşılandık. Köyün tek düzlük yerinin etrafına güneşlikler konulmuş, sandalyeler dizilmiş. Bir tarafta kazanla et ve bulgur pişiyor, diğer tarafta gözleme yapılıyor. Cam bardakla ayran servisi var. Sonradan öğrendiğime göre bütün bu yemekler "sponsorlu"ymuş.
Doğal olarak her taraf çocuk kaynıyor. Yenilip içilen, çocuk dolu yerde çöp olmaz mı? Olmayabiliyormuş. Şenlik için Kaş Belediyesi’nden özel olarak temizlik görevlisi getirtilmiş. Şenlik boyunca iki görevlinin ortalıktaki bütün çöpleri, pet şişeleri, çocukların cips torbalarını toplayıp durması dikkatimizi çekti.
Yanda bir orkestra kurulmuş. Beden eğitimi öğretmeni genç hanım sunuculuğu üstlenmiş. Meydanda ise boy ortalaması 1 metre 75 santimden aşağı olmayan köylü kızlar modern dans gösterisi yapıyor. Kızların hepsi manken gibi.
Mehmet’le köyü gezdik. Kültür Evi adını verdikleri eski ilkokulda köydeki eski mutfak ve tarım aletlerini sergilemişler. Her bir aletin altına açıklama yazmışlar. Köy için broşür bile bastırmışlar.
* * *
Genç muhtarın etkinlik düzenlemedeki becerisine hayran kalıp bir taraftan kadın-erkek meydanı çevreleyen köylüleri, diğer taraftan yoğurt tepsisi içinde altın bulma, çuvalla koşu gibi yarışmaları izledik. Bunun turistik bir gösteri olmadığını da belirtmek gerek, yani yabancılara düzenlenmiş bir şov değil. Nitekim araya sızmış bir-iki İngilizin dışında tamamen kendi iç kamuoyunu ağırlayan bir etkinlik.
Derken bir anons, plaket verilecekmiş. Lions kulüplerini aratmayan biçimde köyün yaşlılarını onurlandıran bir plaket törenine de tanık olduk.
Kaş’ın bugünkü halkını Dereköylüler gibi civar köylerden gelenler oluşturuyor. 25 sene önce Antalya sahil yolu yoktu. Dünya ile irtibatı kesik, yolu yok, suyu yok 96 köyü ile Türkiye coğrafyasının dışında bir yerdi Kaş.
Ben bu köye çok şaştım. Ve burada çok ama çok umutlandım. Türkiye bize anlatıldığı gibi değil. İrtica bu ülkede başarılı olamaz.
Dönüş yolunda Mehmet’e "Köyde piyano var mı?" diye sordum.