Paylaş
Günümüzde gerek Avrupa Birliği gerekse Kıbrıs konusunda kimi aydınlarımızın takındığı Batı yanaşması tavrı sinirleri bozan bir durumda. Oysa bu kolaycılığa gerek yok. AB konusunda yalakaların ve ret cephesinin dışında bir üçüncü duruşa ihtiyaç olduğunu öteden beri yazarım. Örneğin Kıbrıs’ta uzun yıllar “Çözümsüzlük çözümdür” görüşü devlet politikası oldu. Bunun karşısında da Kıbrıs’ın hiçbir stratejik önemi kalmadı gibisinden cahilane bilgiler yumurtlayan Batı yanaşmaları yer aldı.
* * *
Bizim Batı’dan çok Batıcı olan kahramanlarımız laiklik meselesine de taktılar. Anayasa’dan laiklik meselesi çıksın demeye kadar vardırdılar işi. Bunu diyen mütedeyyin bir adam bile değil, Batı yanaşması olduğu yetmiyormuş gibi bir de iktidar yanaşması.
Halbuki Türk laikliği diye bir şey var. Tıpkı AB ülkelerinde birbirinden farklı uygulama olduğu gibi bizimki de kendine özgü bir durum. Birincisi Müslümanlık, Hıristiyanlık’tan farklı. İkincisi de bizim geçmişimizde hilafet var. Şeyhülislamlık gibi fetva veren bir müessese var. Bizdeki sorun Diyanet’in Alevileri temsil edebilecek hale gelmesi. Bunun dışında AB’nin Türk laikliğine edeceği tek kelime olamaz. Bunun içindir ki laikliğimizin liberalleşmesi gerektiğini söyleyen kimi liberal ve sol aydınlar Avrupa yanaşmalığından medet ummasınlar. Laiklik kavram olarak evrenseldir, ama uygulamada millidir.
* * *
Yukarıda belirttiğim ruh hali içinde olan kimi aydınlarımızın izlediği en güncel trend ise Türklüğü küçümsemek hatta yok saymak... Tuhaf bir şekilde hınç duymak... Bir tür Türk’ü ötekileştirme dalgası... Aslında bu trend eskiden beri vardı ama bugün marifet sayılmaya başlandı. “In” olmanın en kestirme yolu. Geçmişte de bu ülkede Batı’ya kendini beğendirmek için ne romanlar yazıldı, ne filmler yapıldı. Ama bugün artık iş çığrından çıktı. İşin özü bu arkadaşlarımız kendilerinden nefret ediyorlar. Aynaya baktıklarında gördüklerini sevmiyorlar. Bunun tedavisi var, psikiyatra gitsinler! Ve bizi rahat bıraksınlar.
* * *
Irka ve inanca bağlı milliyetçilik bugün medeni dünya tarafından kabul edilebilir bir durum değil. Ama bugün Avrupa’nın her ülkesi ne kadar Avrupa idealine bağlı olursa olsun kendi içinde millidir. Bunun anlamı şudur: Avrupalı aydının ülke aidiyeti güçlüdür. Her Avrupalı entelektüel, ulusun hayali bir kimlik olduğunu bilir. İnsanlık tarihinde vatan, bayrak gibi kavramların iki yüzyıl gibi kısacık bir tarihi olduğunu da bilir. Ama bununla sorunu yoktur. Kimse Polonyalılığından, Fransızlığından ya da İngilizliğinden, Almanlığından çıkıp da kendine mikro kimlikler aramaya kalkmaz. Avrupalı entelektüel diliyle, kültürüyle, müziğiyle barışıktır.
Bizimkiler gibi gayrimilli değildir.
Bir yanda ümmetçiler, bir yanda da Türklükle sorunu olanlar. İşimiz hiç kolay değil...
Paylaş