İNSANIN ulusal gururunun ne zaman incineceği hiç belli olmuyor.
29 Mart günü Brüksel Havaalanı’nda koşuştururken torba biçimindeki çantamın fermuarını çekmeyi unuttuğumdan içinden cüzdanımı götürdüler. Uçağa binmeden önce oğluma Tenten kitabı almak için girdiğim kitapçının kasasında fark ettim cüzdanın uçtuğunu. Allah’tan uçağa binmemiştim ve kredi kartlarını iptal ettirebilecek zamanım kalmıştı. Filmi geriye sarınca cüzdanı kimin nasıl çaldığını da hatırladım ama iş işten geçmişti. Irkçı durumuna düşmemek için bölge tespitimi açıklamayacağım ama belli bir ırka ait oldukları belli olan iki delikanlının alışveriş ettiğim havaalanı dükkanında oynadıkları şaşırtmaca sonucunda gitmişti cüzdan.
Cüzdanımda nakit olarak 200 Euro ve miktarını tam olarak hatırlayamadığım YTL vardı.
* * *
Aradan zaman geçti, Brüksel’den Zeynel Lüle aradı. Nüfus kağıdım ve ehliyetim konsolosluktaymış, cüzdan ise bu gibi durumlarda havaalanı polisinde kalırmış. Bu haftaki son gidişimde havaalanının kayıp eşya bürosuna uğrayıp bulunan cüzdanı istedim. Cüzdanı verdikten sonra "Biraz daha bekleyin parayı getireceğiz" dedi bir polis memuru.
Nasıl yani, diye sordum, hırsız cüzdanımdaki parayı almamış mı?
Para gelince durum anlaşıldı. Hırsızlar cüzdanımdaki 200 Euro’yu ve kredi kartlarını çalmışlar, ama benim gıcır gıcır 152 Yeni Türk Liramı almaya tenezzül etmemişlerdi.
YTL’nin değerini ne kadar yüksek tutarsanız tutun yurtdışındaki imajı bu kadarmış demek ki...
İşte şaka ile karışık ulusal gururumun incindiği nokta burası oldu.
Lütfen, "Her şakanın altında bir gerçek gizlidir" lafını unutmadan okuyalım bunu.
* * *
Ulusal gururun ne zaman incineceği belli olmaz demiştim.
Bir de şu Atatürk Orman Çiftliği vakası var. Fakat bu seferki vaka hırsızın YTL’yi küçümsemesine benzemiyor, olay çok daha ciddi.
Hayatının bir dönemini Ankara’da geçirmiş olan herkesin anılarında yeri olan Atatürk Orman Çiftliği etrafında bir dolap dönüyor bir süredir. İki yıllığına ASKİ’ye kiralanan çiftlik alanları kira sözleşmesi süresi bitmesine rağmen geri verilmeyip başka bir formülle 10 yıllığına daha belediyeye kiralanıp üzerine bazı inşaatlar yapılmak isteniyor.
Bunda ne var diyebilirsiniz. Hayvanat Bahçesi ise belediye işletsin diye düşünebilirsiniz. Ama mesele bu değil. Mesele, oldukça büyük bir kitlenin paylaştığı, "Ankara yönetiminin bu girişimdeki gerçek amacının Atatürk Orman Çiftliği’nin adındaki Atatürk’ün çıkarılması olduğu" düşüncesi...
Bu satırların yazarı dahil insanlar böyle bir kuşkuya kapılabiliyorsa demek ki ciddi bir güven bunalımı söz konusu. Biliyor musunuz, bu da insanın ulusal gururunu incitiyor, hem de bu sefer çok ciddi incitiyor.