CAĞALOĞLU Yokuşu’nu tırmandığımız seksenli yıllarda evden çıkarken taktığı başörtüsünü gazetenin kapısında çıkaran bir meslektaşımız vardı. Ailesinin çok mutaassıp olduğu söylenen muhabir arkadaşımız sonradan kendisini başka diyarlara attı, çok başarılı bir gazeteci oldu.
Müdireliğini yaptığı yuvaya gelirken yolda taktığı başörtüsünü okulda açan öğretmenin hikayesi bir süredir kamuoyunu meşgul ettiğinden aklıma bu gerçek hayat hikayesi geldi.
Üstelik çocukluğumun bir bölümü Göztepe ve Erenköy’ün muhafazakar muhitinde geçtiği için bu hikayelerden dağarcığımda bol miktarda var.
Başörtüsü meselesinin bireysel-toplumsal gelişmişlik düzeyi ile ilgisi olduğuna ve erkekler bu konuda "Başörtüsünü sancak yapan Eliftiniz... Siz iffet ve namus timsalleri... Sizler bacılarım..." diye başlayan romantik şiirler yazıp kızları gaza getirmekten vazgeçtiklerinde meselenin kendiliğinden çözüleceğine inanmaya devam ediyorum.
Bizim gazeteci arkadaşımızın evinden çıkıp Cağaloğlu’na gelmesinin ailesi tarafından öne sürülen koşulu başını bağlamasıydı. Aynı durum milyonlarca kadın için geçerli. Bu anlamda kadınlar üzerinde büyük bir baskı var. O nedenle de başörtü meselesine yaklaşımı bir laiklik ve dindarlık kavgası olmaktan çıkarıp, kadın özgürlüğü boyutunda ele almalıyız. Bunu yaparken de bazı başörtülü kızların ve kadınların erkek egemen bir ortamda sokağa çıkma, çalışma, okula gitme gibi özgürlüklerini başlarını kapayarak elde etmelerindeki çelişkiyi görebilmeliyiz.
Mesele bu çelişkinin nasıl çözüleceğidir.
Toplumların ekonomik ve kültürel gelişmesi daha ileri bir aşamaya ulaştığında başörtüsünden kaynaklanan sorun da kendiliğinden hallolacaktır. Türkiye gelişiyor, kadınlar kimliklerini erkeklere endekslemekten vazgeçiyor. Sonunda göreceksiniz, başörtüsü hayatımızın önemsiz bir ayrıntısı haline gelecek.
Gelişmiş Türkiye’de kadınlar başörtüsünün iffet sembolü olduğunu kendilerine yutturmaya çalışan erkeklere inanmamaya başlayacaklar. Bir kumaş parçasına yüklenen anlamlar aklıselim sahibi kadınları kandıramayacak. Başörtüsü romantizmi ancak küçük bir azınlığın ilgi alanı olmayı sürdürecek.
Bugün örtülü olarak rahat ettiklerini söyleyen akıllı kadınlar bunun sebebini sorgulayacaklar. Nedir kendilerini rahat ettirmeyen?
Gelişmiş toplumlarda erkeklerin kadınlara gözünü dikip bakması ayıptır. Bizim çoğu erkeklerimizin ise kadınları gözleriyle soymasına başörtüsü de çarşaf da mani değil.
Erkekler geliştikçe ve ezikliklerinden kurtuldukça kadınlar da özgürleşecek. Bireylerin eziklikten kurtulması ise burasının bir güven toplumu olması ile yakından ilgili. Güven toplumu olmak ekonomik gelişmişlikle ilgili.
O nedenle de diyorum ki, Türkiye’de kişi başına milli gelir 15 bin doları bulduğunda türban bizim için önemsiz bir meseleye dönüşecektir.